Dün sabah rahatsızlığından dolayı Devlet Hastanesi’ne gittim. Muayene olmak istediğim bölümün doktorlarının isimlerine baktım. Tanıdık bir doktor var. Ona muayene olmak için resmi işlemleri yaptırdım.
Hastaneye ayak bastığımda saat: 10.30. Hastane koridorlarında geçmişte görmeye alışık olduğumuz kalabalığı göremeyince şaşırdım. Her polikniliğin önünde bekleyen 4-5 hasta var. Hastanenin üst düzey yönetici ile karşılaştığım da sordum:
‘Hayrola hastane boş. Hastalar nerede?’.
‘Sadi Bey yaz mevsiminde genelde böyle olur. Kimisi tatilde, kimisi ilçesine veya köyünde.. Bu nedenle yaz dönemi hastanelere muayene için gelen hasta sayısı yarı yarıya düşer. Biz alışık olduğumuz için garipsemedik’ dedi.
Hastanenin üst düzey yöneticisiyle ayaküstü yaptığım sohbetten sonra muayene olacağım doktorun kapısını çalıp odasına girdim.
Gerekli muayeneyi yapıp ilaçlarımı da yazdıktan sonra kendisiyle yaklaşık beş dakika sohbet ettim.
Doktor arkadaşın görüşünü biliyorum. Ona rağmen seçim sonuçlarını nasıl değerlendirdiğini ve AK Parti-CHP arasındaki yakınlaşmadan hükümet kurmak için anlaşma çıkıp çıkmayacağı konusundaki düşüncelerini sordum.
“Ağabey ben seçim öncesi bir tahmin yapmıştım. Hastanedeki samimi olduğum arkadaşlarla da paylaşmıştım. Tarihli ve imzalı tahmin yaptığım kâğıt çekmecede” diyerek çıkarıp okumam için verdi.
Tahmini şöyle:
AK Parti: % 42-44, CHP: % 25-27, MHP : % 17-18, HDP: % 10-11.
7 Haziran 2015 seçim sonuçlarıyla karşılaştırdığımızda çok yaklaşmış.
‘Erken genel seçim mi olur yoksa AK Parti-CHP hükümeti kurulur mu?’ soruma şu şekilde cevap verdi:
“Seçmen dört parti içinizde anlaşın bir hükümet kurun. Benim tercihin koalisyondan yana oldu. ‘Bir birbirinizi kırmadan dökmeden anlaşın’ mesajı verdi. Seçmenin bu mesajı iyi tercüme edilmeli. AK Parti-CHP koalisyonu için ilk adımlar atıldı. Bu atılan adımın olumlu sonuçlanmasını diliyorum. Bak son gelişmelere. Birileri ülkeyi karıştırmak için yeniden düğmeye bastı. İki parti de geçmişteki söylemlerini şimdilik uykuya yatırmalılar.”
Doktor arkadaşımın yazdığı ilacı almak için de yılların CHP’lisi eczacı ağabeyim eczanesine gittim.
Ne zaman gitsem, beş-on dakika da olsa siyaset kazanını kaynatırız.
Her seferinde ilk soruyu eczacı ağabeyim bana sorardı.
Bu kez ben erken davrandım.
‘Ağabey AK Parti-CHP koalisyon hükümeti kurulur mu? Anlaşabilirler mi? CHP 14 maddeyi kamuoyu ile paylaştı. Bu 14 maddeden taviz vermeyeceğini söylüyor. AK Parti Cumhurbaşkanlığı Sarayını ve Çözüm Sürecini pazarlık yaptırmayacağını söylüyor. Bu konularda her iki parti de yumuşamaz ise anlaşma sağlanır mı?’.
Eczacı ağabeyim şöyle cevap verdi:
“Her iki parti de tek başına iktidar olamayacağına göre 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde liderler bir birleri hakkında söylediklerini buzdolabının derin dondurucusuna koymak zorundalar. Zamanı geldiğinde çıkarıp kullanırlar. Ama o zaman bugün değil. Bak son bir haftadan beri ülkede neler yaşandı. Doğu ve Güneydoğu’da PKK yeniden ayaklandı. İŞİD Türkiye’nin içine adam sokarak eylem yapıyor. PKK’yı Türkiye’nin üzerine salmaya çalışıyor. Ki bunda da başarılı oldular. Bir Uzman Jandarma Onbaşı ile iki polisin öldürülmesi. 1,5 aydır meclisin güvenini almadan bir hükümet ülkeyi yönetiyor. Bakanların yarısı milletvekili bile değil artık. Her iki parti de anlaşabilecekleri asgari müşterek konularda anlaşıp 6 aylığına da olsa protokol yaparak koalisyon kurmalılar. 6 aylık süreç sonunda çok fazla pürüz çıkmadan hükümet gidebiliyorsa gidebildiği yere kadar götürmeliler. Bu bir, iki veya dört yıl da olabilir.”
Doktor arkadaşta, eczacı ağabeyim de bir an evvel AK Parti-CHP hükümetinin kurulmasından yana görüş ifade etti.
Özellikle eczacı ağabeyim söylemlerini tek tek not etmiştim. Notlarımı tekrar tekrar okudum. Önemli mesajlar veriyor.
En çok ilgimi çeken de;’6 aylığına da olsa koalisyon kurmalılar. Bu atılan adım da her iki parti de illaki benim düşüncem doğru. Benim dediğim olacak diye dayatmamalılar. Böyle olursa uzun soluklu bir hükümet olabilir’ sözü idi.
Eğer bu inançla, düşünceyle yola çıkılır, her iki parti de geçmişteki söylemlerini karıştırmazlar ise ben AK Parti ile CHP’nin aralarındaki bazı pürüzleri yok ederek anlaşabileceklerine inanıyorum.
Bunu resmi plakalı aracın sürücüsü yaparsa…
Dün bir okurum mail göndermiş. Maili açıp okuyunca şaşırmadım desem yalan olur. Geçtiğimiz Salı günü saat: 21.00 sularında okurum mahallesine gidecek otobüse binmek için Yunus Emre Caddesi üzerindeki eski otogar’ın karşısındaki otobüs durağına gitmiş.
Durağa geldiğinde tam ‘Durak’ tabelasının altına resmi plakalı bir aracın park ettiğini görmüş. Resmi plakalı aracın sürücüsü dörtlüleri yakmış belediye ve halk otobüslerinin yolcu indirip bindirdiği durağı işgal etmiş.
Okurum yaklaşık 30 dakika durakta otobüs beklemiş. Bu süreç içerisinde resmi araç da otobüs durağının önünde beklemiş.
Resmi plaklı aracın otobüs durağına park etmesinden dolayı durağa yanaşamayan otobüsler, caddenin ortasında durarak yolcu almak zorunda kaldıklarından, araç yoğunluğunun fazla olduğu Yunus Emre Caddesinde ister istemez trafiğin karışmasına neden olmuşlar.
Okurum 30 dakika durakta otobüs beklediği süreç boyunca resmi plakalı araç otobüs durağını işgal ettiğine göre, ister istemez sürücüsünün durağın yakınlarındaki bir lokanta da yemek yiyor olabileceği ihtimali geliyor akla.
Resmi plakalı araçlar mesai bitiminden sonra hangi kurumun ise o kurumun oto parkına çekilmesi gerekirken, bu aracın gece yarısına kadar şehirde gezmesine kurum müdürü mü izin verdi? Yoksa kurumun yetkililerini resmi plaklı araç ile şehir de turistik gezi mi yaptırıyordu?
Oysaki eski otogar’ın yanında yıkılan Özgüven tesislerin yerine Büyükşehir Belediyesi otopark yaptı. Bu araç sürücüsü otobüs durağına değil de, bu park alanına aracını koymuş olsaydı sıkıntı yaşanmayacaktı.
Bu vurdumduymaz resmi plakalı aracın sürücüsü her kim ise dikkati çekilmez ise, yarın yine trafiğin yoğun olduğu bir başka semtteki otobüs durağına aracını park ederek trafiği karıştırabilir. Veya şehir içerisinde resmi plakalı araç ile turistik gezi yapmaya devam eder.
Resmi plakalı araçları kişiler kendi özel araçları gibi kullandıkları zaman zaman gündeme geliyor. Araç hangi kurumun olursa olsun. Okurum çektiği bu fotoğraf, gecenin bir yarısı yarım saten fazla dörtlüleri yanık olarak park etmiş, hem de otobüs durağını işgal etmişse bu söylemi doğrulamış olmuyor mu?