Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, Eskişehir’deki esnaf odalarının temsilcileriyle buluştu ya...
*
Bununla beraber aklıma, aşağı yukarı bir yıl önce Tepebaşı Belediyesi ile Berberler ve Kuaförler Odası’nın düzenlediği dayanışma gecesi geldi.
O gecede, Oda Başkanı olan Fethi Özkara konuşmasının bir bölümünde şunu söylemişti: “Bu büyük ve anlamlı günde bizleri yalnız bırakmayan, bizlere büyük katkı sağlayan değerli Ahmet Ataç… Abim diyorum, başkanım diyorum, canım diyorum, onun için ölürüm diyorum. Her zaman söylüyorum.”
Özkara’nın “Ahmet Ataç için ölümün” şeklindeki ifadesi o günlerde tepkiyle karşılanmış ve “bir oda başkanı bu denli ‘yıkama-yağlama’ yapmamalı, bu ifade Ahmet Ataç’a da zarar verir” denmişti.
Neyse ki geçtiğimiz günlerde yapılan benzer toplantıda Fethi Özkara’nın söz hakkı yoktu da, yeni bir pot kırmadı.
*
Başkan Ataç’ın esnaf odalarının temsilcileriyle yaptığı toplantıda, dikkatimi çeken bir şey de vardı.
Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Nadir Küpeli toplantıdaydı.
Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Metin Güler toplantıdaydı.
Eskişehir Ticaret Borsası Başkanı Ömer Zeydan toplantıdaydı.
*
Peki, kim yoktu?
Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş!
Niye yoktu?
Acaba davet edilmedi mi?
Davet etme teşebbüsüne kayıtsız mı kaldı; mesele telefonunu mu açmadı?
Davet edildiyse neden katılmadı?
Davet edilip de önceden planlanmış bir işi olduğu için katılamadıysa, hangi sebeple temsilci göndermedi?
*
“Celalettin Kesikbaş’ın söz konusu toplantıya katılıp katılmamasına niçin takılıyorsun” diye soranlar olabilir.
Nedeni şu: Hani, Ataç ile Kesikbaş’ın arası bir hayli kötü ya, işte o nedenle; araları düzeldi mi yoksa düzelmedi mi diye sorguluyorum…
Belediyeler niye imar tadilatı yapar?
Çarpık kentleşme, ülkemizin en önemli sorunlarından bir tanesi. Eskişehir’in de, şehir planı anlamında öyle abartılacak bir yanı yok. Peki, niçin şehirlerimizi akıl ve bilim ışığında tasarlayamıyoruz? Bunun birçok nedeni var elbette; gerekli dönüşümlerin gerçekleştirilememesi, basiretsiz yöneticiler ve liyakatsiz bürokratlar, doğru imar planlarının hazırlanamaması, ekonomik imkansızlıklar, vesaire… Tüm bunların yanında, daha da önemli olan bir unsur var. Nedir o? Anlatayım… Belediyeler imar planı yapıp nerenin konut alanı olacağını, nerenin ticari alan olacağını, nerenin sosyal donatı alanı olacağını, nerenin sağlık-eğitim alanı olacağını, nerede yol olacağını, nereye kaç katlı binalar dikileceğini belirliyorlar. Peki, hemen sonrasında neredeyse tüm belediyeler ne yapıyorlar? Hazırladıkları imar planlarını, deyim yerindeyse kevgire çeviriyorlar! Sürekli imar tadilatı yaparak parsel ve ada bazlı değişikliklere gidiyorlar. Bu ne anlama geliyor? Belediyelerin imar planı yapmaktan aciz oldukları anlamına geliyor. Başka? Yine belediyelerin, öngörüsüz oldukları anlamına geliyor. Yoksa, imar planlarının üzerinde niye sürekli değişiklik olsun ki? Herhalde belediyeler, birilerine rant kapısı yaratmak için imar tadilatı yapmıyordur, öyle değil mi? Mesela Mansur Yavaş-Sinan Aygün-Melih Gökçek tartışması, tam da bu konuya uygun bir mesele! Son söz: Belediyelerin, olağanüstü durumlar dışında parsel ve ada bazlı değişiklik yapmalarına izin verilmemeli ya da imar tadilatını zorlaştırıcı önlemler alınmalı.
Ali Babacan’ın çemberindeki isim
Ali Babacan, tıpkı Ahmet Davutoğlu gibi yeni bir parti kuracak ve bu yöndeki çalışmalarına devam ediyor. Özellikle ekonomi alanında güçlü bir kadro oluşturmayı hedefleyen Babacan’ın, önde gelen bir ismi ikna etmeye çalıştığını öğrendim. Kim o isim? Prof. Dr. Daron Acemoğlu! Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde iktisat profesörü olan Daron Acemoğlu, dünyada en çok alıntı yapılan ilk 10 ekonomist arasında yer alıyor. Daron Acemoğlu'nun ilgi alanı içine giren başlıca konular ise siyasal ekonomi, ekonomik kalkınma, ekonomik büyüme, gelir ve ücret dengesi eşitsizliği. Ulusal ve uluslararası anlamda ciddi bir kariyere sahip olan Acemoğlu’nun aldığı dikkat çeken ödüller arasında, 2013 yılında Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen ödül de var. Ödülü veren isim ise dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül! Eğer Ali Babacan, bu önemli ismi ikna edip kuracağı partiye kazandırırsa, partisine ciddi bir güç katmış olacak.
Şimdi konuşmayanlara af yok!
Bilim insanının ne demek olduğunu kısaca anlatarak başlayalım… Bilim insanı; insanlığın daha sağlıklı koşullarda yaşayabilmesi için faydalı olabilecek araştırmalar yapan, teoriler üreten ve ürettiği teorileri ispatlayabildiğinde uygulanmasını sağlayan kişidir öyle değil mi? Dolayısıyla… Bilim insanı dediğimiz kişi, ilgilendiği alana ilişkin kamuoyunca tartışılan konular hakkında, koşullar ne olursa olsun görüşlerini açıklaması gereken insan evladıdır. (Örneğin Eskişehir’de kurulması planlanan kömürlü termik santral meselesi) Sizce de öyle değil midir? Ancak ne yazık ki akademisyenlerin ağızları kabız olmuş durumda! Çoğu akademisyen “bana dokunmayan yılan bin yaşasın, maaşımı alırım keyfime bakarım” anlayışına sahip. Ancak bilinmelidir ki, topluma karşı sorumluluğunu yerine getirmeyen her bilim insanı, vicdanlarda hapsolmaya mahkumdur.
Tebessüm ettim
Geçtiğimiz günlerde, CHP’li kimliğiyle tanınan Arzu Sezen’in yaptığı bir sosyal medya paylaşımıyla karşılaştım.
Hoşuma gitti.
Ben de, siz değerli okurlarımızla paylaşmak istedim.
*
İşte, Sezen’in o paylaşımı:
“Sokakta birine dokunup, ebe deyip kaçasım var.
Minibüsü durdurup, saati sorup teşekkür edesim var.
Elime kendi fotoğrafımı alıp, yoldan geçenlere bunu gördünüz mü diye sorasım var.
Evlerin zillerine basıp basıp kaçasım var.
Markete girip, sakız alıp kredi kartıyla ödeyesim var.
Kendimi arayıp, nasılsın diyesim var.
Dışarı çıkınca, kapının önünde kendime güle güle diyesim var.
Bakırköy’ü arayıp hepinizi ihbar edesim var.
Dilenciye para verip üstünü isteyesim var.
Açıkçası kafayı yedim, belli edesim var.
Aaaa, birde hepinizi çok seviyorum diyesim var.”
okeye dördüncü bulamamıştık rica ettik kırmadı kendileri bizi dönerken yanmasaydım hatırlatacaktım gitmesi gerektiğini kızdım bırakmadım keşkem gitseydi hee valla pes ettirdi bizi
Sayın Arif Anbar ,Celalettin Kesikbaş ın katılmamasından çok Mete Yılmaz ın ne sıfatla o toplantıya katıldığıdır,