"Ana ile Baba" olgusu dilimize öyle güzel yerleşmiş ki, mantıkla çözmek mümkün değil!..
Daha doğarken "anadili" öğrenerek başlıyoruz...
Alfabenin azizliği olsa gerek, "B" sonradan geliyor!
"Anayasa var"
"Babayasa yok!"
Denizin "anası" oluyor…
"İskelenin babası!"
……..
"Analık" iyi de "babalığın" hiç mi güzel yanı yok!
Olmaz mı?
"Askerde kıyakçı komutan babadır!"
Ananın "altını" bile olmaz ama…
"Baba'nın İnci’si vardır!”
Romalılar zamanında kölelerin babası "Spartacus" olmuştur.
Fransızların zenginden çalıp fakire dağıtan "Pardayan"ı da bizim dilimizde tipik bir "baba" örneğidir...
Ve de…
"Çocuk doğurtan da babadır!"
……..
Canımız en küçük bir biçimde yansa, ağzımızdan çıkan ilk sözcük içgüdüyle gelir:
"Yandım anam!"
Ne "Yandım babam" deriz, ne de "Ağlarsa babam ağlar!"
Kendi anamız için bu kadar yanarken, kızdığımız birine düşünmeden sallarız:
"Vay anasını sattığımın!"
Hiç duydunuz mu?
“Babaya sallandığını!”
Tabii kaideler bozulmaz!
“Babayı alırsın, bir istisnadır!”
……..
Yarın "Babalar Günü..."
Baba olan herkesin gününü kutlarız...
"İbrahim Gerede, Emin Dağlı, Mithat Körler, Bahar Bilen, Hüsnü Arslan, Bülent Özyazıcı, Ömer Duru, Sadi Seda gibi..."
Dedeliğe pek sıcak bakmayan arkadaşlarımızın da...
“Büyükbabalar Günü'nü kutlarız!..”
***************************************************************
Cumartesi Öyküsü
O. Henry’den ünlü "Son Yaprak"
"William Sydney Porter", çiçeği burnunda bir aşık...
Aklı bir karış havada bir delikanlıyken, çalıştığı bankada zimmetine para geçirmekten eyalet hapishanesini boyluyor...
Ve bu hapishanede 19. yüzyılın sonunda Amerikan medyasının önde gelen kişilerinden biri oluyor...
Ama, "O. Hery" adıyla...
Acaba, genç "Porter" zimmetine para geçirip cezaevine girmesiydi, bir "O. Henry" olabilir miydi?
Bu soru çok tartışıldı ama, "O. Henry" kısa öykü dalında dünyaya adını yazdırdı...
Kısa yaşamında "Dört Milyon, Yaşayan Görür, Yeşil Kapı ve Son Yaprak" gibi ünlü öykülerini tarihe yazdırdı...
Hele "Son Yaprak…"
Bir düş kırıklığıyla ağır hastalığı bir arada yaşayan bir genç kızın öyküsüdür...
-Genç kız, hasta yatağında karşı duvardaki sarmaşıklara bakar, yağmur ve güz yelleri onları birer birer söküp götürmektedir. Yaşam istencini içinde taşımadığından bir türlü iyileşemeyen genç kız, "son yaprak" da düştüğünde öleceğine inandırmıştır kendini...
Ablası, kardeşinin bu saplantısını, ona gizli bir sevgiyle bağlı, yaşlı ve yoksul bir ressama anlatır...
Günler geçer, güz gider kış gelir, yapraklar birer birer düşer ama, son yaprak yerinde durur ve bir türlü düşmez...
Güze, kışa yağmura direnir.
Kızın ölüm karşısındaki boyun eğmişliği, yerini yaşama isteğine bırakır...
Ve de genç kız iyileşir...
Ama o hiçbir zaman, o yaşlı ressamın fırçasından çıkanları, onun üşütüp ölmesinden sonra da bilmeyecektir...
*********************************************************************
Uçan Kuş'tan
Kartal'ı da batsın…
Kanarya'sı da abi!..
Yaşayan bilir…
"Minik serçeyi..."
**********************************************************************
Gerilim
Namaz kılmayan insan tabii ki kast edilen anlamda hayvan değildir.
"Ama bir kereden bir şey olur!"
Hem de çok fena bir şey olur!
Mine Söğüt
***********************************************************************
Günün Balı
Ömür dediğin üç gündür.
Dün geldi geçti, yarın meçhuldür.
O halde ömür dediğin bir gündür.
"O da bugündür..."
Can Yücel
*************************************************************************
Günün İncisi
Yargı ile yatıp yargı ile kalkan iktidar, en iyisi...
"Savcıları Ayartma Enstitüsü kurmalı..."
****************************************************************************
Özdeyiş
Değişen bir toplumda, değişen bir dünyada, hükümetler kalıcı olamazlar!
*****************************************************************************
Cuk
Herkesten ve her şeyden kaçabilirsiniz ama.
Kendinizden asla...
*******************************************************************************
Günün Şiiri
Bizim deniz
Sen bizim denizimizsin, bizdensin
Kimi gün sarışın, kimi gün kumral
Atılır toprağı kemirirsin
Yeryüzü senin için bir yemiş
Durmaz akınların ne gündüz, ne gece
Yahit kayalar kıyılarında paramparça
İnanılmaz rengine, güvenilmez bakışma
Akdenizsin, Karadenizsin, Kızıldenizsin
Alır gidersin yalıları sel sel
İşte dişlerin de bembeyaz...
Selahattin Batu (Varlık-1951)
******************************************************************************
“Ama hayvan acı çekecek”
Anne-kız büyük bir alışveriş merkezinde dolaşırken annenin gözü vitrindeki pahalı kürke takılmış...
"Ahh ah!" demiş kızına:
"Bundan bir tane mutlaka almalıyım..."
"Ama anne" demiş kız:
"Sen ona sahip olacaksın diye, savunmasız hayvan kim bilir ne kadar acı çekecek!"
Anne gülümsemiş, "Kredi kartına taksitle bilmem kaça bölüyorlar kızım, sen üzülme" demiş:
"Babanın ruhu bile duymaz!"
***********************************************************************
“Vay be baba!”
Baba, yaramaz çocuğunu yanına çağırarak uyarmış:
"Oğlum, artık uslan biraz. Sen yaramazlık yaptıkça benim saçlarım ağarıyor..."
Çocuk, biraz düşündükten sonra "Vay be baba!" demiş:
"Kim bilir sen dedeme neler yaptın? Adamın haline bak!"
*************************************************************************
Yargıçlar oyunu!
Yargıtay ile Danıştay'ın yapısını değiştiren kanun tasarısının daha iyi bir hukuk düzeni getireceğine kimse inanmıyor.
Barolar Birliği Başkanı "Metin Feyzioğlu" diyor ki:
- Daire sayıları ve hakim sayıları azaltılacak diye önce Yargıtay ve Danıştay üyeliklerinin
tamamına son verilmek istenmektedir. HSYK daha sonra Yargıtay ve Danıştay'ı yeniden oluşturacaktır. Bu tasarının gösterilen gerekçesi, istinaf mahkemeleri çalışmaya başlayınca yüksek mahkemelere gelen iş sayısının düşeceğidir. Gayri resmi ve esas gerekçe ise, cemaatçi olduğu söylenen yüksek hakimlerin tasfiyesidir.
Tabii "cemaatçi" diye diğer muhalif yargıçların tasfiye edileceğini de tahmin edersiniz...
*************************************************************************
Üst akıl da nedir?
Türkiye'yi bölmekten parçalamaya, yok etmeye kadar ne kadar kötülük, ne kadar saldırı varsa hep bu “üst akıl” yapıyor ya da yaptırıyor!
Erdoğan ve takımı da ona karşı kahramanca direniyor (muş)...
Gezi direnişi "böyleymiş (miş), bugünlerde "karanlığa karşı aydınlık" çığlıkları ile hareketlenen liseli gençler de böyleymiş (miş). Kürt siyasal hareketi zaten ve çoktan öyleymiş (miş).
Yerseniz.
"Suçlu da sorumlu da üst'te değil, devletin tepesinde..."
Aydın Engin
***********************************************************************
Günün Olayı
Meclis Başkanı davetiyelerden "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözünü çıkarmış...
Doğrusunu yapmış...
"Egemenlik artık milletin değil ki!"
*************************************************************************
Günün Biberi
Ülke öyle dizayn edildi ki...
Liselilerin gösterdiği kadar tepkiyi medya, yargı, üniversiteler, ordu vs. gösteremiyor...
Akif Kökçe