Erken seçime hazır olun!

Ramazan ayının son haftasından başlayarak bugüne kadar sürdürülen ‘sistemli bir provokasyon operasyonu’ var!
 

• Camide ‘Çav Bella ve Yuh Yuh’ parçalarının çalınması.
• Hrant Dink Vakfı’nın üst üste iki tehdit alması.
• Gazi Cemevi’nde olay çıkarılması.
• Bakırköy’deki Ermeni Kilisesinin kapısının ateşe verilmesi.
• Yine, Kuzguncuk’taki Ermeni Kilisesinin dış kapısının haçının yerinden sökülmesi.
• Barış Çakan cinayeti üzerinden Türk-Kürt ayrılıkçılığı yaratma girişimi.
• İktidar kanadı tarafından sürekli dillendirilen ‘muhalefet partileri darbe istiyor’ iddiası.

 
*
 
Yukarıda okuduğunuz olayların tümü, insanları tahrik etmek amacıyla ‘çirkin bir el tarafından sistemli bir biçimde’ çıkarılıyor.
Amaç belli.
Birileri, yoksulluğu ve yolsuzluğu unutturmak adına, toplumun değerleriyle oynayıp, kardeşi kardeşe düşürmeye ve ‘yavaş yavaş çözülme eğilimi gösteren taraftarını konsolide’ etmeye çalışıyor.
 
*
 
O nedenle, bana göre, genel seçimin zamanında yapılmasına imkan yok.
Erken ya da baskın bir seçime hepimiz hazırlıklı olmalıyız.
 
*
 
Zira…
CHP, tıpkı İYİ Parti örneğinde olduğu gibi, demokrasinin işlemesi adına Gelecek ve Deva partilerinin seçime girebilmesi için milletvekili desteği verebileceğini açıklar açıklamaz, iktidar partisi ile iktidar partisinin ortağı olan MHP ne yaptı?
Siyasi Partiler Kanununun üzerinde değişiklik yapılarak, böyle bir desteğin mümkün olamayacağı şekilde kanunun düzenlenmesini gündeme getirdi.
Öyleyse bu ne demek oluyor?
2023’e kadar Gelecek ve Deva partileri rahat rahat teşkilatlanmasını tamamlayıp milletvekiline ihtiyaç duymadan seçime girebilir.
Demek ki, erken seçim olma ihtimali var ve bu erken seçim öyle yakın ki, Gelecek ve Deva partilerinin teşkilatlanması için yeterli zaman yok.
Durum böyle olunca, iktidar partisi için tehlike yaratan söz konusu iki parti CHP’nin milletvekili desteğiyle seçime giremesin diye, siyasi partiler kanununun üzerinde değişiklik yapmayı planlıyorlar.
 
*
 
O nedenle…
Bir kez daha altını çizerek vurgulamak istiyorum ki…
Herkes, erken seçime hazırlıklı olsun!  

Orhan Kesikoğlu ‘iz bırakanları’ yazıyor

 
Geçtiğimiz günlerde rahmetli İrfan Tanır’ın bir sözünü paylaşmış ve herkesin kulağına küpe olmasını tavsiye etmiştim. Demişti ki Tanır: Politika ummandır, yutacak aptal arar!
 
*
 
Bunun üzerine, siyaset ve iş dünyasının tanınmış isimlerinden olan Orhan Kesikoğlu iletişime geçti.
Ve şu cümleyi kurarak bir anlamda müjde verdi: “Benim ve Eskişehir’in üzerinde iz bırakan kişileri, korona salgınını fırsat bilerek hatırlıyorum ve yazıyorum.”
Sanırım Kesikoğlu’ndan, yakın gelecekte, bir kitap üretimi göreceğiz.
 
*
 
Şimdi, Kesikoğlu’nun, Eskişehir’e iz bırakan isimlere ilişkin görüşlerini aktarıyor ve bu bölümü sonlandırıyorum:
 

TANIR’IN O SÖZÜ UNUTULMAYACAK
“Değerli kardeşim, rahmetli İrfan Tanır’dan bahsetmişsin, nur içinde yatsın. Benim de çok saygı duyduğum bir kişiydi. Eskişehir’i çok severdi; kültürlü, vefalı, entelektüel bir yapısı vardı. Onun sayesinde, çok değerli sanatçıları izleme, sohbet etme imkanımız olmuştu. Köşende okuyunca, Aşık İrfan ağabeyi bir kez daha rahmet ve saygı ile anmak istedim. Geçmişte bu şehirde iz bırakan çok değerli büyüklerimizden biridir ve kendisinin köşende yer alan sözü de, unutulmayacak ve gerçek bir sözdür. Doğduğum bu güzel şehirde, çocukluk, gençlik, ticaret, siyaset, cemiyet yaşamımda iz bırakan kişileri bu virüs dolayısıyla hatırlayıp, bir yazı ile toparlamaya çalışıyorum. Ama bu kişilerin yalnız bende değil, bütün Eskişehir’de de  iz bırakanlar olmasına dikkat ediyorum. İrfan ağabeysiz olur mu hiç? Rahmetli ile öyle sohbetlerimiz oldu ki, hepsi birer hikaye. Köşende görünce çok mutlu oldum.
 
DEĞERLİ İSİMLER KALEME ALINMALIDIR
Bu güzel şehirde; Terlikçi Vasfi’den Feriha Abla’ya, Patikçi Kadir’den Katibim’e, Önder Baloğlu’ndan İsmail Sürücü’ye, İsmail Özen’den İsmet Angı’ya, Oğuz Türkmen’den Ethem Karaca’ya, Ruşen Optik’ten Agop Mehmet’e, Ömer Duru’dan Amigo Orhan’a, Selami  Vardar’dan Sezai Aksoy’a, Ahmet Altun’dan Erol Sönmez’e, Saim Günal’dan Mithat Körler’e, Bahattin Atak’tan Koca Usta Vahap Ağabeye ve Çorbacı Mahir’e kadar daha nice kıymetli isimleri tanımayı ve sohbet etmeyi büyük bir servet olarak gördüm. Bu değerli insanlar arasında yaşayanlarla hala sohbetlerimiz oluyor. Aramızdan ayrılanların da, güzel sohbetlerinin unutulmaması gerektiğine inanıyorum. Eskişehir’in kıymetini bilelim… İnanıyorum ki, benim de tanımaktan yoksun olduğum nice kişiler bu topraklarda yaşamış ve yaşıyorlardır. Onları tanıyanlar da, bence gelecek nesiller için, onları kaleme almalılardır.”  

Bak bak, ne diyorlar zerzevatlar!

 
Bazı aklı evveller şunu söylüyorlar: Ekonomide gelişmek için demokrasiye ihtiyaç yok! Evet evet, yanlış duymadınız, hakikaten bu ifadeyi kullanan zerzevatlar var. Okuduğunuz bu yaklaşım, oldukça enteresan öyle değil mi? Belki de söz konusu yaklaşım, Türkiye için desenlenmiştir! Olamaz mı? Düşündüm de, olmaz yahu. Bize anlatılan, Türkiye ekonomisi ile Türk demokrasisi altın çağını yaşıyor! Ancak gerçekte olan, ülkemiz ciddi bir ekonomik darboğazdan geçerken, demokratik koşullar anlamında da karanlık bir dönem yaşıyor. Her neyse… Demokrasiyle ekonomi elbette beraber yürümelidir. Demokrasi olmadan, ekonomi gelişmez. Bağımsız yargı, sosyal, kültürel ve ticari güven ortamı, düşünce özgürlüğü, bilim ve her alanda liyakat demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. Buradan hareketle diyebilirim ki, ne kadar demokrasi, o kadar zenginlik.