Bir umut doğdu!

Geçtiğimiz Pazar günü Eskişehir’e gelen Başbakan Binali Yıldırım, Eskişehirspor’a gereken desteğin verilmesi için AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Eskişehir Milletvekili Harun Karacan’a görev vermişti…
Başbakan Yıldırım’ın, “Eskişehirspor geçen sezon kıl payı şampiyonluğu kaçırdı. Eskişehirspor’un ve Eskişehir’in süper ligde olması gerekir. Harun Bey gerekeni yapar” diyerek,  Harun Karacan’a önemli bir görev yükledi...  
Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe geçti…
Karacan’dan beklenen ses seda çıkmadı…
Öyle olunca, “Herhalde Harun Bey başbakanın söylediklerini duymazdan geldi” şeklinde  yorumlar  yapılmaya başlandı…
Dün sürpriz bir gelişme yaşandı…
Sürpriz dedim ama aslına bakarsanız beklenen bir gelişme idi…
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Eskişehir Milletvekili Harun Karacan, AK Parti İl Başkanı Dündar Ünlü ile birlikte kulübe giderek Eskişehirspor Kulübü Başkanı Sinan Özeçoğlu’nu ziyaret etti…
Ziyaret esnasında Karacan, Eskişehirspor’un her zaman yanında olduklarını ve gereken desteğin verileceğini söylemiş…
Başkan Özeçoğlu, Eskişehirspor kulübünün kapısına dayanan FIFA dosyaları hakkında Karacan’a bilgiler verdi... Pazartesi gününe kadar puan silme cezası alınmaması için bu dosyalardan bazılarının kapatılması gerektiğini söyledi… 
Siyah-Kırmızılı Kulübün FIFA’daki dosyalarının kapanması ve puan silme cezasının gelmemesi için Pazartesi gününe kadar ödenmesi gereken bir para var…
Bu rakam 25 Milyon TL civarında…
Sadece Pinto’nun alacağı ödenmez ise 6 puan silme cezası gelebilir…
Bu para en geç Pazartesi gününe kadar ödenmemesi halinde 6 ile 18 arasında puan silme cezasının gelme ihtimali oldukça yüksek…
Bu güne kadar Kulüp Başkanı Sinan Özeçoğlu cebinden 13 Milyon para verdi…
3 Milyona yakında yöneticiler…
Başkan ve yöneticilerin gösterdiği maddi özveri son noktaya gelmiş görünüyor. Artık daha fazla dayanacak güçlerinin kalmadığı sürece girildi…
Bu anlamda Harun Karacan ve Dündar Ünlü’nün dün Eskişehirspor Kulübü’ne yaptıkları ziyaret son derece önemli…
Başbakan Binali Yıldırım’ın da siyah-kırmızılı camiaya vermiş olduğu “destek” müjdesinin öncü işareti oldu bence…
Gerek Harun Karacan, gerekse Dündar Ünlü’nün ziyaretini bende Eskişehirspor camiası gibi “bir umut doğdu” olarak yorumladım…
FIFA’ya ödenmesi gereken borç  miktarının 40 Milyon civarında olduğu söyleniyor…
Ancak 25 Milyonun 18 Eylül 2017 Pazartesi günü mesai bitimine kadar ödenmesi gerekiyor…
Bu paranın bir-iki günde bulunup ödenmesi zor görünüyor…
Ama umutlar hiçbir zaman tükenmez…
Sayın Karacan ve Dündar’ın birlikte yapacakları girişimlerle bulabilecekleri ihtimali de yok değil…
18 Eylül Pazartesi gününe kadar FIFA’ya yatması gereken azami rakam neyse bulunup yatırılacağına inancım iyice güçlendi...   
İnşallah şehir olarak hayal kırıklığına uğramayız…


*-******

Düğünlerde “silah”lar susmuyor

“Doğuda daha çok görülüyor” diyorduk…
Son yıllarda “batıda” da görmeye başladık…
Düğünlerde havaya ateş etmek…
Yaklaşık bir ay önce şehrin en kalabalık mahallerin birindeki düğünde peş peşe silahlar patlamaya başlamış…
Komşusu Emniyet’e telefon ederek şikâyet etmiş…
15 dakika sonra Polis Merkezi’nden polisler gelerek ikaz etmişler…
Bir daha atılmamış…
Dün de bir bayan arkadaşım telefon etti…
Geçtiğimiz Cumartesi günü Eğriöz Mahallesindeki düğünde atılan bir maganda kurşunu yeğeninin omzundan girip çıkmış. Acil olarak hastaneye kaldırdıklarını, Allahtan hayatı tehlikesi olmadığını söyledi…
İlde yapılan düğünleri mahallelerden sorumlu Polis Merkezindeki görevli polis memurları, İlçelerde İlçe Emniyet Müdürleri, kırsaldaki mahallelerde ise Jandarma Komutanları dolaşır kontrol ederlerse, düğünlerde veya eğlencelerde silahla ateş edilme alışkanlığının da önüne geçilir…
Sayın Valimize arz olunur…

*-******

İnanmak ve başarmak

San Francisco Körfezi’ndeki bir okulda, okul müdürü üç öğretmeni çağırıp şöyle demiş:
“Siz üç öğretmen, sistemde en iyi ve en uzman kişiler olduğunuz için, doksan tane seçkin, üstün zekalı öğrenciyi size vereceğiz. Bu öğrencilerin gelecek yıl da hızlarını korumalarını sağlamanızı ve çok şey öğrenmelerini bekliyoruz.”
Üç öğretmen, öğrenciler ve öğrencilerin anne ve babaları bunun çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüşler. O okul dönemi, hepsinin özellikle hoşuna gitmiş. Okul bittiği zaman öğrenciler bütün San Francisco Körfezi’ndeki diğer öğrencilere göre yüzde 20–30 daha başarılı olmuş.
Yıl sonu geldiğinde müdür üç öğretmeni çağırıp onlara:
“Bir itirafta bulunmak istiyorum. En zeki öğrencilerin 90’ı sizde değildi. Onlar ortalamanın biraz üstünde öğrencilerdi. 90 öğrenciyi sistemden tesadüfen seçtik.”
Öğretmenler, doğal olarak öğrencilerde görülen başarının kendi istisnai öğretme becerilerine bağlanması gerektiği sonucuna varmış.
“Bir itirafım daha var” diyen müdür: “Siz de en parlak öğretmenler değilsiniz. İsimlerinizi bir şapkanın içine doldurduğum kâğıtların arasından rastgele seçtim. Siz, inandığınız için başarılı oldunuz...”