Bu bir hamaset yazısı değildir…
Epik bir yazı hiç değildir…
1965 yılından başlayıp 1970’lerin son demine kadar süren bir futbol destanının ta kendisidir…
20 Haziran 1965’te başlayan 52 yıldır hiç usanmadan, sayfa sayfa okunan bir sevda romanıdır…
Yöneticisinden, teknik adamından, tribünlerdeki sevda neferlerinden tutun da sahanın her santimetre karesini terleriyle sulayan inançlı bir kadronun birlikte rol aldığı muhteşem bir direniş belgeselidir…
Yarım asrı geçen tarihinde, dişe dokunur ancak iki büyük kupası olmasına rağmen, hiçbir toplum bilimcinin açıklayamadığı Siyah-Kırmızı renklerle bezenmiş bir aşkın melodisidir…
*
Bu günlere gelmek hiç kolay olmamıştır…
Her dönemin, her yönetimin ve her takımın ayrı ayrı zorlukları olmuştur…
Zirveyi de görmüştür, dibi de görmüştür bu kulüp…
Ancak tribünlerdeki o coşku, o inanç, o ruh hiçbir zaman kaybolmamıştır…
Türkiye Liglerinin tozunu atan nice güçlü ve kudretli takımlar, bir bir silinerek tarihin tozlu raflarında unutulup giderken o, her zaman taraftarının yüreğinde büyümüş ve bu günlere gelmiştir…
*
Eskişehirspor yıllar sonra yine zorlu bir Play-Off’a başlamıştır.
Bu ligin en iyi kadro yapısına sahiptir…
Mazisi büyük başarılarla dolu, hâlâ bu ülkenin en önemli üç hocasından birisi olarak kabul edilen
“Mustafa Denizli” ile yürümektedir…
Türkiye’nin en görkemli futbol mabetlerinden birine sahiptir…
Herkesin kıskanarak, imrenerek baktığı bir tribün gücüne sahiptir…
Ve bir de 1965 ruhu vardır ki; işte onu sözcüklerle anlatmak çok zordur…
*
İşte,
“Bu fotoğrafa iyi bakın” derken tam olarak anlatmak isteğimiz de budur…
Bu ruh, bir futbol devrimin ilk adımıdır…
Bir futbol direnişinin Anadolu’ya dalga dalga yayılışıdır…
İstanbul saltanatına kafa tutan çilekeş Anadolu’nun, İstanbul’un yedi tepesinde yankılanan ilk sesi ve ilk nefesidir…
Özetle; futboluyla, tribünleriyle, Anadolu’nun rol modelidir ...
*
Endüstriyel futbol denilen sistemin içinde en büyük güç para...
Kuşkusuz bir yerlere kadar gidebilirsiniz parayla, hatta palyatif başarılar da elde edebilirsiniz...
Ancak bunların yanına inanç, ruh ve aşk koyamazsanız kalıcı olamazsınız, gün gelir birçokları gibi unutulup gidersiniz...
*
Her kulübün bir hikayesi mutlaka vardır...
Ama Eskişehirspor’un ki farklıdır...
İnanç, kazanma ruhu, forma aşkı nedir diyenler, merhum gazeteci
“İsmail Alkılıç”ın tek kareye sığdırdığı bu fotoğrafa çok iyi bakmalıdır...
Deklanşöre yansıyan
“çelik bir yay gibi, onbir Eskişehirsporlu delikanlının gözlerindeki inancı, kazanma ruhunu” herkes görecektir...
*
Bu gün isimleri unutulan
“Fatihspor, Güllükspor, Toprakspor , Akademi Gençlik” gibi amatör kulüplerimizden gelip Türk Futbol Tarihine damga vuran bu gençlerdir...
Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş gibi futbolumuzun 100 yılı devirmiş çınarlarını dize getiren...
“FC Köln, Fiorentina, Dinamo Kiev, Twente”, gibi dönemin Avrupa devleriyle kıyasıya yarışın içine giren...
Son yıllarda UEFA Kupasına ipotek koyan İspanyol boğası
“Sevilla”yı Porsuk Çayı’na gömen...
Bu gün müzenin tozlu raflarında 47 yıldır yalnızlık hasreti çeken Türkiye ve Cumhurbaşkanlığı (Süper Kupa) Kupası’nı gökyüzüne kaldıran yine bu çocuklardır...
*
Onlar dün;
“ Yüksel’dir, Agop Mehmet’dir,
İsmail’dir, Fethi’dir,
Nihat’dır, Hakkı’dır
, İlhan’dır, Abdurrahman’dır
, Ayhan’dır, Mahmut’dur...
”
Onlar dün;
“Mümin’dir, Taşkın’dır,
Ender’dir, Süreyya’dır
, Vahap’dır, Riva Halil’dir
, Koko Burhan’dır, Faik’dir
, Şevki’dir,
Tözer Burhan’dır
, Bilal’dir, Hüdai’dir
... ”
Onlar iki Abdullah’ın
“Matay ve Gegiç”in ölümsüz eseridir...
*
Ve bu renkler, bu arma bazen,
“Play-Off’ların da efendisidir...”
1995’te Konya Atatürk, 2006’da Ankara Cebeci, 2008’de İstanbul İnönü Tribünlerini dolduran 10 binlerin hepsi birden
“Amigo Orhan”dır...
Onlar bugün ise;
“ Hürriyet’tir, Erkan Zengin’dir
, Dorukhan’dır, Kayacan’dır
, Hasan Hüseyin’dir, Boffin’dir
, Mezenga’dır, Çinemre’dir,
Tarık’dır, Kamil Ahmet’tir...”
*
Bu fotoğrafa gözleriyle değil, yüreğiyle bakan...
“1965 ruhunun ne olduğunu...”
Kazanma azminin ne olduğunu...
“İnancın ne olduğunu...”
Çok iyi görecektir...