AK Parti ve CHP arasında "Bu kadar çay mı içilir?" kavgası başladı. Doğrusu politikacıların birbiriyle "Sudan" sebeplerden dolayı kavga ettiğini bilirdik. Ancak çaydan dolayı ilk defa bir kavga çıktığına şahit oluyorum. Efendim mesele şudur; Odunpazarı Belediyesi'ne gelen ve Özel Kalem'i ziyaret eden Eskişehirliler, günde ortalama 358 çay içmiş ve bu kadar çay içilir miymiş?
Son bir buçuk senedir pandemiden dolayı gitmedim; ancak bir kaç kez Odunpazarı Belediyesi Özel Kalem'e gidip Kazım Kurt'u beklemişliğim vardır. Her defasında belediye personeli, "Hoş geldiniz Kerem Bey. Ne içersiniz?" diye sormuştur. Ben de her Türk gibi, "Çay" diye cevap vermişimdir. Sayın Kazım Kurt'u bu kadar zor duruma düşüreceğimi bilsem söylemezdim.
Sonuç olarak itiraf ediyorum; o içilen çaylardan 3 veya 4 tanesi benimdir. Tabii kendimi Sedat Peker'in ifşa ettiği AK gazetecilerden biri olarak görmüyorum. Ancak yine de AK Partili dostlarımız isterlerse, içtiğim çayların bedelini ödemeye hazırım...
Şimdi elbette ki AK Partililer CHP'li Odunpazarı Belediyesi'ni eleştirecek. Ancak, "358 tane çay mı ısmarladın bakiim sen?" diye konuya girerlerse baştan kaybederler. Komik duruma düşerler. Yani Belediye Başkanı'nın, "Çaycı birader kardeşim; sen şöyle günde 20'şer tane fazladan çay satıyormuş gibi yap. 10 çay parası senin, 10 çay parası benim" dediğini iddia etmiyorsunuzdur sanırım. Çünkü o zaman daha da komik duruma düşersiniz. Hayır arkanızdan çok kötü dalga geçerler.
Bakın size bir iletişim faciasından bahsedeyim; Köpek Davası...
27 Mayıs ihtilalinden sonra yargılanan Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a vaktiyle Afgan Kralı bir köpek hediye etmiş. Bir hayli pahalı olan bu tazı köpeğini Atatürk Orman Çiftliğine satan Celal Bayar, kazandığı parayla İzmir'in bir köyünde çeşme yaptırmış.
Şimdi koskoca Kurtuluş Savaşı Kahramanı Celal Bayar'a isnat edilen suça bakınız. Celal Bayar sütten çıkmış ak kaşık değildir elbette. Siyaseten pek çok kabahatleri olmuştur. Ancak bir İttihatçı, bir vatan kahramanıdır. Çeşme yaptırdığı köy de Yunanlılarla kelle koltukta savaşırken, hayatını defalarca kurtarmış bir köydür. Bayar'a bir köpeği değerinin üzerine satmak gibi bir iftirada bulunanlar, kendilerini küçük duruma düşürür. Tabii ki 3'üncü Cumhurbaşkanı bu saçma sapan davadan dolayı aklandı. Ancak 27 Mayıs ihtilalcileri de kendilerini küçük duruma düşürmüş oldular. O kadar küçük duruma düşürdüler ki, bugün hâlâ konuşuyoruz.
İş Bankası'nı 1 milyon lira gibi, o günün şartlarına göre bile komik bir paraya kuran ekonomi dehâsından bahsediyoruz. Siz koskoca Cumhurbaşkanı'nın zimmetine para geçirmeye çalışsa, bir Afgan Tazısı'nın satışına mı bel bağlayacağını zannediyorsunuz? Siz koskoca Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un, "Hacım hesaba 5 çay yerine, 6 çay yaz" diyeceğini mi düşünüyorsunuz? Gerçekten seçmeninizi bu palavralara inanacak kadar saf mı zannediyorsunuz?
AK Partili dostlarımız hangi cin zekalı iletişimciden fikir alıyorlar bilmiyorum. Fakat kötü, hem de çok kötü bir tavsiye aldıkları ortada. Bence bu iletişimci arkadaşın yerine, Kalaycılar İş Hanında kulağının arkasına tebeşir sıkıştıran çaycıdan tavsiye alsalar daha isabetli olur...
Kazım Kurt'a yöneltilen eleştirilerde AK Partili Odunpazarı Belediye Meclis Üyesi Büşra Yeşim Aslantaş'ın imzası bulunuyordu. Kendisini bu olaylar oluncaya kadar tanımıyordum. Benim kabahatim...
Belli ki iyi eğitim almış, yazdıklarını okutma kaabiliyeti bulunan ve istikbal vaadeden genç bir politikacı. Hangi partiden olursa olsun, kadın politikacıların güçlenmesi iyi bir şey. Dünyayı son 10 bin senedir biz erkekler yönetiyoruz. Beceriksiz olduğumuz ortada. Siyasete biraz da kadın eli deysin. Yeşim Aslantaş, Belediye Başkanı Kazım Kurt'a yönettiği soruları bizzat ve çatır çatır muhatabının yüzüne söylemiş. Şimdi bu özel görüşmenin özelliği üzerinde çokça duruluyor. Sosyal medyada görüşmenin "Özel" olduğu özel olarak vurgulanıyor. Acaba ben mi yanlış anladım? Yoksa iffetli bir Türk kadınına "Özel" bir imada mı bulunmuşlar? Muhtemelen ben yanlış anlamışımdır. Yoksa "Batsın sizin siyasetiniz" demek zorunda kalırız.
AK Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Ali Acar, "Çaylar bizden, sohbet sizden" adlı bir uygulama başlattıklarını söyledi. AK Partililer uzun süredir halka inmiyorlardı. Burada en önemli etkenin pandemi olduğu ortada. Ancak ekonomik krizin de etken olduğunu, AK Partililerin "Şimdi bu esnaf bizi eleştirirse ne yaparız" diye düşündüklerini de zannediyorum.
Fakat bu düşünceler yersiz. Sonuç olarak siyasi partilerin iyi günleri de olabilir, kötü günleri de. Kötü gününüzde halka gitmeyecekseniz, size partiniz neden ihtiyaç duysun ki? Halka gidip çay içmek lazım...
Ali Acar ve arkadaşları yine aynı mahalledeki küçük esnaftan satın aldıkları çay ve şekeri, aynı mahalledeki kahvehanelere hediye ediyormuş. Verdikleri hediyeler elbette ki ekonomik krizi ortadan kaldırmıyor. Ancak hediye vermek güzel bir şey. AK Partilileri tebrik ediyorum. Uzun süredir üzerlerine bir ölü toprağı serpilmişti. Şimdi ciddi bir kıpırdanmanın içindeler.
Alpuda kandil gecesi camide dağıtılan lokumun hesabını sorup. burada ne olmuş yani çay ikram edilmiş demek hiç objektif değil
kimse içilmeyen çay fatura edildi demiyor. bu kadar çayı kim içiyor deniliyor. ( milletin parası )
Diğer kamu kurumlarına kurum amiri dahil herkes çayını cebinden içiyor.
Sarayın harcamaları yanında belediyenin çayı ne kalır ki?
İçilen her çayin parası kimin cebinden cikiyo hemde izni olmadan?