Saygıdeğer okurlar,
İş hukuku doğası gereği dinamik bir yapı sergilemekte, küresel ve ulusal her türlü gelişmeden etkilenmektedir. Bir yılı aşkın süredir içinde bulunduğumuz Covid-19 salgını da işçi ile işveren arasındaki ilişkide gerek sık karşılaşılmayan bir durum olması gerek de özel yasal düzenlemeler getirilmesi ile bazı önemli değişikliklere yol açmıştır.
Anayasa m.49’a göre:
“Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” Devletimiz başta Anayasa olmak üzere kanunlardan aldığı yetki ile yaşanan gelişmeler kapsamında çeşitli tedbirler almaktadır.
Ancak
işverenlerce de unutulmamalıdır ki çalışma ortamında uygulanan tedbirlerin ve işyeri hijyen koşullarının ekstra üzerinde durulması gereken bir dönemdeyiz. İş Kanunu m.77 uyarınca işverenin yükümlülükleri: iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması; işçileri mesleki riskler, almaları gereken tedbirler, yasal hak ve sorumlukları hakkında bilgilendirmek; gerekli eğitimi işçilere vermektir. İş kazaları ve meslek hastalıkları ise 3 iş gününde SGK Bölge Müdürlüğüne yazılı bildirmelidir.
Bu süreçte işverenler gerek ulusal gerekse uluslararası ölçekte hammadde temininde güçlük çekmeye başlamış; tam kapanma süreçlerinde gelir elde edememiş; virüs kaynaklı olarak ekonomik girdinin azalmasıyla maaşları ödemekte güçlük çekmiştir. İş sözleşmesinin devamlığı ilkesi gereğince işten çıkarmaya gitmek yerine alternatif çalışma şekillerinden esnek çalışma, ücretli izin, uzaktan çalışma gibi yollara başvurulsa da bu süreçte işverenin işçi üzerindeki iş sağlığı ve güvenliğine dair sorumlulukları devam etmektedir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 01.07.2019 gün ve 2016/6740 E. 2019/14563 K. nolu ilamında;
“...işyerinin kapatılması zorlayıcı sebep sayılmaz. Ancak, sel, kar, deprem gibi doğal olaylar nedeniyle ulaşımın kesilmesi, salgın hastalık sebebiyle karantina uygulaması gibi durumlar zorlayıcı nedenlerdir. 4857 sayılı Kanun'un 40. maddesi uyarınca, işçinin zorlayıcı sebeplerle Kanunun 25/III. maddesi kapsamında kalan “çalışılmayan süreler” için yarım ücret ödenir. İşçinin iş sözleşmesinin zorlayıcı sebeplerle 25/III. bendi uyarınca feshi halinde, işverenin bildirim şartına uyma yada ihbar tazminatı yükümlülükleri bulunmamaktadır. Ancak, 1475 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca kıdem tazminatının ödenmesi gerekir.” hususları yer almaktadır.
İş Kanunu madde 24-25’e göre zorlayıcı sebep en az 1 hafta sürmelidir
. İşçiler, 10-14 gün olarak belirlenen karantina süreleri sonucu işlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Bunun engellenmesi için
7244 Sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 9. maddesi ile
“ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebepler” dışında her türlü iş veya hizmet sözleşmelerine üç ay süre ile fesih yasağı getirilmiştir. Ayrıca işverene üç aylık süreyi geçmemek üzere işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne ayırma yetkisi tanındığı gibi işçiye bu nedene dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı engellenmiştir.
Cumhurbaşkanımız üç aylık süreleri altı aya kadar uzatmaya yetkili olup dönemsel uzatmalar yapılmıştır. Ücretsiz izne ayrılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçilere bazı koşulları sağlamaları şartıyla devlet nakdi yardım sağlanmaktadır.
Sonuç olarak, İş Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Covid-19 salgınıyla mücadele ve bu bağlamda işçi ile işverenlerin sosyal hak ve çıkarlarını koruma amacı güdülmüştür. Asıl soru bundan sonra ne olacağıdır. Çünkü görülmektedir ki Covid-19 hayatımızdan kolay kolay çıkmayacaktır ve işyerlerinde hem işveren açısından hem de işçi açısından birikmiş çok sayıda problemler bulunmaktadır.
Soru, görüş ve önerilerinizi hukuknediyor@hotmail.com adresinden bizimle paylaşabilirsiniz.
Saygılarımla…