Prof.Dr. Alper Çabuk

Böyle olur (2)

Prof. Dr. Alper Çabuk yazdı

14 Ağustos 2017 09:26
A
a
Sütiş Eskişehir
Son bir aydır ‘Böyle olmaz, Böyle olur’ diye yazarken, geçen hafta ‘Böyle Olmaz, Böyle Olur’ serisine doktora öğrencilerimiz, Balca AĞAÇSAPAN, Ecem Ulutak ve Ayşe Akkurt’un Environmental Systems Research Institute (ESRI) Young Scholars yarışmasında "İnsansız Hava Aracı Verileri Kullanılarak Bina Çatılarının Fotovoltaik Enerji Potansiyellerin CBS Tabanlı Değerlendirilmesi" isimli projeyle Türkiye birincisi olarak ülkemizi temsil ettikleri Amerika Birleşik Devletleri San Diego'da düzenlenen ESRI User Conference'da  136 farklı ülkeden 1600 proje arasında 2. proje seçilmesi  haberi nedeniyle ara vermiş, onların bu başarısını paylaşmıştım. Böyle olmaz, böyle olur serisi bitmez aslında, bu hafta biraz sallanmakta olan turizmimizden bahsedelim.
Bu yıl kısmen toparlanma yaşansa da, son birkaç yıldır turizm gelirlerimiz oldukça dramatik şekilde düştü. Ülkemiz için turizme bacasız sanayi denebilir. Zira turizmin dolaylı ve doğrudan ekonomiye ve istihdama katılım oranına katkısı yüzde yirminin üzerinde. Çok daha fazla olabilir mi, olabilir. Ama konumuz böyle olmaz değil, böyle olur ya, ülkemize benzer coğrafi karakterdeki Adriyatik kıyısındaki ülkelerde ve Yunan adalarında nasıl oluyor, bundan bahsetmek istiyorum.
Turisti, özellikle seçici ve nitelikli turisti çeken şey, dünyanın herhangi bir yerindeki benzerinden bir farkı olmayan kimliksiz çok yıldızlı otellerde konaklamaktan ve o ülkeden çok da fazla yerel lezzet taşımayan herşey dahil tatil konseptinden ziyade, yerel kültürü, yerel lezzetleri deneyimleyebilmek, yerel doğal ve kültürel karakterleri görebilmektir. Ülkemizdeki nitelikli bir mutfağa sahip, toplam içinde değerlendirildiğinde eser miktarda olarak değerlendirilebilecek nitelikli bir hizmet ve mutfağa sahip otelleri ve tatil köylerini bir kenara bırakırsak, zaten çok yıldızlı kimliksiz otellerde herşey dahil konseptine sahip otellere dayalı yapılan turizm politikaları kesinlikle sürdürülebilir değildir. Çünkü hizmet ve yemek kalitesi oldukça düşük olup, nitelikli turisti çekmeye ya da kazara geldiyse yeniden gelmeye teşvik etmez. Bunun dünyada çok sayıda başarısızlık hikayesi vardır. Bu konsept yerel halkın turizm gelirden çok daha az yararlanmasına neden olduğu gibi gelen turistin günlük olarak kişi başına harcadığı miktarı da oldukça düşürmektedir.
Ayrıca kitle turizmi yaklaşımı, turizm açısından o bölgeyi cazip kılan doğal, kültürel ve fiziksel karakterlere de ciddi zarar vermektedir. İşte tam da bu yüzden ülkemiz son yıllarda bırakın yurtdışından turist çekmeyi, yurtiçindekileri bile Yunan adalarına ya da Adriyatik kıyılarına kaçırıyor. Farkımız tam olarak şu. Onlar turizm açısından orayı çekici kılan yerel, doğal, kültürel ve fiziksel karakterleri sonuna kadar koruyorlar. Bunu yaparken yerel halk da turizm faaliyetleri sayesinde kalkınıyor. Ayrıca gelen turistler kendilerini gittikleri otellere kapatmadıkları için yerel kültürü de tanıyabiliyor. Yani turizm yüksek duvarların arkasında herşey dahil beş yıldızlı otellerde gerçekleşmiyor, doğrudan o ülkenin sokaklarında, kıyılarında, çarşılarında gerçekleşiyor. Böyle olunca ülkenin tanıtımına ve kültürünün yaygınlaşmasına katkı sağlandığı gibi, yerel halk da turizm gelirlerinden katkı sağlıyor. Giden bir daha, bir daha gitmek, bir önceki sefer keşfedemediği doğal ve kültürel karakterleri keşfetmek istiyor ya da deneyimlediklerini yeniden, yeniden deneyimlemek istiyor. Çünkü giden turistin bünyesine ve belleğine oranın yerel doğal ve kültürel karakterleri unutulmaz bir lezzet olarak işleniyor.
Bırakın artık denize dayalı çok yıldızlı otellere dayalı kitle turizmi politikalarını Ülkemize gelen turistleri yüksek duvarlarla çevrili otellere hapsetmek vazgeçin, niteliksiz ve kimliksiz otel animasyonları ve yemeklerinden kurtarın.
Ülkemize, ülkemizin yerel kültürel ve doğal karakterlerine bir şans verin... Yerel halka bir şans verin... Yerel lezzetlerimize ve kültürümüze, doğal, tarihi ve kültürel zenginliklerimize bir şans verin… Bu amaçla çok fazla bilinçlendirilmeye ve eğitilmeye ihtiyacımız var. Aksi takdirde turizm şehirlerimiz birer birer terk edilmeye, terk edilir, ıssızlaşırken yüksek duvarlı terk edilmiş niteliksiz yapılarla dolmaya mahkum olacak. Turizmde sürdürülebilir kalkınma ancak ‘yerel lezzetlerimize, yerel kültürümüze, doğal, tarihi ve kültürel zenginliklerimize bir şans vererek, yerel halkı turizmde girişimcilik konusunda bilinçlendirerek, eğiterek, destekleyerek’ olur.
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi