Şinasi Kula yazdı
Dinden soğutmak kavramını şu son on yılda sıkça duyar olduk. Yeryüzünün son dini olan, barış ve akıl dini olan İslamiyet’i, dünyanın gözünde itibarsızlaştırmaya çabalayan vicdansızlar sayesinde “dinden soğumak” deyimini maalesef sıkça duyar olduk. Misyonerlere gün doğdu diyoruz kimi zaman, insanların bu yüce dinle gönül bağlarının azaldığı ortamlarda misyonerlere gün doğdu diyoruz hep. İyi de kimdir bu misyonerler sizce? İki kafalı, kuyruklu, elinde mızrak, gözleri kırmızı ışık saçan iri yarı bir deccal mı?
Hayır, hayır, hayır!
İslam dinini savunur görünen, kılık kıyafetleri ile de gereğini yerine getiren bizzat din tacirleridir işte bu misyonerler! Ve bu din tacirleri; İslamiyet’i, kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’i, Yüce Allah’ın evini yani camiyi dahi kullanmaktan zerre kadar çekinmeyenlerdir!
Bu çirkin örnekleri her gün ve aleni biçimde, yüzleri zerre kadar kızarmaksızın tekrarlayarak fink atmaktadırlar ortalarda.
Görüntülerini sosyal medyada izledikçe iğrendiğimiz bu güruhlar artık hayâsızca ve korkusuzca dinimizi siyasete alet etmek üzere şovlarını sürdürmekteler...
En son örnekleri vermemi ister misiniz?
Güçlü bir Türkiye için, geleceğimiz için, coğrafyamız için referandumda biz de ‘evet’ diyoruz. Hoca arkadaşlarım siz de var mısınız? Onun etrafında dizilmiş imam görünümlü on kişi de rolünü koro halinde yerine getiriyor; “biz de varıııııız” diyerek. Elinde mikrofon olan din taciri bu kez sorusunu başkalarına yönlendiriyor (daha doğrusu pas atıyor); “Karacaahmet’teki arkadaşlarım siz de var mısınız” diyerek! Yani referandum kampanyasında biz de varız diyerek cemaat diye nitelenen dindar insanları etkilemek üzere dini siyasete alet etmekten asla çekinmiyorlar.
İkinci örneği vereyim hemen…
Bu da birkaç gün önce yaşanmış olaydır.
Yer İstanbul Ümraniye! İmam evet propagandası yapmaya başladığı an yüce Allah’ın evi olan cami karışıyor. Cuma vaazı veren Ümraniye Modoko Camii imamı Hüseyin Güleç, Başkanlık referandumunda hayır oyu kullanacakları “hainlikle” suçluyor. Evet; yalan ve yanlış haber değil, şaka değil, rüya değil. Cami imamı adı altındaki zat, elinde mikrofon resmen seçim propagandası yapıyor. Hem de en kutsal yerimizde, hem de zerre kadar yüzü kızarmadan, Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan! Cemaat imama tepki göstermeye başladığı an ortalık karılıyor. Diyeceksiniz ki peki bir başka imam da “Hayır” kampanyasına öncülük etse, yine aynı tepkiyi gösterir misin?
Yahu Allah’ın evinde, yüce dini siyasete alet eden her Allahsıza aynı tepkiyi vermek zaten inançlı insanların cesurca yapması gereken bir görevidir kardeşim…
Ne demişti Sayın Recep Tayyip Erdoğan akademisyenlere, bazı hukukçulara? İlle de siyaset yapmak istiyorsanız çıkarırsınız üzerinizdeki cüppeyi, yüreğiniz ve birikiminiz yetiyorsa çıkarsınız siyaset meydanına siyaset yaparsınız…
Yalan mı söylüyor koca Cumhurbaşkanı?
Kesinlikle doğru söylüyor amigoların alayı için.
Bu imam görüntülü amigolar için de geçerlidir bunu herkes iyi bilmeli. Toplumun en kutsal değerlerini acımasızca kullanmaya kalkan bu ucuz türler için de geçerlidir…
CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş verdiği soru önergesiyle bu haberi TBMM gündemine taşıyor akabinde. Başbakan Binali Yıldırım’ın yanıtlaması istemesiyle verdiği önergede Yarkadaş Camiye siyaset sokan, vatandaşlar arasında ayrım yapan, kin ve nefreti körükleyen bu şahıs hakkında adli ve idari bir soruşturma başlatılmış mıdır sorusunun yanıtını istiyor…
Yanıt verilir mi, verilmez mi bilmem.
Ama şunu bilir şunu söylerim kardeşim.
Allah’ın evini siyasi bir arenaya çevirmeye kalkan, yüce dinimizi bir rant aracı olarak gören zihniyet eninde sonunda kaybeder. Kaybedeceği günü elbette ki ben tayin edemem. Yüce Mevla’m zamanı geldiğinde şamarı öyle güzel yerleştirir ki bunlara.
Nereden geldiklerini kendileri de anlayamazlar işte o gün!
Türkiye eğer hala laik bir devlet ise; insanlarımızı ayrıştıran, dini siyasete alet eden bu kişiler hakkında ivedilikle soruşturma açarak gereğini yapmak durumundadır. Tıpkı yüksek seçim kurulundaki kişiye attığı twitten ötürü yapması gerekeni yaptığı gibi bu sahte imamlar hakkında da gereğini yapmalıdır…
SİZİN SESİNİZ
Eskişehir’de suç oranları artıyor mu?
Okurumuz Neriman K. Hanım bana soruyor; “Ne diyorsunuz hocam, bu güzel şehrimizde suç oranları giderek artıyor mu?” diyerek. Ben de hemen hanımefendinin sorusunu muhataplarına yönelterek aracı oluyorum an itibarı ile…
Ne diyorsunuz sayın yetkililer, Eskişehir’de suç oranları artıyor mu?
Şu on günlük gazete haberlerine göz gezdirdiğimizde durum hiç de iç açıcı değil gibi görünüyor. Gerek bıçak, gerek tabanca, gerek tüfeklerle terör estiren şehir magandalarında inanılmaz bir artış olduğu rahatlıkla gözlemleniyor. Bakınız burada doğru bir tespit yaparak sosyal gerçeğe ışık tutmak zorundayız hanımlar beyler. Topu sadece emniyete atarak paçamızı kurtaracağımızı sananlar kesinlikle aldanırlar. Bazen emniyet ne yapsın kardeşim demekten kendimi alamayanlardan biriyim bunu herkes bilsin! Leblebi alır gibi her sokakta, her dükkanda bıçak, tüfek, tabanca satılıyorsa; özel araçların çoğunun bagajında (zulada) bu suç aletleri aleni taşınabiliyorsa, bunları taşıyanlar hakkında bir yaptırım uygulanması adına yasa yapanlar kılını kıpırdatmıyorsa emniyet ne yapsın? Şehir magandası olacak kro suç işledikten üç gün sonra kendisini yakalayan polislerin suratına aşağılık biçimde sırıtarak salıveriliyorsa polis ne yapsın?
Herkes kendi kanunu kendisi yapmak gibi çağdışı bir karanlığa gidiyorsa, özeniyorsa emniyet ne yapsın?