Anadolu’da Eskişehirspor rüzgârı olanca hızıyla esiyor…
Siyah Kırmızılı sevda bütün kenti etkisi altına almış durumda…
Hafta sonu iple çekiliyor. İç saha, deplasman hiç fark etmiyor…
Taraftar renklerinin aşkıyla tribünlerde tek bir yürek, tek bir ses olmuş…
Kadın-erkek, çoluk-çocuk, işçi–memur, zengin–yoksul, köylü-kentli yediden yetmişe tek bir yumruk olmuş, yürekler Eskişehirspor için atıyor…
İnanın şu tümcelerde en ufak bir abartı yok…
Hatta annelerin, genç kızların, pedalla çalışan dikiş makinelerinde harıl harıl diktiği siyah kırmızılı bayraklar bırakın caddeleri, sokakları bile öylesine kaplamış ki, adeta gökyüzü kapanmış…
Her maçın arifesinde şehirde yaşanan hareketlilik Latin ülkelerindeki fiesta şenliklerini aratmıyor. Maç günü ise heyecan doruklara tırmanıyor…
Doğal olarak bu büyük sevgiye duyarsız kalamayan “İsmailler, Nihatlar, Enderler, Kamuranlar, Fethiler, İlhanlar, Abdurrahmanlar” ve diğerleri “Amigo Orhan”ın yönettiği tribünlerle tek bir vücut oluyor…
“Başarı geldikçe sevgi büyüyor, sevgi büyüdükçe başarı geliyor…”
* * *
İşte coşkunun doruklara tırmandığı böyle bir ortamda Eskişehirli genç bir kadının Hürriyet gazetesine gönderdiği mektup gündeme bomba gibi düşüyor…
Eskişehirspor sevdasının nerelere geldiğini vurgulaması bakımından fevkalade çarpıcı bir örnek olan söz konusu mektup, Hürriyet Gazetesi’nin 29 Mart 1969 Tarihli nüshasında “Tahsin Öztin”e ait “Serbest Kürsü” köşesinde “F.CEM” rumuzuyla bakın nasıl yer alıyor…
* * *
ESKİŞEHİRSPOR KOCALARIMIZI BİZE İADE ETSİN!
Eşim 700 lira maaşlı bir memur ve Eskişehirspor’un koyu bir hastasıdır. Eve, kırmızı-siyah renklerden başka renkli bir eşya sokmamaktadır. Evet, bu Eskişehirspor yüzünden ailevi durumum çekilmez bir hale geldi. Eskişehirspor’u ben dâhil 4 çocuğumdan daha fazla sevmektedir. Ayrıca Eskişehirspor’un her deplasmanına gidip ortalama 100 lira harcamakta ve bunu çocuklarının nafakasından kesmektedir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, Eskişehirspor kazanınca sevinçten, yenilince üzüntüden komaya girinceye kadar içmektedir. Bunun tabiî neticesi olarak da, evde huzursuzluk çıkartmaktadır. Bu durum sadece benim değil, bütün Eskişehirli hanımların başındadır. Şehrimizin kulübü şehirce tutulur ama böyle hastaca tutmak bizleri çileden çıkarıyor. Sorarım sizlere şimdi, bu durumda biz nasıl olurda Eskişehirspor’u tutar ve onun muvaffakiyeti için çalışırız?
“Kocalarımızı bize iade etsin, başka ihsan istemiyoruz!”
* * *
İşte 46 yıl önce Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanan mektubun iki kahramanından biri bu satırların sahibi annem “Ferdane Cemoğlu” diğeri, yani şikâyetçi olduğu eşi, babam “Avni Cemoğlu…”
Şimdi her ikisi de gökyüzünde bir yerlerde, mutlaka “Eskişehirspor”u izliyor olmalılar…
* * *
Milli maç nedeniyle verilen arayı fırsat bilerek, hızla akıp giden zaman içinde “biraz nostalji” yapmak istedim…
Eskişehirspor sevgisinin, Siyah-Kırmızı renklere olan büyük tutkunun yalnızca küçük bir örneğini paylaştım sizlerle…
Yıllar önce yaşadığım bu küçük anı; Eskişehir’de doğup, büyüyüp, bu kentin havasını soluyan, suyunu içen, bu kentte eş, iş, aş sahibi olan, çoluk-çocuk sahibi olan ama hâla sarı-lacivert, sarı-kırmızı ya da siyah-beyaz renklerin arkasından koşmaya çalışan bazı (…………)’lara verilecek bir cevap ya da didaktik bir örnek oluşturur sanırım…
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...