Ali Baş yazdı...
-Odunpazarı Belediye başkanı oldunuz! Belediyenin yürüttüğü bir çok kurs var. Bunlardan biri de bale kursu… Kapatacak mısınız?
Volkan Doğan aradı…
Sorumuza AK Parti Odunpazarı ilçe başkanı olarak yanıt verdiğinin özellikle altını çizdi…
İlk söylediği cümle: -Partimizin adayı kim olursa olsun bütünün hakkını korumak için aday olur…
Lafı fazla eğip bükmedi ve “Bale atölyesini yakından takip ediyorum. Baleyi önemsiyoruz.” Diyerek, mesaj gönderdi.
Ardından da şu cümleleri aktardı:
-Baleyle ilgili sorunuza şu yanıtı vermek istiyorum. Partimizin adayı kim olursa olsun belediyelerin şimdiye kadar yaptığı kazanımlarla ilgili farklı bir duruşu olmaz. Kapatmayız aksine geliştiririz.
-Siyasi görüşü, kökeni, inancı ne olursa olsun tüm hemşehrilerimizin hukukunu koruruz. Adayımız kim olursa olsun…
-Bale atölyesi gibi iyi işlerin devamını sağlayacağız. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, mehteren takımını kaldırmıştı.
Biz asla böyle bir niyette değiliz. Daha da geliştireceğiz. Sanata, kültüre yapılanların üzerine koymak için geliyoruz.
DİRENSEYDİ YÜCELİRDİ
Menderes’in yargılanması!
…En çok heyecanlandığım gün Menderes’in duruşmaya çıktığı ilk gün olmuştu. Herkes gibi bizler de Menderes’in ilk gün takınacağı tavrı merak ediyorduk. Türkiye’yi on yıl süreyle yönetmiş bir başbakanı yargılayacaktık. Yüksek Adalet Divanı üyeleri arasında belki DP’ye oy vermiş olanlarımızda vardı. Hepimiz heyecanlıydık. Menderes ilk duruşmada çıkıp, ‘sizleri tanımıyorum” deseydi ne olurdu? Bunu düşündük. Hepimiz heyecanlı ve tedirgindik. Menderes, bunları diyeceğine “Konuşma melekatımı kaybettim” gibi sözler söyledi. Bitmiş ve çökmüştü. Direnseydi yücelirdi…
…/…
Yukarıdaki cümleleri 27 Mayıs 1960’ta Adnan Menderes ve Celal Bayar’ı yargılayan Yüksek Adalet Divanı Başkanı Salim Başol’a ait. Uğur Mumcu, o zaman yaptıkları görüşmeleri Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmıştı.
…/…
Başol, bir devrin simge isimlerinden biriydi. Bir ülkenin geleceğini ilgilendiren özel mahkemelerin başkanları kendilerine yapılan övgüleri de sövgüleri de pek umursamazlar. Özel dönem bitince bir çoğu “boy hedefi” olur. Salim Başol, Yassıada kararlarının haklı olduğuna inandı. Hiç çark etmedi, kararlarını savundu… 1990 yılında yaşamını yitirdi. Tarih oldu. Hatırlayan bilen yok. Menderes’i, Celal Bayar’ı herkes biliyor, anıyor!
GAZETECİ CİNAYETİ NEREYE GİDİYOR!
Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın “yok olmasının” ardından, gelişmeleri biz de dikkatle takip ediyoruz…
Konu TBMM’nin de gündemine geldi…
Meclis’in gazeteci kökenli milletvekillerinden biri de CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer! Kendisi aynı zamanda TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi…
Perşembe günü yapılan Dış işleri Komisyonu toplantısında bir konuşma yapan Çakırözer, tepkisini şu cümlelerle ortaya koydu:
-Gerçek bir hukuk devletinde, demokrasilerde insanlar bir anda ortadan kaybolmaz. Bir gazetecinin aniden kayboluşu, bunun açıklanamaması demokrasilerde kabul edilemez. Üç hafta geçti, Suudi konsolosluğunda her yer temizlenip boyanmasına rağmen hala dünyayı aydınlatacak bir açıklama yok. Konuya ilişkin Meclis derhal bilgilendirmeli! Onca şüphe ve iddia varken Konsolosun ülkesine dönmesine nasıl izin verildi?
Komisyon Başkanı Volkan Bozkır’ın, Çakırözer’in konuşmasının ardından yaptığı açıklamalara şu cümleleri söyledi:
- Gerçekten vahim bir durumla karşı karşıyayız. Bu gelişmeyi sükunet içinde uluslararası anlaşma ve kurallara sadık kalarak ama her halükarda yapılacak soruşturmanın
sonucunda ortaya çıkacak tabloya göre değerlendirmemiz daha doğru olacaktır.
…/…
Gazetecinin kaybedilmesi ya da öldürülmesi bir cinayet davasıdır. Ama görülüyor ki hukuk bölümünden çıkıyor, uluslararası siyaset ve diplomasiye doğru kayıyor…
İLACIN KISA TARİHİ
M.Ö. 2000: Al, bu kökü ye.
M.S. 1000: O kök kötü. Gel, bu duayı oku.
M.S. 1850: O dua batıl inanç. Al, bu iksiri iç.
M.S. 1940: O iksir yılan yağı. Al, bu hapı yut.
M.S. 1985: O hap etkisiz. Gel, bu antibiyotiği al.
M.S. 2000: O antibiyotik işe yaramaz. Al, bu kökü ye.
KİTAPTAN
Okumuş yazmış adam öğüt vermez de, dedi.
-Ya ne yapar? Dedim!
-Adamı anlar, dedi, ne yapacak…
Sait Faik Abasıyanık’ın Alemdağ'da Var Bir Yılan kitabından…