Cumhuriyet…

28 Ekim 2016 09:27
A
a
Sütiş Eskişehir
Cumhuriyet ve demokrasi!
Birlikte öyle güzeller ki…
Kurtuluş Savaşı’nın başında, “Bu mücadele başarıya ulaştığında hükümet şekli ne olacak?” diye sorulduğunda Atatürk net bir yanıt verir; Hükümet şekli zamanı geldiğinde Cumhuriyet olacaktır…
1920’lerden bugüne aynı rotada ilerleyebiliyorsak eğer, bunu elimizdeki pusulaya borçluyuz. Hep doğru yolu gösteren o pusulanın üzerinde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, milletin kaderini millet belirler” yazıyor. O pusulanın adı Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet, milli iradeye dayalı devlet düzenidir. Cumhuriyet eşit yurttaşların onur birliğidir. Cumhuriyet din ve devlet işlerinin ayrılmasını gerektirir. Ve demokrasi cumhuriyetle en uyumlu yaşam biçimidir. Demokrasi ve cumhuriyet birbirinden güç alır, birbirine değer katar. Demokrasi için sandık şarttır ama yeterli değildir. Bir rejimin demokrasi olabilmesi için özgür ve dürüst seçimlerin yanı sıra kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, çoğulcu ve siyasi bir yapı da gerekir. Çünkü demokrasi çoğunluğun yönetme, azınlığın var olma hakkı demektir. Özetle demokrasi tüm hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı rejimin adıdır. Cumhuriyet ve demokrasiyi ayakta tutan asıl güç insandır. Bugün bize düşen görev, Cumhuriyet ve demokrasinin temel değerlerini hayatımızın her alanında hâkim kılmaktır. Bunun için Yunus Emre’ye kulak vermek yeter!
Sen sana ne sanırsan
Başkasına da onu san…
Yani kendin için ne istiyorsan, başkası için de aynısını iste.
Ve kendine yapılmasını istemediğin ne varsa, başkasına yapılmasına da izin verme! Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın demokrasi…
                                                  ***
Cumhuriyet ve demokrasiyi güzelce anlatmak yeterli değildir. Bu değerleri güzel anlatımla birlikte halka benimsetmek, içselleştirmektir aslolan. Peki bu görev kimlerindir, halkı Cumhuriyet değerleri ile donatmak, yurttaşlık bilincine erdirip; ümmetlikten millet olma erdemine eriştirmek hangi mercilerin sorumluluğundadır? Tabii ki Cumhuriyet’le yönetilen bir devlet biçiminde hükümetlerin, yani meclis çatısı altındaki tüm seçilmişlerindir. ‘Böyle bir kaygının ya da çabanın olduğuna inanıyor musunuz?’ diye sorsam kaç kişi ‘Evet’ yanıtını verir bilemem. Lakin görünen köyün kılavuz istemediği bir tablo var önümüzde. Hem de ayan beyan, hem de açık seçik, hem de maalesef toplumun büyük kesimini karamsar edecek biçimde. Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa göç ettiği 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı ile başlar Cumhuriyet’in irtifa kaybı. 1923-1938 yılları arasında yeşertilip yaşatılmış bir Cumhuriyet döneminin yüzü suyu hürmetinedir güzele dair ne varsa. Hem de tüm dinamit yerleştirenlere, bölücülere, Cumhuriyet düşmanlarına, Atatürk düşmanlarına rağmen…
Cumhuriyet değerlerini halka içselleştirmek, devamlılığını sağlamak sadece meclistekilerin görevi değildi elbet. Yerel anlamda seçilmişlerin de temel görevlerindendi işin aslında. Lakin zamanla yerel bazdaki seçilmişler de giderek uzaklaştılar sorumluluk bilinçlerinden. Yol yapmak, kanalizasyon açmak, park yapmak olarak tek düze bir öğretiyle sınırladılar sorumluluklarını. Aslında çoğunun da işine geldi bu yol. Bireysel ikbale dönüştü kaygılar giderek. Cumhuriyet’in sonsuza dek yaşatılması ve bu uğurda güzel örnekler sergilemek kimselerin amacı olmadı giderek! Devlet memuru misali salla başı al maaşı türünden, kanıksanmış bir tekerleme şiar edinildi adeta. Kimin umurunda Cumhuriyet, kimin umurunda karanlık gidişat, kimin umurunda Büyük Ortadoğu Projesi, kimin umurunda bölünmez bütünlük! Varsa yoksa ‘Dört beş yıl sonrası seçimlerde nasıl yaparım da kendi geleceğimi garanti altına alırım?’ Varsa yoksa bireysel planlar, varsa yoksa sığ ve göstermelik uğraşlarla tribünlere oynama gayretleri! Durum böyle olunca da (durum yeni değil saygın okurlarımız, 10 Kasım1938 sabahı itibarı ile böyle) geldiğimiz yere, düştüğümüz konuma baktığımızda zaten tespitlerimizin aslı doğrulanmış oluyor kendiliğinden…
İstanbul Beylikdüzü Belediyesi Cumhuriyet Bayramı’na yakışır biçimde bir belgesel hazırlatmış. Yazımın başında paylaştığım şiirsel metin de kendilerine ait zaten. Ne de güzel yapmış Cumhuriyet sevdalısı bu insanlar, ellerine emeklerine sağlık. Tribünlere oynamak yerine, böylesi vahim bir dönemde hiç değilse işe yarar bir teşebbüste bulunmuşlar. Popüler kültürün dallamalarını “sanatçı” kisvesi altında yutturup, sanatsal etkinlik yaptık kandırmacasında bulunmamışlar. Gerçekten şu dönemde olması gereken anlamlı bir eser üretmişler. Peki, bizim Eskişehir’imizin değerli yöneticileri de bu ulu bayramımız yüzü suyu hürmetine farklı bir projeye imza atamazlar mıydı? İsteselerdi bal gibi de atarlardı. Yılmaz Büyükerşen başta olmak üzere bu kente güzellikler katmak, kentte yaşayan vatandaşları Cumhuriyet değerleri ile donanımlı yurttaşlar niteliğinde insan kalitelerine değerler katmak onların iyi bildiği işlerdendir. Ama ne yazık ki son yıllarda şöyle dolu dolu bir Cumhuriyet kutlamasına tanıklık edeniniz oldu mu Allah aşkına? Çok farklı bir biçimi ile Büyükerşen-Ataç-Kurt üçlüsünün kol kola en önde önderlik ettikleri ve Türkiye’de ses getiren bir etkinlik yaşandı mı? Valla kimseler kusura bakmasın ama bu sorunun yanıtı kocaman bir HAYIR’dır.
İki yıldır Oğuzhan Özen kardeşime bizzat söylediğim bir konuyu paylaşayım hepinizle o zaman. Bu en büyük ulusal bayramımızda kentin meydanında popüler kültürün dayatması dışında farklı bir etkinlik önermekteyim. Bin kişiden oluşan Oratoryo gurubu ile mısraları aynı an ve ahenkte gök kubbeye haykırmak ve akabinde direncimiz olan türkülerimizle bir Cumhuriyet Bayramı yaşatmak hiç mi bir şey kazandırmaz? Sizlere, topluma, Cumhuriyet’ten yana kaygıları olan Cumhuriyet sevdalılarına hiç mi umut aşılamaz? Adalar’da birleşip modalara kadar ellerde minik bayrakları sallayarak, üç yüz metre yürümenin dışında hiç mi değişik biçimi yoktur umut aşılamanın? Eskişehir için çok güzel işler yaptınız, bunu inkâr eden de, görmezden gelen de kördür ve hatta nankördür. Ama “Cumhuriyet’in bekası adına da aynı güzellikleri yaptım” diyebilir misiniz, aynı rahatlıkta kendinizi savunabilir misiniz bu konu ile ilgili olarak da?
Bu konu ile ilgili olarak da elinizi taşın altına koyduğunuza inanıyor musunuz? İnanıyorsanız CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!
 
 
OZANCA
 
Yüreklerde mühür olsun
Hapsetmeyin türküleri
Kuşlar gibi özgür olsun
Hapsetmeyin türküleri…
Gönüllerde coşan seldir
Bağlamada sarı teldir
Türkü dilde evrenseldir
Hapsetmeyin türküleri…
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi