Devlet başa, kuzgun leşe!

13 Aralık 2016 09:15
A
a
Sütiş Eskişehir
“Devletin yerini hiçbir şeyin tutmayacağını, devletin var olması için olmazsa olmaz koşul olduğunu ifade eden bir söylemdir. Hatta ölmeyi ve bilumum leş yiyici mahlûkata yem olmayı devletsiz kalmaya yeğleyen anlayışın net ifadesidir…”
Devlet başa, kuzgun leşe deyimimizi en çok kullananlar da sağ veya milliyetçi cenahın insanlarıdır malumunuz! Bu slogan belirli seneler sonrasında “Devletin başına Devlet gelecek” şekline dönüşmüştür. Öyle de olmuştur, koalisyon da olsa bir süre devletin başına Devlet geçmiştir Başbakan Yardımcısı olarak. Aynı isim önderliğinde % 10 barajının altında kalarak yıllarca meclis dışında da kalmıştır…
Toplumun çok çabuk unutmasıdır hazin mesele. Unuttuğu için önyargılarla, mantık ötesi duygularla, alışkanlıklarla iş gördüğünü sanmasındadır açmaz. Kaderci toplumlar bilgiye gerek duymaz, gerek görmezler. Çünkü her şey Allah’tandır kolaycılığına sığınarak, yormak istemezler o yüce Tanrı’nın verdiği beyni!
Neden çok çabuk unuturuz hiç düşündünüz mü?
İkiyüzlü Batılının bu topluma yakıştırmaya çalıştığı “balık hafızalılar” yakıştırmasına layık olmak adına mıdır tüm bu anlamsız çabalar?
Tarih 15 Ağustos 2015. Devlet Bahçeli sosyal medya hesabından şunu paylaşıyor; “Yönetim sistemi bir kişinin eline kaldıysa vay halimize! Bizim yerli üretim Hitler’e, Stalin’e, Kaddafi’ye tahammülümüz olamaz, bu iyi biline…”
Başkanlık karşıtı açıklamalarından muhtelif örneklerle devam edelim;
-Erdoğan’ın başkanlık isteği, başkanlık hırsı parlementer sisteme yani mevcut devlet nizamına taban tabana zıttır. PKK ve belirli çevrelerde al özerkliği, ver başkanlığı mutabakatını sağladığı anlaşılmaktadır. Erdoğan tek adam olma yolunda son kozlarını oynamaktadır (20 Ocak 2015)…
-PKK’nın destek ve bilirkişisi ile başkanlık amacı güden Erdoğan günyüzü göremeyecek, heves ettiği bölünme anayasası elinde patlayacaktır (8 Mayıs 2015)…
-Başkanlık federasyon demektir, bu da Türkiye’yi bölünmeye götürecektir. İmralı canisiyle pazarlıklarla, yeni anayasanın yolunun açılması hesaplanmaktadır. Beştepe hanedanı ve AKP yönetimi aile boyu rüşvet ve yolsuzluk çamuruna batmıştır. Hırsızlık ve yolsuzluk çarkının döndürülebilmesi, Tayyip Erdoğan’ın bütün yetkileri elinde toplayarak diktatörlüğünü ilan etmesine bağlıdır (9 Mayıs 2015)…
-Milliyetçi Hareket Partisi başkanlık sistemine tümden karşı olup, parlamenter sistemin revize edilerek devamından yanadır (5 Ocak 2016)…
-Başkanlık sisteminin veya fiilen uygulansa da partili cumhurbaşkanının ileride aşırı bedellere mal olacağı bilinmektedir. Milletin başkanlık gelsin dediğine aklı başında hiç kimse şahitlik etmemiştir. Başkanlık sistemi ve partili cumhurbaşkanlığı konusunda verebileceğimiz destek; sunacağımız herhangi bir katkı zamanın ve şartların ruhuna uygun olacak şeklide yoktur (2016)…
Sosyal medya sayfamda 5000 arkadaş listemin dışında 10.000 civarında da gurup arkadaşım bulunmakta. Dünya görüşleri birbirinden farklı insanlar da var doğal olarak. Söz ettiğim partiye mensup da nice arkadaş da var elbet. Öylesine çok tanık oldum ki oy verdikleri partiye bir daha asla oy vermeyecek olanlara. Hemen her partiden umudu kesmiş nicelerine tanığım, hani izin verseler de yorumlarını da sizlerle paylaşsam…
MHP’ye oy verip bir daha asla vermeyeceğini söyleyen insanların sayısı küçümsenmeyecek kadar hem de. Şimdi MHP saflarında olup böylesi insanları küçümseyerek; “onlar zaten hiçbir zaman milliyetçi olamamışlardır” külhanbeyliği içerisinde yanıt vermek isteyenler de olacaktır belki! İşte benim sorum da bu arkadaşlaradır zaten. %10 barajının altında kaldığınız anları anımsar mısınız? Kaç yaşlarında, hangi konumda ve bilinç yapısındaydınız bilemem. Lakin ben iyi anımsayanlardanım, unutmam niceleri gibi. CHP lider Deniz Baykal’ın da trajikomik görüntüleri kare kare aklımdadır onu da unutmam. Yüksek merdivenlerden aşağı hızlı adımlarla saçlarını dalgalandırarak, üzerine konfetiler yağdırılarak Amerikanvari seçim kampanyası sonrası %10 barajı altında boğulduğunu da unutmam!
İşte benim sorum da bu arkadaşlaradır zaten demişim bakınız! Sorum çok net, samimi ve açıktır. Ne oldu, ne değişti de tam bir U dönüşü içerisinde bambaşka bir Devlet Bahçeli var karşımızda şu an? Sosyal medya sayfamda bu sorularımın karşılığını veremeyen arkadaşlarıma da, gazete köşemi takip edenlere de soruyorum. Bu başkalaşmanın nedeni ya da ağır bir bedeli var mıdır? Seçimlerde baraj altında kaldığınız bir kez daha, tarih tekerrür etti diyerek yine yıllarca suskun kalmayı göze alabiliyor musunuz?
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
İzmir’de neden bomba patlamıyor?
 
İzmirli gazeteci Süleyman Gencel arkadaşımızın bir paylaşımı gerçekten kanımı dondurdu. Her şeye alışkınız desek de “bu kadarına da pes” dediğim anlardan birini daha yaşadım paylaşımı gördüğümde. Ülkem insanlarından biri sosyal medya üzerinden aynen şöyle diyor; “Neden hiç İzmir’de patlama olmuyor?”
Zaten fotoğrafta da görüyorsunuzdur ama temin ederim sözün bittiği yer dedirten paylaşımı aynen bu! Yapılan yorumlar da en az onunki kadar sağlıksız ve vahim. “Yoksa gâvur gâvura rahat rahat yaşıyorlar mı” diyor diğeri. “İt itin kuyruğuna basmaz da ondan” diyebiliyor bir başkası da! Vahamet nerede biliyor musunuz? Bu paylaşımı onlarca polis evladımızın şehit düştüğü günün sıcak saatlerinde yapıyorlar. Ne oldu benim ülkemin insanlarına, insanlığımızı yitirmemize neden olan unsurlar ne?
 
 
OZANCA
 
DAVET
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
Bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok, edin insanın insana kulluğunu,
Bu davet bizim.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine,
Bu hasret bizim... Nazım Hikmet RAN
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi