İnsanların neden bu kadar kötü olduğunu, Dünya’da ne çok kötülük olduğunu sorgulayan bir yazı yazmaya niyetliydim. Değerli meslektaşın Prof. Dr. Cengiz Türe’nin, Anadolu Gazetesi’ndeki köşe yazısını okudum, kimseyi germeyeyim, yaşadığımız olaylar hepimizi gerdi yeterince diye düşünüp, vazgeçtim… Yazısı yine de – inadına - umut etmemiz, ümitlerimizi canlı tutmamız gerektiğini fısıldadı bana… “Kar Üstüne” yazdığı yazısında şöyle tanımlamış kar yağışını Cengiz Hoca:
“Ne güzel anlatır; birbirine zarar vermeden de yol almanın mümkün olabileceğini, kar taneleri...”
Durum böyle olunca varmadı elim kötülükten bahsetmeye, insanların neden bu kadar kötü olduğunu sorgulamaya…
Yılbaşı gecesi yaşanan menfur terör olayının ardından yazdığım yazımda kar yağışının devam edeceğini vurgulamıştım.
“Bu yıl kuraklık riski olduğunu söyleyen birçoklarının aksine bu kışın oldukça yağışlı ve karlı geçeceğini ifade etmiştim. Gerçekten de kar neredeyse bütün yurdu sardı. Bir süre daha böyle karlı geçecek. Aslında bunun tam olarak bir tahmin olduğunu söylemem zor. Bu dünyayı ve dünyayı oluşturan sistemleri gözlemek, anlamaya çalışmakla ortaya çıkan bir öngörü. Gezegenimiz zaten onunla ilgili yapılacak her çalışmada, yani aslında neredeyse yaşamımızı sürdürmek için yapacağımız her çalışmada yol gösterir. Mesele gezegenimizin doğal, kültürel ve fiziksel özelliklerine bakmak, bakıp da anlamaya çalışmak. Benim kendime idol olarak kabul etiğim kişinin Ian Mc Harg isimli bir plancı-peyzaj mimarı olduğunu bu köşeden daha önce birkaç kere ifade etmişimdir. Ian Mc Harg öldükten sonra onun öğrencisi olan ekolojik planlamanın önemli isimlerinden Prof. Dr. Frederick Steiner’in editörü olduğu Essentials of Mc Harg kitabında yer alan önsözde Steiner, Mc Harg için ‘Bugün hayatta olsaydı öldükten sonra olan birçok doğa olayını tahmin edebilirdi ve ona göre planlamalar yapardı, bir tek 9/11 terör saldırılarını tahmin edemezdi’ diyor. Gerçekten de 2012 Sandy Kasırgası sonrasında önemli miktarda hasar gören Staten Island için Mc Harg’ın 1960’lı yıllarda yayınlanmış ‘Design with Nature – Doğa ile Tasarım – kitabında örneklediği Staten Island planlama çalışmasındaki yerleşime uygun görmediği yerler, en çok hasarı gören yerler. Aslında bana göre sadece doğal afetler değil, terör saldırıları tahmin edilemezse bile terörü ortaya çıkaran, besleyen sebepler tahmin edilebilir ve kısmen önlenebilir... Bu aslında terörü yaratan bataklığı bulmak ve kurutmak anlamına geliyor. Bana göre bunların önemli miktarı anlayamadığımız, anlamaya çalışmak istemediğimiz gezegenimiz ve gezegenimizi oluşturan sistemlerle ilgili... Özellikle 20 yüzyıl boyunca iyi yönetemediğimiz gezegenimizle, gezegenimizin kaynaklarıyla ilgili...”
Kar yağışı su bütçesi açısından son derece önemli. Bu yılın yurt genelinde karlı geçmesi, kuraklık tehdidi altında olan ülkemizin önümüzdeki birkaç yılını kurtaracaktır. Ancak bu tehdit bölgemizde var mı, var… Bu bakımdan orta ve uzun vadede küresel iklim değişikliklerinin ülkemizdeki olası etkilerinin yapılacak modelleme çalışmalarıyla tahmin edilmesi ve buna göre gerekli tedbirlerin alınmasında, mühendislik çalışmalarına başlanmasında büyük önem var. Su bu… Susuzluk başka hiçbir şeye benzemez. Susuzluk ve kuraklığın son evresi sosyoekonomik kuraklıktır ki, bu evrede artık yaşadığın yer sana yuva olmaktan çıkar. Bu bakımdan yurt genelindeki kar yağışına rağmen karşı karşıya olduğumuz kuraklık tehdidi konusu ile ilgili çalışmalar öncelikli olarak desteklenmelidir. Biraz önce dediğim gibi , tamam belki bu yılki kar yağışı birkaç yılımızı susuzluğa karşı kurtardı. Ama tehdit devam ediyor...
Birçokları benim kar yağışına bu kadar sevinmeme kızıyor olabilir. Malum kar yağışı ve kışın sert geçmesi özellikle geçim sıkıntısı içinde olanlar için, ulaşımın aksaması nedeniyle tüm kent yaşamı için, şehirlerarası yollarda yaşanan sorunlar nedeniyle şehirlerarası ulaşım için ve tüm sokak hayvanları için çok ciddi anlamda sorunlar yaşanmasına neden oluyor. Bir dönem ABD’nde çok ciddi kar yağışının olduğu bir bölgede yaşadım. İmrenerek izlediğim ve bir parçası olduğum karla mücadele sistemlerinde herkes kendi kapısının önünü temizlemek zorundaydı. Kendi kapının önünü temizlemek... Sadece kar açısından değil... Genel olarak değerlendirdiğimizde de mevzu bu... Herkes kendi kapısının önünü ‘Bana ne?’ demeden temizlerse, etrafına bakar, etrafındaki sorunlara duyarsız kalmazsa, kuru kuru eleştirerek sorunun değil, elinden geldiğince çözümün parçası olursa, tüm sorunlarımız büyük ölçüde azalır zaten...
Bol kar yağışlı haftalar dilerim…