Sadi Seda yazdı
4 Haziran Pazar sabahı erkenden uyandım…
Akşamdan eşime;
“Ben Pazar günü Antalya’ya gideceğim” dedim…
Eskişehirspor’dan umudunu kesmiş olduğu için, son haftalarda siyah kırmızılı takımın aldığı sonuçlara bakmaz olmuştu…
“Hayrola Sadi Antalya’da ne var? Birkaç günlüğüne gideceksen beni de götür. Fırsat bulursam deniz sezonunu da açarım belki” dedi…
“Günü birlik gidiyorum. Eskişehirspor Pazar günü akşamı Göztepe ile Süper Lig’e yükselme maçı yapacak. Eskişehirspor’un ‘Süper Lig’e merhaba’ diyeceği maçta hem destek olmak hem de yeni yazacağı tarihe tanıklık etmek. Torunumuz Ada Çınar’da babasıyla birlikte geliyor. Bu Eskişehir’in bayramı olacak. Maçtan sonra bayram kutlaması yapacağız. O nedenle şu güzel kıyafetlerimi ütüler misin? Bunlar benim Antalya’da giyeceğim bayramlık kıyafetlerim!” diyerek rica ettim…
Tabii ki latife…
Pazar sabahı çok neşeliydim…
Eşime kahvaltı hazırladım…
Radyomu açtım…
Her sabah dinlediğimiz radyo kanalımızdao kadar güzel türküler çalıyordu ki, akşama Eskişehirspor’un yaşatacağı bayram sevincinin sanki provasıydı…
Türküler bitti…
Bu kez eski ama eskimeyen şarkılar çalmaya başladı…
İkinci şarkı ise,” Ah, dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç” idi…
Severim bu şarkıyı…
Dinlerken hüzünlenirim…
Şu bölüm beni çok etkiler:
“Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç. Avunmak istemeyiz böyle bir teselliye”…
Şarkının bu bölümünü dinlerken, aklıma hiç ama hiç akşamımda Eskişehirspor’un Göztepe’ye penaltılarla elenerek “Süper Lig’e” çıkamayarak Eskişehir’e hüzünlü, üzgün döneceğimiz hiç ama hiç aklıma gelmedi…
Akşam Antalya dönüşünde sabah dinlediğim;
“Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç” şarkısı aklıma geldi…
Telefonumun internetinden şarkıyı buldum…
Kulağıma kulaklıkları takarak üst üste iki kez dinledim…
O anda birisi, “süper lig hayalimiz başka bahara kaldı. Yazık oldu bunca emeklere” gibi sözler söylese inanın gücüme gideceğinden ağlayacak durumdaydım…
Allah’tan üzüntüden otobüste kimse bir tek bile söz etmedi…
Sanki hepimiz ağzımıza bant çektik…
***
Süper Lig hayali ile geldikleri Antalya’da Mustafa Denizli’nin yaptığı yanlışlar zinciri nedeniyle Süper Lig’e yükselen takım Göztepe olunca, özellikle “bu takımın geleceği” dediğimiz çocukları ağlarken görünce içim parçalandı…
Sadece çocukları değildi ağlayan…
Gençler ve belki de onların babası, amcası da vardı içlerinde…
Sadece erkekler mi ağlıyordu?
Elbette ki hayır…
Genç kızlar ile maçı izlemeye gelen kadınlarda üzüntüden ağlıyordu…
Mustafa Hocam ve Eskişehirlilere bu hüznü yaşatan bazı futbolcular…
Allah’ta sizleri ağlatsın…
Başka ne diyeyim ki?
***
Kimseye kabahat bulmayalım. Esas kabahatli Mustafa Denizli…
Denizli, bu takımım boynuna idam urganını geçirdi ve Göztepe maçında da kesti…
Çırpınarak can vermemizi adeta seyretti…
Uğur İnceman gibi ahı gitmiş vahı kalmış bir futbolcuya hemen her maçta ilk 11’de şans verdi…
Trabzonspor’dan kiralık gelen, oynadığı maçlarda Uğur’un üzerinde performans sergileyen istikbal vaat eden genç Ramazan’ı görmezden geldi…
Geldiği günden beri oynadığı futbolun üzerine bir şeyler koyamayan AxselMeye’ye tanıdığı şans kadar Türkiye Liglerinin en golcü futbolcusu olan, son yıllarda ise “yedek golcü” diye adlandırılan Semih’e şans vermedi…
Ve Semih gibi golcüyü yedek kulübesinde bekleterek köreltti…
***
Mustafa Denizli, hiç ama hiç kusura bakmasın…
Sezon başında takımın başına Teknik Direktör olarak getirilen, hiç tecrübesi olmayan sonradan beğenmeyerek gönderdiğimiz Alpay Özalan’ı arattı bize…
Alpay bu takımın başındayken ligin 10'uncu haftasında liderin 9 puan gerisindeyken ilk yarıyı lider bitirdik…
Ligin en az yenilen ikinci takımıydı Eskişehirspor…
Siyah-Kırmızılı takımın kendi evinde Manisaspor’a 5-1 gibi farklı yenilmesi yönetimde, ”eyvah şampiyonluk kaçıyor” gibi gereksiz bir endişeye yol açtı ve Alpay Özalan’la yolları ayırdılar…
Alpay Özalan’ın döneminde Eskişehirspor 20 maçta 35 puan toplarken, sözde tecrübeli hoca Mustafa Denizli ile 13 maçta 21 puan toplayabildi…
Bu sonuca baktığımda bence Alpay Özalan, Mustafa Denizli’den daha iyi bir performans sergilediğini söylersem yalan olmaz…
Bu sonuca bakarak, ”Keşke Alpay ile yola devam etseydik” diye geçti içimden…
***
Mustafa Denizli’nin döneminde Eskişehirspor kendi sahasında Adana Demirspor’a kendi evinde 4-2 yenildi…
Ümraniye ile 0-0, Sivassporla 2-2, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Sporla 2-2 berabere kaldı…
5 puan kaybetti…
Herkes, ligin ilk yarısında Göztepe karşısında sahadan çekilmemiz nedeniyle silinen üç puana takılıyor…
Onu geçtim…
Eğer kendi evinde üç maçta kaybettiği 7 puanı kar hanesine yazabilseydi 63 puanla ligi şampiyon olarak bitirebilirdi…
Ama Mustafa Hoca, “nasıl maç kazanılır?” diye kafa yoracağına takımın beyni olan Erkan Zengin’i iki hafta kadro dışı bıraktı…
Yetmedi Tarık’ı da kadro dışı bırakarak kendi ayağına kurşun sıktı…
Ramazan gibi genç bir futbolcu dururken yaşı 35’i bulmuş Uğur’dan medet umdu…
İstikrarlı bir kadro oluşturmadı…
***
Gelelim Göztepe ile Antalya’da oynadığımız Play-Off maçına…
Göztepe sahaya çıkıp ısınmaya başladıktan yaklaşık 10 dakika sonra Eskişehirsporlu futbolcular sahaya geldiler…
İlk yarı 0-0 bitti…
Göztepe Eskişehirspor’dan daha genç ve diri…
Eskişehirspor, 54. dakikada Erkan Zengin'in uzun pasında topla buluşan Ofoedu ile golü buldu ve 1-0 öne geçti…
Golden sonra Eskişehirsporlu taraftarlar, stadyumuna ekmek arasında iftarlık diye soktukları yanan meşaleleri peş peşe sahaya fırlattılar…
Her taraf dumanla kaplanınca maç yaklaşık 7 dakika durdu…
Bu da Göztepe’nin işine yaradı…
Golü yedikten sonra neye uğradıklarını şaşıran sarı-kırmızılı futbolcular, 7 dakikalık duraklama da, yedikleri golün şokundan kurtulmalarına neden oldu…
Üstüne birde Mustafa Hoca, maçı soğutmak ve vakitten çalmak için yapılması gerekenleri yapmadı…
Sahaya atılan meşaleler nedeniyle mücadelenin ikinci yarısına 11 dakika ilave süre eklendi. Göztepe, 90+5'inci dakikada AdisJahovic'le Göztepe beraberliği buldu.
Uzatmalarda da gol olmadı…
Penaltı atışlarına geçildi...
Penaltıcılar kim diye baktım…
Erkan Zengin, Bruno, Semih, Kamil Ahmet ve Uğur…
Erkan, Bruno ve Semih tamam…
Uğur ile Kamil Ahmet ne zaman kaç penaltı atışı kullanmışlar?
Bu isimler basın tribününde görev yapan yaklaşık 60 spor yazarını şaşırttı…
Uğur ve Ahmet’ten sonra Semih de penaltıyı kaçırınca sevinen Göztepe oldu…
***
Şunu da ilave etmeliyim…
120 dakika boyunca Göztepe Teknik Direktörü Yılmaz Vural, saha kenarında kendisine ayrılan yerde adeta dans etti…
Bir dakika bile çakılı kalmadı…
Kimi zaman futbolcularını uyardı, kimi zaman yardımcılarını yanına çağırarak taktik verdirdi…
Oyunun durduğu dakikalarda futbolcularının başını okşadı, onlara moraller verdi…
Mustafa Denizli ise her zamanki gibi kendisine ayrılan alan içerisinde elleri bağlı sakin sakin! Maç izledi…
Uğur İnceman’ı 120 dakika sahada tuttu…
Semih dururken, AxelMeye’yi sakatlanan Ofoedu’nun yerine aldı…
Dorukan’ı çıkartıp Akaminko’yu sahaya sürdü…
İkinci uzatma dakikaları oynanırken Semih’i oyuna almak aklına geldi…
***
Denizli’nin bu hatalar zincirini izlerken aklıma, maçlardan sonra söylediği şu sözlerini hatırladım.
“Buraya ne için geldiğimi biliyorum. Hiçbir koşul olmadan bu çalışmayı kabul ettim. Önümüzde bir yol haritası var. Benim ve şehrin beklentileri var. Biz bunları öyle ya da böyle gerçekleştireceğiz. Tabii belki puan kayıpları da olacak ama bu kayıplar bizi yolumuzdan etmeyecek. Bir hedef için buraya geldim. Bu hedefi yakalayacağız. Sıkıntılı günler geçirebiliriz ama mutlu günlerimiz daha fazla olacaktır. Taraftarımız bu hafta stattan mutlu ayrılmak istiyor. Her sınavın kendi içinde zorlukları vardır. Önemli olan bu zorlukları aşıp başarılı olmaktır.”
Demek ki Mustafa Hoca, her maçtan sonra söylediği bu ninnilerle uyutmuş hepimizi…
Antalya’da Göztepe den yediğiniz sert tokat ile uyandığımızda her şey bitmiş, Eskişehirspor süper lige çıkamamıştı…
***
Sezon başında Eskişehirspor yönetimin koyduğu hedefe, yönetimin ve taraftarların çok istemesine rağmen ulaşılamadı…
Kulağıma gelenler doğru ise Başkan Halil Ünal, Olağan Mali Genel Kurul’da istifasını da açıklayacakmış…
İşte şimdi yandık…
70-80 Milyon civarında borç var…
Bu kadar borcun altına bir daha kimse elini sokmaz…
Kimse sahip çıkmazsa eğer, o zaman kayyum atanır, artık kulübü onlar yönetir…
Zaten futbolcuların çoğu ya kiralık veya bir yıllık sözleşmesi vardı…
Onlarda gider…
Kalanlarla yola devam etsen, bir daha şampiyonluk ümidi de yok…
35 bin kişilik yeni stadyumda 1-2 bin kişi maç izlemeye gelir…
Sonumuz inşallah Kocaelispor veya Sakaryaspor gibi olmaz…