Prof. Dr Suat Çağlayan öncelikle bir bilim insanıdır.
21. Dönem İzmir Milletvekili olduğunda, Kültür Bakanlığı yapmıştı. Siyasi arenada da tanınmış bir isim olan Çağlayan, ODA TV’deki yazısında; “Büyükerşen'in yurt dışına çıkışına neden izin verilmedi” başlıklı yazısının son bölümünde şunları sorgulamış…
Hem “Açık Öğretim Sistemi’ni” kurarak milyonlarca insanın yüksek öğrenimli olmasını sağlayacaksın…
Hem de Eskişehir gibi iddiasız bir Anadolu kentini bir dünya markası haline getireceksin…
Sonra da birileri çıkacak ve sana yurt dışına çıkması tehlikelidir diyecek…
Akıllarınca Yılmaz Büyükerşen’i (herhalde aynı siyasi görüşten olmadığı için) cezalandırıyorlar!
Oysa o dar görüşlü insanlar en büyük cezayı Türkiye’ye vermiş oluyorlar…
Yazık ki, ne yazık!
***
UNESCO, Öğrenen Kentler Küresel Ağı’nın (ÖKKA) toplantısı için davet edilen ama çıkış izin verilmeyen Yılmaz Hoca sıkıntıyı şöyle dile getirmiş: Oysa bu ağa Türkiye’den ilk kabul edilen kentin belediye başkanı olarak orada ülkemi temsil edecektim…
İçişleri Bakanlığı izin vermemiş, izin alamayınca Kültür Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı’yı arayıp sorunu çözmesini rica etmişti. Bakının izin verileceğini söylemesi de sorunu çözmemiş ve gidememişti…
Ben konuya Suat Çağlayan gibi bakmayacağım.
“Böyle bir insana nasıl izin verilmez” sorgulamasına bile girmeyeceğim. Çünkü kendisini biz Suat Çağlayan’dan da, Suat Çağlayan gibilerden de çok daha iyi tanıyoruz. Biz Eskişehirliyiz her şeyden önce. Her an bu kenti soluyan, onun ilmik ilmik kanaviçe gibi işlediği kenti yaşayanlardanız. Hazmedemeyen istediği kadar kulp taksın Yılmaz Hocanın başarılarına! İstediği kadar köşe kadılığı yapsın, gece gündüz gıdaklasın dursun, yumurtlamaz tavuklar misali! Dünyanın tanıdığı, sempati duyduğu daha da önemlisi Türk halkının büyük bölümünün inanılmaz teveccüh gösterdiği bu insan aleyhine yapacağı anlamsız tüm karalamaların itibar görmeyeceği net vakadır. Her kim ki hocanın bu karizmatik (büyülü) yanını, üretken kimliğini hafife alırda “ben ondan daha iyisini yaparım” triplerine girerse Cem Yılmaz’dan çok daha fazla güldürür kamuoyunu. Çünkü bu kişinin istisnalar hanesinde yazılı bir isim olduğunu göremeyen, bunu delikanlı gibi söyleyemeyen, eninde sonunda komik durumlara düştüğünü nasıl olsa görecektir kardeşim…
Bu mini açıklamadan sonra tekrar şu sözüme gelmek isterim; ben Suat Çağlayan gözü ile bakanlardan değilim, hocanın başına gelenlerle ilgili olarak. Geçtiğimiz günlerde de hocama ithafen eleştiri yazıma tek bir kelam açıklama gelmedi farkındayım. Oysa danışmanlarına kadar, basın bürosundakilere kadar ve kimi zaman da bizzat kendisine kadar yazılarımdan haberdar olduğunu bilmekteyim. Ne demiştim eleştirimde anımsayalım mı? Sevgili Hocama yeni CHP ile ilgili düşüncelerimi açıkladıktan sonra Kılıçdaroğlu’nun Ekmeleddin dayatmasını anımsatmıştım. Hani şu “tıpış tıpış sandığa gideceksiniz” sözü ile kitlelerin antipatisini kazandığı ve gerçekten de hayal kırıklığına uğradıkları seçimi anımsatmıştım. Cumhurbaşkanlığı anketinde Yılmaz Büyükerşen adının listenin en üstünde olmasına rağmen neden Ekmeleddin ısrarı ile karşımıza çıktıklarını anımsatmıştım. Şimdi de şunu anımsatmak istiyorum değerli hocamın nezdinde tüm sosyal demokrat ya da demokratik sol terimini çok sevenlere! Nasıl günlere gelindiğinin hala farkında değil misiniz?
92 yıllık Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk ve devrimleri ile hesabı olanların hangi konumlara geldiklerinin farkında değil misiniz?
Çok yakında olacağı açıkça herkes tarafından ulu orta söylenen bir sistem değişikliğinin farkında değil misiniz? Salı’dan Salı’ya meclis çatısı altında objektifler karşısında yaldızlı sözlerle muhalefet yaptığını sananların; on beş yıldır bir partiyi iktidar yapmak adına (hem de her seçimden %5’lik artışlarla) ellerinden geleni yaptıklarının farkında değil misiniz? Böyle muhalefet dostlar başına diye muhalefeti baş tacı yapanların halk olmadığının, sadece iktidar partisi olduğunun farkında değil misiniz? Sizin Eskişehir’deki başarılarınızın zerresini bile, on beş yıldır ana muhalefet partisinin asla ve asla gerçekleştiremediğinin farkında değil misiniz? Hadi bırakınız Ankara’yı, yakın çevrenize bakın hocam, iyi bakın! Kişiliği düzgün bir insan olan Han Belediye Başkanı Erdal Şanlı şunu diyor: Bir süre önce, Han Yazılıkaya Mahallemizde Parçalanan Atatürk Büstünün yerine, sevgili hocamız, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanımız, Sayın Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in kendi elleriyle yaptığı Yeni ATATÜRK büstü yeniden yerine konuldu, sevgili Hocamıza Teşekkür ederim…
Şanlı’nın yorumunun altında Eskişehir ADD Başkanı ne demiş peki: “Büstün dikilmesi adına biz de elimizden geleni yapmaya hazırız…”
Ülkede sistem değişecek kaygıları ayyuka çıkmışken, cinsel istismar yasasına karşı yer yerinden oynarken yapılan bir başka açıklamaya da bakın! Ne demiş dün yine Sayın Ahmet Ataç: Tecrübelerimi Büyükşehir’e taşımak isterim. Saygım sonsuz, O aday olmazsa ben Büyükşehir'i istiyorum. Aday olursa olamam, ben bölücü değilim ki…
Böylesi bir zamanda bunları konuşarak mı insanlara Cumhuriyetin faziletleri öğretilecek? Atatürk devrimlerinin, bağımsız bir ülkede yaşamanın güzellikleri bu şekilde mi öğretilecek, kanıtlanacak bu halka? Eğer bu şeklide olsaydı, on beş yıldır oylarını artırarak iktidar olan bir parti gerçeği yaşanır mıydı bu topraklarda hocam? Yani demem çok net aslında. Size vizenin verilmemesine benim gibi on yıl sonrasını görüp tahlillerinde yanılmayan insanlar neden şaşırsın ki? Bakın gelecek günler daha neleri getirecek asıl bunları düşünün!
İşte bunu göremeyenler daha çok şaşırtıyor beni inanır mısınız?
OZANCA
Yoldaş demek,
Mükemmel bir kafa, mükemmel bir yürek,
Yumruklarıyla erkek,
Gözleriyle çocuk, dost demektir.
Yoldaş demek,
Yârin yanağından gayri
Her yerde hep beraber diyebilmektir.
Yoldaş demek,
Güneşi içenlerin türküsünü
Birlikte söyleyebilmektir… Nazım Hikmet RAN