Zira biliyorsunuz; Cumhurbaşkanlığı Hükumet sisteminde Bakanların Milletvekillerinin sorularına cevap vermek gibi bir zorunluluğu yok.
CHP Milletvekili Utku Çakırözer, Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un bir soru önergesine verdiği yanıtı değerlendirdi. Bilindiği gibi Utku Çakırözer, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na Türkiye genelindeki kreşlerin durumunu sormuştu. Ben Sayın Çakırözer'in yerinde olsam, Sayın Bakan'ın verdiği cevabı çerçeveletip duvarıma asardım. İleride iyi para edebilir bu belgeler.
Bir belgeden, bir posta pulundan veya tedavülden kalkmış bir paradan ne kadar az olursa, fiyatı da o kadar artar. Kendisi kazanmasa da, torunları ileride dedelerine çok teşekkür eder. Zira biliyorsunuz; Cumhurbaşkanlığı Hükumet sisteminde Bakanların Milletvekillerinin sorularına cevap vermek gibi bir zorunluluğu yok. O yüzden de koskoca Kurtuluş Savaşı Gazisi Meclisimiz, kendi kendine sorular soran, ancak hiç kimsenin ciddiye almadığı bir yapıya dönüştü. Hatta küçük bir örnek verebilirim; bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız kırmızı renkten pek haz etmiyorlar. O yüzden 1.200 küsur odalı sarayının halılarını da turkuaz rengi yaptırmıştı. Sayın Cumhurbaşkanımız arada TBMM'ye uğrarsa göz zevki bozulmasın diye, Meclis'in halıları da turkuaz rengine çevrilmişti. Yani halısının rengine bile karar veremeyen bir Meclisimiz var... Her neyse, biz konuyu dağıtmayalım. Türkiye genelinde 9 milyon 300 bin çocuğun kreş hizmeti alması gerektiğini belirten Utku Çakırözer, buna karşılık yalnızca 96 bin çocuğun kreş hizmetinden yararlanabildiğini ifade etmiş.
Çakırözer, "82 milyonluk bir ülkede ... sadece ... 96 bin çocuğun hizmet alıyor olması Türkiye’nin en büyük utançlarından birisidir. Bu ayıp aynı zamanda Türkiye’deki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin nedenlerinden olan kadın işsizliğinin de en büyük sebebidir" ifadelerinde bulunmuş. Atatürk'ün "Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözünü çok severim. Gördüğünüz gibi Türkiye'de kreş filan yok. Kreş kurmakla mükellef olan Zat – Âliler ise, halka hizmet etmek gibi fuzuli işlerle uğraşmıyorlar. Ancak bu milletin belediyeleri de var. Mesela Eskişehir'deki belediyelerimizin bir dizi kreş açmak niyetinde olduklarını biliyoruz. Büyükşehir, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyelerinin bu konuda da önemli atılımlar yaparak, milletin azim ve kararına güzel bir örnek oluşturacaklarına eminim. Zira saraydan medet yok!..
Bir Bursa'ya bak, bir Eskişehir'e
Üniversite Araştırmaları Laboratuarı (ÜNİAR) tarafından yapılan ‘Öğrenci Dostu Üniversite Şehirleri’ araştırmasında Eskişehir, üçüncü kez Türkiye’nin üniversite öğrenci başkenti seçildi. Elbette bu sonuç bizi hiç şaşırtmadı. Bazı kişiler "Eskişehir hiç gelişmedi. Bir Bursa'ya bakın, bir de Eskişehir'e" diyor. Bu kişilere aynı şekilde cevap vermeyi uygun buluyorum; "Bir Bursa'ya bakın, bir de Eskişehir'e..." İmparatorluğun ilk başkenti olan Bursa'nın ne hâle geldiğini de görmüyor musunuz? Bir zamanların 'Yeşil Bursa'sının yerinde yeller esiyor. Ballı incirlerin, sulu şeftalilerin yerini artık betondan duvarlar aldı. Buz gibi çağlayan sular, sanayi tesisleri tarafından zehirlendi. Yeşil çayırlarda yatan, sakin sularda gezen kuzular yok oldu gitti. Eskişehir ise misafir ettiği öğrencilerle para kazandı. Şimdi buna yılda 1 milyonu bulan turistler de eklendi. Elbette sanayi yatırımları çok önemli. Fakat Eskişehir'in kültür ve sanatla para kazandığını da unutmamak lazım. Sonuçta Bursalı kardeşlerimiz, biz Eskişehirlilerden daha iyi hayat şartlarında yaşamıyor ki. Genel Yayın Yönetmenimiz Ali Baş'ın da dediği gibi, "Eskişehir çok geri kaldı, bir Kayseri, bir Konya’ya bakın! Baktık: Gece 20.00’den sonra sokakta yaşayan kimse yok!" Üstelik aynı Eskişehir'in dünyanın en güvenli 10 kentinden biri olduğunu da unutmayın. Sanayi tesisleri açıp, ipini koparanın göç ettiği bir kent olsak, suç oranının buralarda seyredeceğini mi zannediyorsunuz? Geçiniz bu boş lafları efendim. Geçiniz bir kalem...
Orman Bölge Müdürlüğü örnek alınsın
Eskişehir Orman Bölge Müdürü Recep Temel, Orman Fidanlık Müdürlüğü'ne otomatik sulama sistemine geçildiğini bildirdi. "Bilinenin aksine su zengini bir ülke değiliz" diyen Temel'e kelimesi kelimesine katılıyorum. Dünyanın tatlı su rezervi açısından en fakir ikinci ülkesi olan Ürdün'de kişi başına yalnızca 150 metreküp su düşüyor. Amerika'da ise 9 bin metreküp... "Tamam anladık; Amerika su açısından zengin, Ürdün fakir. Ya Türkiye'nin durumu ne?" dediğinizi duyar gibiyim. Türkiye'de ise kişi başına 1.400 metreküp su düşüyor. Yani zengin Amerika'ya değil, fakir Ürdün'e daha yakınız. Üstelik 20 sene evvel kişi başına 1.700 metreküp suyumuz vardı. Nüfusumuz arttıkça, kişi başına düşen payımız da azaldı. Dolayısıyla önce nüfus artışını kontrol altına almalıyız. Öyle "En az üç çocuk" diyerek, "Üç de yetmez 5 tane, 5 de yetmez 7 tane ver Allah'ım ver" diyen 7 Kocalı Hürmüz misali nüfus kontrolü olmaz. Ayrıca bulabildiğimiz her yere su tutacak barajlar inşa etmemiz de gerekiyor. Bildiğiniz gibi Büyükşehir Belediyesi, devletin yapması gereken işi yaparak, kendi cebinden harcadığı paralarla Ilıca Barajı'nı inşa etmiş, ancak AK Partililer tarafından engellenmişlerdi. AK Partililer Ilıca Barajı'nı 'süs havuzu' benzetmesiyle küçümsemişlerdi. Ilıca Barajı madem o kadar önemsiz bir yatırımdır, 17 senedir iktidardasınız, benzer bir süs havuzunu da siz kurun da görelim. Bir diğer önlem ise, suyun tasarruflu kullanılmasıdır. İşte Orman Bölge Müdürlüğü bu konuda önemli bir atılım gerçekleştirerek örnek olmuş. Sayın Bölge Müdürü Recep Temel ve mesai arkadaşlarını tebrik ederim.