Büyükerşen seçim yatırımı yapıyor

Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, kırsal kalkınma projesi kapsamında yürüttüğü çalışmalara devam ediyor. Büyükerşen yönetimi son olarak çiftçilerimize 500 bin adet domates fidesi dağıttı.
Seçimlerin üzerinden yalnızca 1 hafta süre geçtiğini hatırlatmak isterim. Sayın Büyükerşen değil de, bir başka belediye başkanı olsaydı – muhtemelen – fidelerin 1 hafta evvel dağıtılmasını ister, bu suretle yaptığı hizmetin seçimlerden önce görülmesini kararlaştırırdı. Fakat bizim belediye başkanımızın adı Yılmaz Büyükerşen...
500 bin domates fidesinden binlerce ton mahsul almak mümkün. Üstelik Büyükşehir Belediyesi tarafından ücretsiz olarak dağıtılan fidelerden tohum almak da olası. Pek çok kişi bilmeyebilir; maalesef tarlalarımızda ürettiğimiz ürünlerin tohumları kısır oluyor. Çoğunluğu İsrail ve Alman kökenli olan şirketler, çiftçimize sürekli tohum satıyor. Bu tohumlardan ciddi bir miktarda ürün elde ediliyor elbette. Ancak çıkan sebze ve tahılların tohumları da kısır oluyor. Yani çiftçimiz bir sene sonra parasını yine Yahudi veya Alman şirketlerine yatırmak zorunda kalıyor. Demek ki "Eyyyy İsrail! Sen kimsin ya hu!.." diye arslanlar gibi kükremenin, memleketimize 5 kuruşluk faydası olmuyormuş.
Her neyse...
Biz sözde değil, özde milliyetçi olan Büyükşehir Belediyesi'nin hizmetlerine geri dönelim. Seçimlerden önce, "Alt tarafı 50 tane camış dağıttı" diye Büyükerşen yönetimini eleştirenler ne diyecekler acaba? "Süt kutusunu bile taşıyamıyor, Büyükerşen iyice saçmalıyor; yol yapsın, köprü veya batçık filan yapsın da ihale alalım, neşemizi bulalım" diye düşünenler dağıtılan yarım milyon domates fidesine ne der? Merakla beklemekteyim...
Büyük ihtimalle sanki böyle bir hizmet hiç yapılmamış gibi davranıp, "Heykel görünümü altında put dikiyor" eleştirilerine devam edeceklerdir...
Onlar bildikleri yolda devam etsinler. Yalnız Sayın Büyükerşen'den rica ediyoruz; kendisi de bildiği yolda devam etsin...

Yeni açılım süreci kapıda...

Belçika'da bir mahkeme terör örgütü PKK'nın aslında bir terör örgütü olmadığına hükmetmiş. Avrupalılara terör örgütünün Türkiye'yi kan banyosuna çevirdiğini anlatacak değiliz. Zaten neyin ne olduğunu – domuz gibi – biliyorlar.
Öldürülen zavallılar Türk ve Müslüman olunca Avrupalıların pek de canı sıkılmıyor anlaşılan. Ancak mesela Leyla Zana'nın tırnağı kırılsa, ortalığı aya kaldırmaktan da çekinmiyorlar.
Her neyse...
Biz Türkiye'ye dönelim. Normal koşullar altında bu terbiyesiz mahkemenin aldığı terbiyesiz karara asrın liderimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın sert çıkması gerekirdi. Zira kendisinin böyle fırsatları kaçırmadığını çok iyi biliyoruz. Hatta Belçika'ya çatarken araya Ce Ha Pe zihniyeti ve İYİ Parti'ye de karıştırabilirdi. Hiç şaşırmazdık doğrusu... Fakat kendileri konu hakkında iki satırcık bir yazılı açıklama yapmaya bile gerek görmediler...
Şimdi konuyu ekonomik krize getirelim isterseniz. Türkiye'nin durumu hiç iyi değil. Yüzlerce milyar Amerikan doları borcumuz var. Üstelik artık üreterek para da kazanamıyoruz. Yani borçlarımızı ödeyebilmek için yine borç paraya ihtiyacımız var. İyi de bu para nereden gelecek? Rusya'dan mı? Rusların açlıktan nefesi kokuyor. Çinli tefecilerden mi? Yüzde 11'e varan faizlerle borç veren Çinlilere elinizi verseniz, kolunuzu kaptırırsınız. Para alınacak tek bir adres var; o da batı ülkeleri...
Yani 'Eyyy Amerika ve eyyy Avrupa...' Tabii atalarımızın dediği gibi borç alanın talimat alacağını da unutmamak lazım. Bakalım pamuk ellerini cebe atan batılı dostlarımız Türkiye'ye ne talimatlar verecek? İçimden bir ses, ilk iş açılım sürecine geri dönmemiz konusunda talimat vereceklerini söylüyor. Bakalım daha düne kadar "Aslında ben ülkücüydüm... Hayır asıl ben daha çok ülkücüydüm...
Yok ben öz hakiki ülkücüydüm" diye birbirleriyle yarışa girenler nasıl kıvıracaklar? Bekleyip göreceğiz...