CHP’nin yıllardan beri süre gelen
en ağır hastalığıdır…
İktidara karşı yapamadığı muhalefeti, kendi içinde yapar.
Hatta öyle bir muhalefet yapar ki…
Oldukça
yıkıcı,
bölücü ve
hizipçi bir muhalefettir bu.
İğrenç denebilecek
dedikoduların dahi utanmazca ortaya atıldığı bir muhalefet.
Kazanan taraf, kaybeden tarafı bir sonraki kongreye kadar
ezer, partiden atar, itibarsızlaştırmaya çalışır ve partinin kapısından içeri sokmaz.
Kaybeden taraf, kazanan yönetim ve destekçileri için deyim yerindeyse
düşman haline gelir.
Kaybeden taraf için de aynı şey geçerlidir.
Yani kazanan taraf düşmandır.
*
Yani sakın!..
CHP’de parti içi demokrasi işliyor, kongre süreci çok sesli bir hava içerisinde ilerliyor
fasaryasını sıkmayın artık.
Minareyi çaldıktan sonra hazırladığınız
demokrasi kılıfı yırtıldı kardeşim!
Dikmeye kalksan dikiş tutacak yeri kalmadı.
Milyonlarca CHP seçmeni, parti içerisinde yaşanan yıkıcı muhalefetin bir demokrasi süreci değil de,
faşizm süreci olduğunu anladı ve
dehşetle izliyor.
Ve inanın, başka gidecek hiçbir yerleri olmadığı için
zorla,
inanmayarak ve
elleri titreyerek oy veriyor.
Tabii ki bu vaziyeti çok iyi bilen CHP’nin
kompradorları, kıçları rahat etsin diye ısıtmalı koltuklarına oturuyor, arkalarına bir güzel yaslanıyor, o koca göbeklerini kaşıyarak ayranını yudumluyor.
Ne kadar yazık, ne kadar
rezalet bir tablo!
*
Ancak bu böyle gider mi?
Bir yerde
patlar!
“Görünen köy kılavuz istemez” diye çok güzel bir atasözü var.
CHP eğer, 2019’a bu hastalıklı tavır içerisinde gitmekte ısrar ederse, partinin
tabela partisi halini alacağını net bir biçimde ifade edebilirim.
Ha, eğer,
ülke menfaatleri, kişisel hırs ve egoların önüne geçer de, parti;
Atatürk ilke, devrim ve görüşleri doğrultusunda yönetilirse, hem partinin hem de seçmenin kurtuluşu yakındır.
*
Şimdiden söylüyorum…
Eğer bu parti, tabela partisi haline gelirse…
Alın o tabelayı…
*
Konuyu kapattım!
Bırakın yesinler birbirlerini
Şimdi, tabi, Eskişehir’de de
delege seçimleriyle birlikte CHP’de ortalık hareketlendi.
Mahallelerde
çoğunlukla tek liste çıkacağını, Pazar günü yapılan ilk delege seçimleri ışığında tahmin edebiliyoruz.
İki ya da daha fazla liste çıkacak mahallelerde tabii ki olacaktır.
Hem Tepebaşı’nda hem de Odunpazarı’nda iki adaylı yarışın gerçekleşeceğini biliyoruz.
Çok küçük bir ihtimal olarak görülse de,
Odunpazarı’nda üçüncü adayı da görebiliriz.
*
Ana yazıda, CHP’nin parti içi yarışlarının ne kadar yıkıcı olduğunu anlatmıştım.
Mahallelerde ve ilçe kongrelerinde ciddi bir yarış olacağı kesin.
Bu yarışın
en az hasarla atlatılması gerekir.
Odunpazarı’nda
Akın Sallarel, Tepebaşı’nda ise
Vural Yörük’ün tekrar başkan seçileceği -olağanüstü bir durum yaşanmazsa eğer- kesin diyebilirim.
Buna rağmen Sallarel ve Yörük’ün karşısına çıkan
Serhan Taşdemir ve
Ahmet Saraç’ta seçimleri alabilmek için ellerinden geleni yapacak.
*
Bu rekabet süreci, eğer
akıllı davranılırsa yıkım sürecine dönüşmez.
Aksine,
avantajlı bir süreci beraberinde getirebilir.
Nasıl mı?
Şöyle…
Delege seçimlerinde ve ilçe kongrelerinde, bırakın
herkes birbirini yesin.
Kavga etsin.
Güreşsin.
Sövsün.
Dedikodu yapsın.
Yani kongreciler enerjilerini bir güzel atsınlar.
Bu hastalıklı süreci yaşamadık demesinler.
Herhangi bir eksiklik hissetmesinler.
Sonra
kımıl kımıl olmasınlar!
*
Ancak…
İl başkanlığı seçiminde herkesin kabullenebileceği, –kabul edeceği demiyorum- itiraz edilemeyecek, yıkıcı, bölücü ve hizipçi bir yapıda olmayan, tüm partilileri kucaklayabilecek bir
yiğit çıkarılmalı.
Yönetim kurulu ve kurultay delege listesi de, partinin tüm kesimlerinin uzlaşacağı isimlerden oluşmalı.
İşte o zaman bu iş olur.
Partide başarı kaçınılmaz bir hal alır.
2019’a kenetlenmiş bir CHP kadrosuyla gidilir.
*
Değilse...
Dört kolluyu hazırlayın.
Allah rahmet eylesin der, bir Fatiha okur gömeriz.
Pes mi demeli yuh mu demeli bilemedim!
CHP İl Başkanı
Sinan Özkar’ın devirdiği çamları sayacak olursak,
kereste fabrikası açardık herhalde.
Herkesin bildiği için saymayacağım…
*
Ancak son yaptığı olayı duyunca, “Yok canım, bu kadar da olmaz” dedim.
Üstüne de düşüp araştırmadım.
Ancak ne yazık ki olmuş.
Bana ulaşan bir CHP üyesi, olayı bizzat kendisinin yaşadığını ve maalesef şaka yapmadığını söyledi.
CHP’linin dediğine göre Sinan Özkar aramış, bir gazetecinin yazısının altına aleyhinde yorum yaptığı gerekçesiyle, önce partilisini kınamış. Sonra ayar vermiş. Daha sonra ayarı da bozmuş. Ardından tehditkâr bir tavırla o yorumu kaldıracaksın deyip telefonu suratına kapatmış!
*
Pes mi demeli, yuh mu demeli bilemedim.
*
Tabi onu oraya getirene de!..