Büyükşehir Belediyesi tarafından İsmet İnönü Caddesi İstasyon Kavşağında yapımı tamamlanan Ulus Anıtı vatandaşların yoğun katılımı ile gerçekleştirilen törende açıldı.
Büyükşehir Belediyesi tarafından İsmet İnönü Caddesi İstasyon Kavşağında yapımı tamamlanan Ulus Anıtı vatandaşların yoğun katılımı ile gerçekleştirilen törende açıldı. Türk Milleti'nin Anadolu'daki 950 yıllık hükumranlığını temsil eden anıtta Osmangazi'den Mustafa Kemal Atatürk'e ve Fatih Sultan Mehmed'e kadar pek çok ulus kahramanı yer aldı. Sayın Büyükerşen ve mesai arkadaşlarını hem sanata verdikleri kıymetten hem de milli hassasiyetlerinden dolayı tebrik ederim. Şimdi bazı kişiler Büyükerşen'i "Neden seçimlerden önce anıt açılışı yapıyorsun?" diye eleştiriyor. Aynı kişiler Büyükerşen'i "Her tarafı heykellerle donattın. Batçık
yap batçık!" diye eleştiriyor. Madem Büyükerşen kentin her tarafını heykel ve anıtlarla donattı, o zaman Ulus Anıtı'nın açılışının sıradan bir olay olması gerekmez mi? Eskişehir'e sanat eseri kazandırılması zaten rutin bir hâdisedir. Kendi kendilerine komik duruma düştüklerinin farkındalar mı acaba? Bir diğer eleştiri de 'Kitsch' olarak nitelendirilen sanat eserlerinin yapıldığı yönünde. Sanırım bir Almanca tabir olan 'Kitsch', "Sanatsal duyarlılıktan uzak, ticari amaçlarla yapılmış eser" anlamına geliyor. Tabii bu kişilerin Yılmaz Büyükerşen'e teşekkür etmeleri gerekir. Kendisini eleştireceğiz diye, bahaneyle bir sanat terimini öğrenmişler. Anlaşılan Büyükerşen kendilerini 'Döve döve' sanat eleştirmeni yapmış. Bakarsın Sayın Büyükerşen bir kere daha seçilir ve önümüzdeki 5 yıl içinde bahaneyle "Anıt için seçilen yer, sabah vuran güneş ışığında empresyonist bir izlenim oluşturuyor. Ancak Büyükerşen'in dışavurumcu bakış açısını yetersiz buluyoruz" filan gibi şeyleri diyecek seviyeye erişirler. Allah'tan umudu kesmemek lazım. Elbette bir sanat eserini 'yeterli değil'
diye eleştirmek, biz Eskişehirlilerin önemli bir merhaleyi atlattığımızı gösterir. Ancak sanat eserini 'Kitsch' diye eleştirmek, aslında sanata çok önem verildiğini gösterir. "Neden falanca mahallenin rögar kapağını değiştireceğine sanat eserleri yapıyorsun?" diyenler, sanata kıymet vermeyenlerdir. Sanat eserini 'Kitsch' diye nitelendirenler ise, sanata saygı duyanlardır.
Bir kişi aynı anda bu iki farklı eleştiriyi birden yaparsa, yine komik duruma düşer. Kocaman kocaman adamlara "Sanat nedir, estetik nedir?" anlatacak değilim. Zaten sanatın hayatımızda ekmek kadar, su kadar önemli olduğunu bilmeyen bir insana, benim bir şeyi öğretmem mümkün olmaz. 1942 savaşından sonra yıkılan Moskova'da
yapılan ilk binanın Opera binası olduğunu söylememin hiçbir faydası olmaz. Konrad Adenauer Başbakan olur olmaz, Berlin'deki tiyatro binalarının yeniden inşa edilmesinin emrini vermişti. Hiç kimse Adenauer'e "Berlin yıkıldı kardeşim! Sen parayı sanat gibi fuzuli işlere mi harcıyorsun?" dememişti. Bu gün o 'akılsız' Ruslar uzaya çıkıyor. O 'Bizi kıskanan Almanlar' ise neredeyse Türkiye'nin bütçesi kadar cari fazla veriyor. Hem de her yıl... Sanatla bilimin, bilimle kalkınmanın ilişkisini kuramayanları, 'Kaybedilmiş kişiler' olarak görmek lazım. Onlara laf anlatmaya çalışmak, beyhude çabalamaktan başka bir şey değil. Yılmaz Büyükerşen 31 Mart'ta zorlu bir yarışa girecek. Yeniden seçilip görev süresini çeyrek yüzyıla çıkarabilir. Seçimleri kaybedip 20 yıl boyunca kentimize hizmet etmenin gururunu da yaşayabilir. Seçim neticeleri Eskişehir için hayırlı olsun. Ancak Sayın Büyükerşen seçimleri kazansa da kaybetse de bu şehre sanat ve estetikle imzasını atmıştır. Yaptığı kalıcı hizmetler, her dâim saygı ve hürmetle anılacaktır.