Bunu Eskişehir’e gelen futbol takımlarının hem teknik adamları, hem de futbolcuları söylüyor. Hatta yakın tarihte Eskişehirspor’u çalıştırıp da kovulan bugün Sivasspor’u iyi yerlere getiren Rıza Çalımbay da aynı şeyleri söylüyor.
‘Eskişehirspor’un çok iyi bir takım kadrosu var. Bireysel olarak futbolculara baktığımızda her an skoru değiştirebilecek yetenekdeler.
Bu futbolcular ligin ilk yarısında Teknik Direktör Skibbe ile rakiplerinin korkulu rüyası olmuştu. Skibbe sezon başında kadroyu kendi kurmamasına rağmen ilk yarı sonunda istifa ettiğinde Eskişehirspor alttaki takımlarla puan farkıyla ligin 4’üncü sırasında idi.
Ersun Yanal’ın göreve gelmesiyle büyük bir düşüş yaşanmaya başladı ve devam ediyor. Plaf-Off bile tehlikeye girdi.
Ersun Hoca, kışın antrenman sahasının ‘karla kaplı’ olduğundan çalışamadıklarını, Antalya maçının ardından futbolcuların sahada sıcak havayı görünce ‘güneş banyosu’ yaptıklarını, Pazar günü de kendi evinde Gaziantepspor yenilgisinin ardından “şansızlığa ve topun kaleye girmek istemediğinden ve yenilgiyi hak etmediklerini” söyledi.
Bunlar hep mazeret, günü kurtarma sözleri.
Basın toplantısında Ersun Hoca’ya şunu sordum:
“Hocam kışın kardan, Antalya’da güneşten yakındınız. Bugünde futbolcuları Eskişehir’in bahar havası mı çarptı? Yoksa soyunma odası yandığından başka bir odada soyunduğunuzdan konsantreniz mi bozuldu?”
Bu soruma bozuldu.
“Bunlar yorum. Ben sorunuz varsa onu alayım” diye sorularımı yanıtsız bıraktı.
Mazeret ürete ürete artık Eskişehirsporlu taraftarının yüzüne bakacak hali kalmadı.
Sivas, Antalya, Bursa, Antep, maçlarında çok başarılı futbol mu ortaya koydunuz?
Başarılı futbol ortaya koyduğunuzdan mı ikinci yarının başından beri puan kaybediyorsunuz?
Ersun Hoca, elinde Eskişehirspor gibi kaliteli bir kumaş var. Ama sen o kumaştan bu taraftarın, bu kulübün üzerine istedikleri elbiseyi dikemedin!
Bu şehir halkı senin ustalığını beğenmedi.
O nedenle bu şehir halkını daha fazla üzmeden pılını pırtını topla, tak sepetini koluna terzilik yapacak kendine başka bir memleket ara.
Geçtiğimiz haftalarda bir maç sonunda basın toplantısına katılan 88 numaralı formayı giyen Veysel kardeşimiz, kendisine soru sorulmamasına rağmen herhalde yeni hocasına yaranmak için şunları söylemişti:
“Biz Skibbe Hocamızın döneminde haftalardır futbol oynamadan maç kazandık. Hedef önce 0-0’ın üzerine yatmaktı. Bir kontratak yapabilirseniz golü de bulabilirsek üzerine yatmaktı. Ama Ersun Hoca ile birlikte futbol oynuyoruz. Zamana ihtiyaç var. Sabredin” demişti.
88 numaralı formayı giyen Veysel kardeşim.
Keşke Skibbe dönemindeki gibi futbol oynamadan! Maç kazansaydınız ligin ikinci yarısında da.
Skibbe bu takımı nasıl ilk 4 takım arasında bıraktı ise, keşke bugün o sizin beğenmediğiniz başarıyı koruyabilseydiniz?
Bugün süper futbol oynadığınız için mi ligin ikinci yarısında kendi sahanızda üç takıma yenildiniz?
Bakın Play Off treni de kaçmak üzere.
Hareket etti atlayıp binebilirseniz ne ala.
Beceremezseniz bu taraftarın yüzüne nasıl bakacaksınız?
Üçlü diyalog!
Eskişehirspor-Gaziantep maçını Valimiz Dr. Mehmet Kılıçlar, AK Parti Milletvekili Salih Koca, CHP Milletvekili Kazım Kurt ve MHP Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker de izlemeye geldiler.
CHP Milletvekili Kurt, Vali Koçdemir ve AK Parti Milletvekili Koca protokol tribünün de yan yana oturuyorlardı.
Valimizin sağ tarafında Kazım Kurt sol tarafında ise Salih Koca vardı.
Maç boyunca Vali Koçdemir ile Milletvekili Salih Koca öyle bir koyu sohbete daldılar ki, maçı unuttular. Valimiz el hareketleriyle milletvekili Koca’ya bir şeyler anlatıyordu. Bende maçtan daha çok basın tribününden kendilerini izledim. Salih Koca da yine elleriyle bir şeyler çizerek vali beye cevap veriyordu. Ne konuştuklarını duymam elbette mümkün değildi.
Maç izleme yerine baş başa konuşmayı tercih ettiklerine göre, şehrin önemli bir meselesini tartıştıklarını sanıyorum.
Vali Bey bir ara Kazım Kurt’a döndü. Ona da bir şeyler söyledi. Milletvekili Kurt’ta Vali Beye cevap verdi.
Yanımda oturan gazeteci arkadaşlara döndüm.
“Arkadaşlar Vali Bey ile milletvekilleri arasındaki uyuma bakın. Maçın başından beri kendilerini izliyorum. Sanıyorum şehir meselelerini konuşuyorlar. Ne güzel. Keşke bu uyum TBMM’de de olsa da Türkiye’nin yıllardır bekleyen sorunları bir bir çözülse” dedim.
Kör olası o siyaset. İşte o siyaset girdimi araya olan uyumu da bozuyor. Herkes kendi düşüncesini haklı buluyor ve maalesef orta yol bir türlü bulunamıyor.