Şunu kabul etmeliyiz ki, Amerika Birleşik Devletleri, kabul etsek de etmesek de, Dünyada oyun kurucu, kural koyucu bir pozisyonda
Şunu kabul etmeliyiz ki, Amerika Birleşik Devletleri, kabul etsek de etmesek de, Dünyada oyun kurucu, kural koyucu bir pozisyonda. Bu anlamda ABD politikaları ve dolayısıyla ABD Başkanı, dünyanın rotasının tayininde oldukça etkili olabiliyor. Bir önceki Cumhuriyetçi ABD Başkanı Trump, ondan önceki Demokrat Partili ABD Başkanı Obama’nın küresel iklim değişiklikleriyle mücadele konusunda attığı oldukça önemli adımları, ABD’nin ekonomik kalkınmasına engel olacağı gerekçesiyle başa almıştı. Başkanlık değişimiyle tekrar Demokratlara geçen Başkanlık koltuğuna oturan Biden’in öncelikle attığı adımlar, küresel iklim değişiklikleriyle mücadele konusunda ABD politikalarını bir önceki başkanın görevi bıraktığı duruma geri döndürecek gibi gözüküyor. Ama gezegenimiz telafisi olmayacak şekilde önemli yılları kaybetmiş durumda. Üstelik bu geçen yıllarda ne yazık ki, küresel iklim değişikliklerinin olumsuz etkilerine, bir de küresel salgın da eklendi.
Hikayeye şöyle hızlıca bir bakacak olursak, 2015 yılında Paris'te BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı'nda (COP21) 196 ülke, küresel ortalama sıcaklık artış limitinin yüzyılın sonuna kadar 1,5 ile 2 derece arasında sınırlandırılmasını içeren belge üzerinde anlaşma sağlamıştı. Fakat Dünya’nın ilk kapsamlı iklim anlaşması olan Paris İklim Anlaşması'nın 1997'de imzalanan Kyoto Protokolü'nün aksine tek başına hukuki anlamda bağlayıcılığı yoktu. Bu anlaşmaya göre, küresel karbon emisyonlarının yüzde 55'inden sorumlu olan, en az 55 ülkenin iç onay sürecini tamamlamasından sonra anlaşma yürürlüğe girecekti. İlk bir yıl içinde anlaşmayı toplam karbon emisyonları, küresel salımın ortalama yüzde birine denk gelen yirmi kadar ülke resmen onaylamıştı. Diğer taraftan en fazla karbon emisyonu olan ülkeler Çin ve ABD, toplamda küresel karbon salımının yüzde 40'ından sorumlu olmasına karşın anlaşmayı onaylamamıştı. 2016 yılında Çin’in Hangzhou kentinde yapılan G20 zirvesi bu bağlamda müjdeli haberler getirmişti. Önce Çin Halk Meclisi Daimi Komitesi üyeleri, bir hafta süren toplantılarının ardından Paris Anlaşması'na onay vermiş, ardından G20 zirvesi için Çin’e gelişinde ABD Başkanı Barack Obama, yaptığı açıklamada, Paris anlaşmasını "Gezegenimizi dönüştürecek bir soruna karşı en iyi çözüm" olarak niteleyerek, ABD’nin de Paris İklim Anlaşması’nı onayladığı açıklamasını yapmıştı. 2017 yılında Başkanlık koltuğuna Trump geçti ve ABD’yi anlaşmadan geri çekti.
Bunun haricinde bana göre bir önceki ABD Başkanı Barack Obama’nın başkanlık görevinin son yılında sunduğu, bütçe programında petrolden varil başına 10,25 dolar vergi alınması önerisi, fosil yakıtlara karşı açılmış bir savaş niteliği taşıyordu. Hem ABD içinde üretilen petrolden, hem de ithal petrolden 10 yıl süre ile alınacak 10,25 dolar/varil vergiyle, 319 milyar dolar gelir elde edilmesi bekleniyor ve söz konusu verginin temiz teknolojilere ve yenilenebilir enerjiye yönelik inovasyonu teşvik edip, temiz ulaşım sisteminin geleceğini şekillendirmeye yardımcı olacağı savunuluyordu. Bu oluşacak 319 milyar dolarla Amerika’nın temiz ulaşım yatırımlarını yüzde 50 artıracağı, böylece ülkedeki toplam sera gazı salınımının yüzde 30'undan sorumlu olan ulaşım sektörüne yeni bir yaklaşım getirilerek, fosil yakıtlarına bağımlılığın ve sera gazı emisyonlarının azaltması ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençlerinin artırılması hedefleniyordu. 2017’de Trump başkan olunca bu uygulama da rafa kaldırıldı.
Peki şimdi Biden, Trump öncesindeki duruma ABD ve dolayısıyla Dünya politikalarını geri döndürebilecek mi? Geçen hafta içinde yayınlamış olduğu iki Başkanlık emrine bakılırsa, döndürebilecek gibi gözüküyor. Bunlardan birisi doğrudan İklim Krizi ile mücadele anlamında ABD politikalarının çok önemli değişiklikler göstereceği konusunda umut veriyor, diğeri ise sıfır emisyonlu araçlar için altın bir çağın başlangıcına işaret ediyor. Yazım çok uzadı. Bu bakımdan bu konulara gelecek hafta yazımın devamında değineceğim.
Herkese iyi haftalar diliyorum.