2000’li yılların başında izlemiştik, orijinal adıyla “Deep Impact” yani “Derin Darbe” filmini…
Bir kuyruklu yıldızın dünyamıza çarpması sonucu tüm canlıların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı, baştan sona aksiyon içinde geçen tam bir felaket ve drama senaryosuydu…
Çarşamba günü ise, içinde felaketin olmadığı ancak tribünlerin drama boğulduğu, kuyrukluyıldızın değil ama içinde pek yıldızın olmadığı Ege’nin mütevazı takımı Akhisar Belediyespor’un çarptığı 90 dakikalık hüzün senaryosunun tanığı olduk…
43 yıllık bir özlemin bitmesine çok az kalmıştı. Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor gibi güçlü rakiplerin Ziraat Türkiye Kupasının sürprizlerle dolu kulvarında kaybolması umutları daha da aydınlatıyordu…
Üstelik Ligin son haftasında Konyaspor karşısında örselenen futbol onurumuzu kurtarmak adına önemli bir fırsattı Akhisar Belediye maçı…
Kupada bu güne kadar karşılaştığımız zayıf rakiplerin aksine güçlü bir takımla karşı karşıyaydık. Koşan, savaşan, sahanın her bölgesinde çoğalan ve kontratağı en iyi uygulayan ciddi bir rakip vardı karşımızda. Ne var ki maçın ciddiyetine pek inanmış gözükmeyen “Ertuğrul Sağlam” farklı bir onbir sürmüştü sahaya…
Gözlerin “Boffin’i, Hürriyet’i, Diego”yu aradığı anlarda arka arkaya yenilen 2 gol takımı şoka sokuyor, şuursuzca yapılan ataklarla zaman zaman tek kale oynayan şimşekler çok çalışan ama bal yapmayan arıları anımsatıyordu…
Bütün umutlar “Jorquera”nın usta ayaklarına bağlanmıştı. Onun, gol bölgelerinde yalancı koşular yapan arkadaşlarına ikram ettiği estetizmle ustalığı bir arada yansıtan gol servisleri ne yazık ki başta “Necati Ateş” olmak üzere diğerleri tarafından hovardaca heba edilince kötü sonuç kaçınılmaz oluyordu…
İster Konyaspor yenilgisinin travması, ister tatil modu, isterse Akdeniz’in rehaveti deyin, hazırlık döneminin yeterince değerlendirilmediği izlenimine kapıldık…
“Ertuğrul Sağlam”, maç sonu yaptığı açıklamada “oynanan oyun beni gelecek adına umutlandırdı, mutlu etti, eksik olan goldü” demiş…
Peki hocam; meyvesiz ağaç, kitapsız yazar, tablosuz ressam ne ise golsüz futbol aynı şey değil mi? İnsanın meyvesi çocuk, futbolun meyvesi gol değil mi?
Üstelik sezon başından beri hücum bölgesinde ne kadar silik, ne kadar etkisiz olduğumuz ortadayken ve bu duruma hala bir çözüm bulunamamışken geleceğe nasıl umutla bakacağız?
Geçtiğimiz günlerde yine başka bir demecinizde “Benim bir kariyerim var” gibi söylemde bulunmuşsunuz. Tabi ki var! Hem de hiçbir hocaya nasip olmayacak şekilde…
Futbol tarihimiz, Anadolu’dan ilk kez şampiyon çıkaran hoca olarak sizin adınızı mutlaka altın harflerle yazacak…
Biliyoruz, henüz kaybedilen bir şey yok. Yolun başındayız…
Bir “Derin Darbe” senaryosu da biz yazmak niyetinde değiliz…
Ancak bu kötü gidişe bir önlem alamazsanız korkarım o imrenilen kariyerinizin üzerindeki sırmalar yavaş yavaş dökülmeye başlayacak…