Eskişehir'de 900 bin kişilik nüfusumuz var. Trafiğe kayıtlı araç sayımız 300 binden fazla. Tek merkezli bir yapıdayız. Başta çevre şehirler olmak üzere ziyaretçisi yoğun olan, aşırı popüler bir şehirde yaşıyoruz
900 bin nüfusumuz var. Trafiğe kayıtlı araç sayımız 300 binden fazla. Tek merkezli bir yapıdayız. Başta çevre şehirler olmak üzere ziyaretçisi yoğun olan, aşırı popüler bir şehirde yaşıyoruz.
3 Üniversitemiz 100 binden fazla yüksek öğrenim öğrencimiz var. Dolaşım hızı fazla ve ağırlıklı olarak merkez diye tabir ettiğimiz alanda kalmayı tercih eden genç bir nüfusa sahibiz.
İlk ve Orta öğretim için her gün yaya, özel araç ve servisle yollara dökülen 150 binden fazla öğrenci, veli, öğretmen var.
Binlerce işçinin çalıştığı kamu yatırımları artık şehir içinde kalıyor. İşçiler, memurlar, teknik adamlar araç, servis, bisiklet derken aynı saatlerde aynı trafiğe karışıyor.
Tek merkezli diye tabir edebileceğimiz bir şehir anlayışımız ve alışkanlıklarımız var.
Alışverişi de, kamu işlerini de, sosyalleşme ihtiyaçlarımızı da “Çarşı” diye tabir ettiğimiz o alanda halletmek istiyoruz.
Yani market, banka, adliye, hastane, okul ve hatta semt pazarı da yürüme mesafesinde olsun istiyoruz.
Otopark kullanmıyoruz, garajlara depo muamelesi yapıyoruz, tramvay durağı evin önünde olsun ve hiç sıra beklemeden 2 dakika da bir gelsin istiyoruz.
Sonra da Eskişehir’de hiç trafik sorunu olmasın, hiç ışıkta beklemeyim, her yere 10 dakika da ulaşayım istiyoruz.
Evet, Eskişehir’de bir trafik sorunu var. Hatta uzun yıllardan beri var ve olmaya da devam edecek. Bu konuda pek çoğunuzla aynı fikirdeyim. Ancak sizlerden farklı düşündüğüm ve ayrıldığım büyük bir detay var.
Bana göre Eskişehir’in trafik sorununu çözmek Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesinden çok daha ütopik geliyor.
Bu sorunun çözülmesi imkansız ama biraz hafiflemesi ve daha az baş ağrıması için
Büyükşehir Belediyesi’nin 100 yıllık bütçesinden çok daha fazla bir bütçeye, yıllarca sürecek inşaatlara ve şehir insanının yaşam alışkanlıklarını değiştirecek radikal kararlara ihtiyacımız var.
Çünkü şehrin planı ve yapısı 50, 60 yıldan bu yana artık kangrene dönüşmüş ve giderek çözülmesi kördüğüm bir şekilde ilerlemiş. Öyle bilgisayar başında Sim City oyunu gibi şehrin yapısını değiştiremeyiz.
Bir kere baştan belirteyim ki büyük ve popüler şehirlerin hepsinde bir trafik sorunu olur. Özellikle pik saatler dediğimiz gün içi mesainin başladığı ve bittiği saatler her yerde trafiği olumsuz etkiler. Yani günün 20 saati gayet sakin olsa da sabah ve akşam toplam 4 saat her daim trafik yoğunluğu olur. Aynı zaman diliminde 300 bin kişi hareket halindeyken bundan kurtulamayız.
Eskişehir dümdüz bir ova gibi gözükebilir ancak şehir merkezini önce Porsuk Çay’ı ikiye bölüyor ardından Demiryolları… Yani öyle kafanıza estiği gibi bir yol açamaz bu engelleri aşmak zorunda kalırsınız. Yerin altında su kanallarının yakınlığı, yer üstünde ise demiryollarının ve YHT’nin elektrik hatları ve direklerini hesaba katmadan işlem yapamazsınız.
Şehir merkezinde en önemli ve ihtiyaç duyulan yerlerde kamu yatırımları var. Mesela TÜLOMSAŞ arazisi, mesela Hava Hastanesi mesela Şeker Fabrikası gibi istimlâk edilemeyecek, edilse dahi bütçenin el vermesi imkânsız alanları es geçemeyiz.
Aynı şekilde rayiç arsa bedelleri o kadar yüksek ki bırakın herhangi bir semti veya mahalleyi iddia ediyorum ki bir sokağın istimlak bedeli bile Büyükşehir Belediye bütçesinden fazla tutar.
Radikal değişiklikleri kolayca yapamayız. Adalet Sarayı, Nüfus Müdürlükleri, Kaymakamlıklar, Belediye Hizmet Binaları v.b. kamu dairelerini Sultandere, Emek, Çamlıca, Batıkent diye kafamıza göre yayamayız.
Şehir planında yeşil alan gözüken yere konut, konut alanı olana öyle ha deyince yol yapamayız.
Zamanında yapmadığımız için şimdi Tren İstasyonu Enveriye ilerisine taşınsın, hızlı tren birkaç km daha alttan gitsin diyemeyiz.
4 kişi bir araca binsin, şehir merkezine giriş paralı olsun, plaka numarasına göre trafiğe dönüşümlü çıkılsın diye kural koyamayız.
Şehre ziyaretçi gelmesin, öğrenciler uzaktan eğitime devam etsin, 65 yaş üstü hafta sonu trafiğe çıkmasın diye rica edemeyiz.
Şehir içi yoluna dönen Çevreyolu ile ilgili bir yaprak kıpırdatamazken biz Eskişehir’in trafik sorununu çözmeyi beceremeyiz.
Ama ana cadde üstünde dörtlüleri yakıp durmaktan vazgeçersek, 200 metre için bile araba kullanma alışkanlığını bırakırsak, yüz binlerce lira verip aldığımız araç için 200 liraya kıyıp otopark kullanırsak. Trafikte birbirimize karşı daha saygılı, daha toleranslı, daha yardımcı olursak en azından bir parça stresimiz azalır.
Yoksa özel bir formül, sihirli bir değnek, gökten zembille inecek bir bütçe ve arazilerini Büyükşehir Belediyesi yol yapsın diye hibe edecek kamu kurumları henüz icat edilmedi.
O yüzden ara ara pansuman yapılır ama bu sorun çözülür diye inancı olan varsa kendisini peşinen tebrik eder ve hayranlıkla dinlemek isterim. Buyursun gelsin.