Pazara gittiğiniz zaman domatesin kilosunu 3 ila 5 lira arasında görüyorsunuz
Pazara gittiğiniz zaman domatesin kilosunu 3 ila 5 lira arasında görüyorsunuz. Çok ender olarak 3 liranın altına düşen, yine ender olarak 5 liranın üzerinde satılan domatesin tarla fiyatı nedir biliyor musunuz? 1 – 1 buçuk lira. Yani öyle bir sistemimiz var ki çiftçi üzgün, tüketici üzgün... Nitekil Sarıcakaya'nın AK Partili Belediye Başkanı Hüseyin Çam duruma isyan etmiş. Çam, girdi fiyatlarının azaltılması gerektiğini, hükümetin Sarıcakaya'yı 'Organize Seracılık' bölgesi ilan etmesini beklediklerini ifade etmiş. Sayın Hüseyin Çam'a "Daha çok beklersiniz" demek istemiyorum. Fakat mensubu bulunduğu AK Parti Hükumetinin tarım ve ormancılığın sorunlarını çözeceğine itimadı kaldıysa, biraz fazla saf birisi demektir. "Paramız var ki tarım ithalatı yapıyoruz kardeşim" tarzındaki gayri ciddi açıklamalarıyla tanıdığımız Bakan Pakdemirli'nin babasını çok iyi tanırdık. Merhum Ekrem Pakdemirli Türk Siyasetinin sevilen isimlerindendi. Şimdi Sayın Hüseyin Çam, Ekrem Pakdemirli'nin oğluyla randevu alsın da görelim. Hatta araya hatırlı milletvekillerini soksa bile o randevuyu alacağını zannetmiyorum. Sayın Tarım ve Orman Bakanımız Kaz Dağlarında 195 bin ağaç kesen şirkete 865 milyon liralık yardımda bulunmuş. Maalesef alın teriyle memleketi besleyen çiftçimize para kaldığını zannetmiyorum. Ben Hüseyin Çam'ın yerinde olsam, CHP'li Büyükşehir Belediyesi'nin kapısını çalarım. CHP'den bedava domates fidesi alabilirim. Ama hükumetten bir randevu bile alamam...
İsmail Demir örnek olsun
TUSAŞ Motor Sanayii’nde Türkiye’nin ilk Malzeme Test ve Araştırma Laboratuvarı’nın açılış töreni gerçekleştirildi. Uzmanlar söz konusu merkezin her yıl onlarca milyon dolarlık tasarruf yapacağını söylüyor. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumuşlar. Açılışta konuşan Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, “Gelecek günlerde Türkiye’nin özellikle savunma sanayii anlamında çok daha güçlü olması gerektiğini tekrar tekrar hatırlatıyorum” demiş. Demiş demesine ancak o ne kadar hatırlatırsa, biz de o kadar unutuyoruz sanırım. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra Amerika'nın yaptığı ambargo hâlen hafızalarımızda. Satın alalı 3 – 4 sene geçen F – 102 savaş uçaklarını bile kullanamamıştık. Daha sonra da benzer sıkıntılar yaşadık. Şimdi de parasını vererek satın alamadığımız Amerikan füzeleri yerine, parasını verdiğimiz Rus füzelerini aldığımız için milletin ağız kokusunu çekiyoruz. Üstelik bunu da 'Milli ve Yerli' diye yutturmaya çalışıyoruz. Hani Türkiye 'Yerli ve Milli' hava savunma sistemini yapacaktı? Hani hayaldi gerçek olacaktı? Demek ki boş palavralarla hiçbir şey değişmiyormuş... Amerikalı'nın viskilli ağız kokusunu çekmek yerine, Rus'un votkalı ağız kokusunu çekiyoruz. Ne kadar dik durmuşuz; öyle değil mi ama? Savunma Sanayi Başkanı Profesör İsmail Demir'i tebrik ederim. Böyle kıymetli vatan evlatlarını gördükçe geleceğe ilişkin umutlarımız artıyor.