Eskişehirspor'da geçen sene Fuat Çapa'nın başından geçenleri anlatmaya kalksak – sanırım – Hollywood senaryosu gibi bir senaryo ortaya çıkar
Osman Taş yönetimi Teknik Direktör Fuat Çapa ile anlaştı. Geçen sene Fuat Çapa'nın başından geçenleri anlatmaya kalksak – sanırım – Hollywood senaryosu gibi bir senaryo ortaya çıkar. 2018 – 19 sezonunda Sayın Çapa Teknik Direktörlükten başka her şeyi yaptı. Yeri geldi futbocuların sabah kahvaltısı ile ilgilendi.
Yeri geldi yönetici gibi davrandı. Başka çaresi de yoktu. Çünkü 2018 – 19 sezonunda ciddi yönetim boşlukları yaşadık. Şimdi ortada sağlam bir yönetim var. Fuat Çapa eğer haddini aşar ve yönetici gibi davranırsa, kendi kendisini yıpratmış olur. Geçen sene hoş görülen, hattâ hak verilen bazı davranışları, bu sene hoş karşılanmaz. Öte yandan taraftarın da Fuat Çapa'ya sahip çıkması gerekiyor. Bizim memlekette küçükken mahalle arasında top oynayan her erkek, kendisini birer teknik direktör zanneder. Hele ki takımınız puan kaybetmişse, "Sol kanatta Ali'yi değil, Veli'yi oynatmalıydı" diyerek işin içinden çıkarız. Bunları da fazla yapmamak lazım. Elbette teknik direktörümüzü eleştireceğiz. Ancak iş, "Fuat Hoca bu işi beceremiyor" boyutuna ulaşmamalı. Eğer taraftar böyle yaparsa, futbolcuların içinden bazı gruplar Fuat Çapa'nın altını oymaya çalışabilir. Eskişehirspor'un en son isteyeceği şey, kazan kaldıran Yeni Çeriler olacaktır. Elimizdeki kadroyu üç aşağı beş yukarı koruyacağımızı var sayıyorum. Bu takımın alacağı puan sezon sonunda 40 – 45 arasında olur. Teknik Direktörün de takıma katkısı artı veya eksi yüzde 10 civarında olur. Yani en kötü ihtimalle Fuat Çapa'nın kötü bir performans gösterdiğini var sayalım, sezonu 37 - 38 puanla kaptırız. En iyi ihtimalle vurduğumuz gol olur, Fuat Çapa çok iyi performans gösterir 48 - 50 puan alırız. 37 puanla küme düşmeyiz, 50 puanla da ilk 6'ya giremeyiz. Gerçekçi olup, teknik direktöre fazla yüklenmememiz lazım...
Tanzanya bizi kıskanıyor
Bir kredi değerlendirme şirketi olan Moody's Türkiye'nin kredi notunu düşürdü. Uluslararası kredi değerlendirme şirketlerinin Türkiye'nin notunu düşürmesi demek, Türkiye'nin borç para bulmakta iyice zorlanacağını gösterir. Şimdi önümüzde 185 milyar dolarlık bir borç bulunuyor. Bu borcu 365 gün içinde ödememiz lazım. Buna bir de 30 milyar dolarlık cari açığı ekleyelim. Etti mi 215 milyar dolar?
Yetmedi... Cumhuriyet tarihinde ilk defa yılın ilk 6 ayında açık veren bütçesini de unutmayalım. Uzmanlar Türkiye'nin 60 ila 80 milyar dolar arasında yeni bir kaynak bulamazsa, pek çok fabrikanın birbiri ardına kapanacağını belirtiyor. Moody's Türkiye'ye 'eksi' görünüm verdi ki, bunun anlamı, "Ben Türkiye'nin notunu bir kere daha düşürmeye yakınım" demektir. Şimdi 2013 yılından önce Türkiye'ye yüksek not veren bu tip kredi değerlendirme şirketlerini ayakta alkışlayanlar, kompla teorileri kurararak, işin içinden çıkmaya çalışıyor. Bu arada Moody's'in Türkiye'yi Tanzanya ve Kosta Rika ile aynı kategoriye koyduğunu da hatırlatalım. Özetle liderlerimizin, "Ey Kosta Rika!.. Biz senin cemaziyelevvelini biliriz" diye kükremesi yakındır. Zaten laf aramızda bakmayın siz Tanzanya ile aynı noktada gösterildiğimize. Tanzanyalılar bizi kıskanıyormuş... Bir Tanzanya Devlet Başkanı John Magufuli'nin sarayına bakın, bir de bizim 1200 küsur odalı sarayımıza bakın. Adamlar kıskanmasın da kim kıskansın...
Devletin Valisini gösterdi
Vali Özdemir Çakacak, dolu felaketinden sonra zarar gören tarım arazilerini yerinde inceledi. Çakacak, devletin bütün kurumlarıyla olayın yaşandığı andan itibaren her zaman vatandaşların yanında olduğunu, zarar tespit çalışmalarının ise en kısa sürede tamamlanacağını belirtti. Yakın bir zamanda ablasını kaybeden Özdemir Çakacak, incelemeyi Vali yardımcılarından birine yaptırsaydı kimse itiraz etmezdi. Ancak 'Devletin Valisi' nasıl olur bir kere daha göstermiş oldu. Vali Çakacak, mağduriyetlerin giderilmesi için ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını da belirtti. Şimdi çiftçimizin zararını iki farklı konu başlığında inceleyebiliriz. Birincisi pek çok köylümüzün ve tarım işçimizin evlerinde, barklarında ve çadırlarında hasarlar oluştu. AFAD ve Kızılay yetkilileri çiftçimize gerekli yardımlarda bulunarak, Eskişehirlilerin takdirini bir kere daha topladı. Ancak bu işin kolay kısmıydı. Zor olan ise tarlada kaybolan mahsulün telafi edilmesi. Sayın Çakacak ziyaretleri sırasında mahsulleri sigortalatmanın da önemine değinmiş. Şimdi Türkiye'de tarım geniş plantasyonlarda değil, küçük aile işletmeleri olarak yapılıyor. 7 dekarlık 10 dekarlık küçük topraklarda üretim yaparak, ailesinin geçimliğini temin etmeye çalışan çiftçimizi anlamalıyız. Bunların üç kuruşluk sigorta parasını vermesi bile kolay değil. "Madem sigortanızı ödemediniz, beter olun!" diyemeyiz. Valiliğimizin ve hükumetimizin elinden geleni yaparak, az da olsa çiftçimizin derdine derman olacağına eminiz. Biz gazeteciler bu konunun takipçisi olacağız.