DSİ’ye ‘kuyu’ soruları

Seyitgazi ilçesinin Yenikent Mahallesi’nde yaşayan bir okurumuz şikayette bulundu.
 
*
 
Şikayetinden anlaşılıyor ki, çarpıcı bir iddia söz konusu.
 
*
 
O iddiayı, okurumuzun ağzından aktarmak istiyorum.
Şöyle ki:
 
HİÇBİR DENETİM YOK
“Devlet Su İşleri’nin (DSİ) köylerde tarımsal amaçlı kurduğu sulama kooperatifleri bulunuyor. DSİ, aşağı yukarı 15 yıl önce, Yenikent köyünde tarımsal sulama amaçlı birkaç su kuyusu açmıştı. Ancak ödenek yetersizliğinden dolayı faaliyete geçirememişti. Şu anda faaliyete geçirilemeyen o kuyuları vatandaşlar kullanıyorlar. Kendi pompalarıyla su çekiyorlar. Çektikleri bu suyu tarımsal amaçlı kullanıp kullanmadıkları da meçhul. Çünkü hiçbir denetim yok. Bizler bu durumdan rahatsızız ve bir açıklama bekliyoruz.”
 
*
 
Vatandaşın şikayetini okudunuz.
Özetle, DSİ’nin tarımsal sulama amacıyla açmış olduğu ancak faaliyete geçiremediği su kuyularının izinsiz kullanıldığına ilişkin bir iddia söz konusu.
 
*
 
Bu iddia üzerine, DSİ 3. Bölge Müdürlüğü’ne kamuoyu adına soruyorum:
 

• Yenikent Mahallesi’ndeki su kuyuları resmi olarak faaliyete geçirildi mi?
• Ya da bir başka kooperatif veya özel işletmeye mi devredildi?
• Hiçbiri değilse, vatandaşların o kuyulardan su çekme yetkisi var mı?
• Yetkisi yoksa, DSİ, söz konusu kuyulardan kaçak olarak su çekildiğinden haberdar mı?
• Kimlerin, ne amaçla, günde kaç metreküp su çektiğini biliyor mu?
• Kuyulardan, kaçak olarak su çekiliyorsa, bunun yaptırımı nedir?
• Beri yandan, cebinden tonla para harcayıp özel kuyu açtıran vatandaşın suçu nedir?

 
*
 
Evet…
İddia ve iddiaya ilişkin sorular orta yerde duruyor.
Soruların muhatabı olan kurum DSİ.
Cevap bekliyoruz…  

Sağlam hocaları kaçırmayın!

 
Prestijli üniversiteler, hem öğretim üyelerine hem de öğrencilerine değer katarlar.
Öğretim üyeleri ile o üniversiteden mezun olan ve iş yaşamında başarıya ulaşan öğrenciler de, bağlı bulundukları üniversitelerin karizmasını arttırırlar.
 
*
 
Öğretim üyelerine özel bir başlık açalım.
Bazıları -çok açık konuşuyorum- hasbelkader üniversitede kalmış ‘sallabaşı al maaşı, hayattan kopuk, ülkesi ve şehri umurunda olmayan, makale nedir bilmeyen’ insancıklar olarak yaşamlarını sürdürüyorlar.
Üniversitelerine katkıları olmadığı gibi, bazen zarar da verebiliyorlar.
 
*
 
Bazıları da, yaptıkları ciddi çalışmalar ve ülkesi ile dünya sorunlarına ilişkin koydukları tavırla bağlı bulundukları üniversitenin bayrağının daha yüksekte dalgalanmasını sağlıyorlar.
 
*
 
Bütün bunları niçin yazdım?
 
*
 
Anlatayım…
 
*
 
Anadolu Üniversitesi, özellikle son on yıldır itibarından çok şey kaybetti ve bir mezunu olarak bu durumdan fazlasıyla üzüntü duyuyorum.
Fakat buna rağmen, son dönemde akademik çalışmalarıyla öne çıkan birini görüyor ve umutlandığımı söylemek istiyorum.
 
*
 
 “Şunun adamıyım” deyip politize olmuyor.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin evladıyım, sadece ülkeme hizmet ederim” diyerek akademik çalışmalarını yürütüyor.
 
*
 
Prof. Dr. Levent Eraslan’dan bahsediyorum…    
 

• Uzmanlık alanları sosyoloji ve sosyal medya.
• Projeleri var, makaleleri var, kitapları var, bildirileri var, yönettiği tezler var, uluslararası dergilerde yayın hakemlikleri var, editörlükleri var.
• Şu an Anadolu Üniversitesi’nde ‘Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’ (SODİGEM) Müdürü olarak görev yapıyor.

 
*
 
Söz konusu isim yerel ve yaygın, merkez ve merkez olmayan neredeyse tüm medya organlarında sıklıkla yer buluyor, davet alıyor ve toplumu ilgilendiren pek çok konuda faydalı bilgiler aktarıyor.
Bu da ‘adamcı’ değil, ‘toplumcu ve bilimden yana’ olduğunu gösteriyor.
Öte yandan, katıldığı her programda da, ‘Eskişehir ve Anadolu Üniversitesi’nin adı geçiyor haliyle.
Bu da şehrimiz ve üniversitemiz için önemli bir katma değer olarak karşımıza çıkıyor.
 
*
 
Anadolu Üniversitesi, yıllar içerisinde, böyle hocaları maalesef kaybetti.
Hala tanıdığımız ve bildiğimiz ‘sağlam hocalar’ yok mu?
Var elbette.
Levent Eraslan, ‘sağlam hocalar kadrosu’na sadece bir örnekti.
Dileğim, bu sayının artması.
Bir dileğim daha var: Böyle hocaların üniversiteden kaçırılmaması!  

DEVA Partisi il başkanını buldu, ama…

 
Geçmişte bakanlık ve başbakan yardımcılığı yapan Ali Babacan’ın kurduğu Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA Partisi), Eskişehir’de teşkilatlanma çalışmalarına hız verdiğine önceki yazılarımda dikkat çekmiştim.
 
*
 
Hatta partinin ağır toplarından Ahmet Edip Uğur ile Mehmet Şanver’in söz konusu çalışmaları bizzat yönettiklerini ifade etmiştim.
 
*
 
Bu noktada, DEVA Partisi’ne ilişkin kulislerde konuşulan son bilgi dikkat çekici!
 
*
 
Şöyle anlatayım…
 
*
 
DEVA Partisi, Eskişehir’in tanınmış iş insanlarından Murat Keskin’e ‘il başkanlığı teklifi’nde bulunmuş!
Bilindiği üzere Murat Keskin, milletvekili maaşının tek kuruşuna dokunmadan o maaşla Sivrihisar’a okul yaptıran AK Parti’nin eski Milletvekili Fahri Keskin’in oğlu.
Bu anlamda; hem ticari itibarının yüksek olması, hem politikanın içinde yer alması, hem de tanınırlık oranın yukarılarda seyretmesi münasebetiyle, Murat Keskin isminin nokta atış olduğu söylenebilir.
 
*
 
Öyle olmasına öyle de, Murat Keskin bu teklifi kabul etmiş mi?
Hiçbir partiye üyeliği olmayan Keskin, edindiğim bilgiye göre “bir süreden beri kendi isteğimle aktif siyaset yapmıyorum, şu an için aktif siyaset yapmayı da düşünmüyorum” demiş.
Yani Keskin, DEVA Partisi’nin ‘il başkanlığı’ teklifini, nazik bir cevapla reddetmiş!
Tıpkı, geçtiğimiz yıllarda AK Parti tarafından sunulan milletvekilliği ve il başkanlığı tekliflerini reddettiği gibi…
 
*
 
DEVA Partisi’ne ilişkin son gelişmeyi aktardım…
Yeni gelişmeler yaşanırsa ki yaşanacak, onları da siz değerli okurlarımıza aktaracağım.