Bu para ilaç gibi gelir

Eskişehir Sanayi Odası'nın çalışkan Başkanı Celalettin Kesikbaş, KOSGEB'le işbirliği yapacaklarını açıkladı. Mevzubahis işbirliği çerçevesinde KOBİ'lere 1 milyon liraya varan naktî yardımlarda bulunulacağını açıkladı.
Bir milyon lira sizin – benim gibi ücretli çalışanlara büyük bir rakam olarak gelebilir. Gerçekten de bir milyon lira harcamak için büyük bir para. Ancak yatırım yapmak için büyük bir para değil. Üstelik Sayın Kesikbaş "1 milyon liraya varan" desteklerden bahsediyor. Yani KOBİ başına 1'er milyon lira dağıtılıp, "Haydi bakalım evlat, parayı dikkatli harca, idareli kullan. Haftaya yine harçlık istemeye bana gel" denilmeyecek...
Yanlış anlamayın söz konusu desteği küçümsemiyorum. Ancak bütün KOBİ'lerimizin de bir anda rahata ereceklerini düşünmemek lazım. Muhtemelen bu para işadamlarımıza ilaç gibi gelecektir. Piyasada nakit para sıkıntısı var ve KOBİ'ler aldıkları destekle borçlarının bir kısmını ödeyip, para piyasasının hareketlenmesini sağlayacaklardır. Çoğu KOBİ'nin yıllık bilançosunun zaten 1 milyon liradan az olduğunu da unutmamak lazım. 30 – 35 milyon liralık bilançosu olan KOBİ'ler parmakla sayılacak kadar az. Kaldı ki onlar için bile 1 milyon lira az para sayılmaz.
Sayın Celalettin Kesikbaş'ı ve elbette çalışma arkadaşlarını tebrik ederim. Eskişehir ekonomisini aktarılan her bir kuruş para, bütün kentin cebine girer. Ekonomik açıdan sağlam bir fırtınanın içindeyiz. Fakat geminin rotası süt liman sulara değil, doğrudan kasırganın merkezine ilerliyor. 31 Mart'tan sonra sanırım o kasırganın içine dalacağız. Muhtemelen 31 Mart'tan sonra seçilecek belediye başkanlarının da elini taşın altına koyması gerekecek. Çünkü küçük ve orta ölçekli gemiler batarsa, sıra büyük gemilere gelir. Hepimiz ne olduğunu anlamadan suların derinliklerine gömülürüz. Kesikbaş ve arkadaşlarını yalnız bırakmamak lazım. Umarım yerel politikacılarımız da durumdan vazife çıkartır ve sanayicilerimize yardımcı olur...

Eskişehir Eskişehir'den yönetilmeli

Yıkılan Atatürk Stadının yerine yapılacak olan Millet Bahçesi'nin ihalesinin İstanbullu bir firmaya verildiğini öğrendik. Öncelikle bu haberi yakalayan Genel Yayın Yönetmenimiz Ali Baş'ı tebrik ederim. Gelelim haberin tatsız ayrıntılarına...
Türkiye giderek bir 'Müteahhitler Cumhuriyeti'ne dönüşüyor. Hiçbir şey üretmiyoruz. Bir dilim ekmeği yemek için bile elin Ruslarına avuç açıyoruz... Aynı müteahhitlerin yerel seçimlerde de çok aktif olduğu kulağımıza geliyor elbette. Söz konusu müteahhitlerin, "Aman bizim adam seçilsin de, biz de iki ihale alıp dünyalığımızı yapalım" dediğine kalıbımı basarım. Ancak Millet Bahçesi'nin ihalesinin İstanbullu bir şirkete verilmesi sanırım bu arkadaşlarda soğuk duş etkisi yapmıştır. Bana kalırsa ihalenin Eskişehirli bir şirkete değil de, İstanbullu bir şirkete verilmesi bir zihniyeti gösteriyor.
Biz "Eskişehir Eskişehir'den yönetilmeli" derken, tam olarak bu durumu kast ediyorduk. Eğer Eskişehir için bir para harcanacaksa bu paranın Eskişehirli müteahhitlerin cebine girmesi gerekmez mi? Eğer Eskişehir Eskişehir'den yönetilecekse gerekir. Ancak birilerinin belediye başkanlarını 'Atanmış memur' olarak gördüklerini, sadece kendi adamlarına, yani İstanbul Boğazı'nda oturup viskisini yudumlayan adamlara ihale verecekleri görmek can sıkıcı bir durum. Sanırım bu müteahhit kardeşlerimiz 'Avuçlarını yalayacaklarını' anlamışlardır. Eskişehir Büyükşehir'den, Tepebaşı'ndan ve Odunpazarı'ndan yönetilmeli. Saraydan yönetilirse işte böyle olur...

İtiraz edenin vay hâline...

Anlaşıldığı kadarıyla seçimlerden sonra Saray, Eskişehir halkının tutumunu hiçe sayarak Alpu'ya termik santrali dikmek niyetinde. Her zaman söylerim; "Eskişehir, Eskişehir'den yönetilmeli" diye... Saray'da oturan ve kerameti kendinden menkul olan bir takım danışmanlar, Eskişehir'in koşullarını bilemezler. Saray'dan dışarı adımını atmayan, susadığı zaman bizim gibi ayran değil, ejderha suyu içenler (Çia tohumları eşliğinde) garibanın durumunu bilemez.
Biz Eskişehirliler öğlen yemeğinde 'etli maylı' çibörek yerken, dertlerimizi pataşur eşliğinde zencefilli tütsülenmiş Norveç Somonu yiyenlerin çözmesini bekleyemeyiz. Eğer bekliyorsak da, daha çok bekleriz...
Bir takım temaslar gerçekleştirmek için komşumuz Afyon'a giden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, anlaşıldığı kadarıyla Saray danışmanlarının etkisinde kalmış. Kendisine kızamayız elbette. Sayın Dönmez iyi bir AK Partili veya iyi bir milletvekili olduğu için değil, Saray'daki danışmanların uygun gördüğü için o makamda bulunuyor. Nitekim Sayın Dönmez Afyonkarahisar'da "Yine bir başka ihalemizi hazırladık Eskişehir Akpınar'da fakat orada maalesef birtakım muhalif gruplar, arkasında bazı marjinal vakıf denilen sivil toplum kuruluşları var. O projenin orada hayata geçmemesi için gereken her türlü engeli çıkartıyorlar" ifadelerinde bulunmuş.
Öncelikle Sayın Bakan'ın "Marjinal gruplar" derken neyi kast ettiğini bilmiyorum. Belki de terör örgütlerini kast ediyor olabilir. Zaten son zamanlarda moda oldu; hükumeti desteklemeyenlere "Terör bağlantılı" diyerek kara çalınıyor. Hükumetimize itiraz edenin vay hâline... Ancak biz Eskişehir'de ekmeğimize, suyumuza ve havamıza sahip çıkmanın dışında bir motivasyona sahip değiliz. Nasıl ki birileri "Termik santral gelsin çok iyi olur" deme hakkına sahipse, Eskişehirlilerin de "Termik santral istemiyoruz" demek demokratik haklarıdır. Hepsi bu...