“Bazen statlar da ağlar!”
Büyük başarıları görmüş, unutulmaz mutluluklara ve çeşitli zaferlerlere tanıklık etmiş, Eskişehirli sporseverlerin anılarında özel bir yeri olan…
Bir stat 62 yıldır aralıksız Eskişehir’ de spora hizmet ediyorsa…
Yaşlanmış, köhnemiş bir tesis olmasına rağmen, yağmur, çamur demeden, ağır aksak, kör topal hâlâ ayakta durmaya çalışıyorsa…
Son yıllarını yaşadığını bile bile, bir süre sonra kent meydanı olacağını bile bile hâlâ hizmette kusur etmiyorsa…
Tribünlerinden, soyunma odalarından, büfelerine, lavabolarından, tuvaletlerine kadar ilkellik aksa da tek onuru olan ülkenin en güzel zeminine sahip olmanın gururuyla hizmete devam ediyorsa…
Adı her ne kadar “Ziraat Türkiye Kupası” olsa da, herkesin bildiği gibi artık gazozuna maçlar olarak kabul edilen sıradan bir maç için o güzelim zemin her türlü ikaza rağmen bilgisiz, çapsız, sefil zihniyetlerin emriyle patates tarlasına çevriliyorsa…
Ağlamak senin hakkın!
“Ağla, ağlayabildiğin kadar vefakâr Atatürk Stadı!”
* * *
Evet, haftaya damgasını vuran oldukça önemli bir gelişmeydi, “Atatürk Stadı”nın çimlerinin tahrip edilmesi…
Belki de son altmış yılın en yoğun karı yağmıştı Eskişehir’e…
Üç belediyenin ortak çalışması dahi bu yağış karşısında çaresiz kalmış, halkın büyük tepkisine rağmen ana arterler bile uzunca süre açılamamıştı…
İşte böyle bir ortamda Eskişehirsporlu yöneticilerin “TFF” yetkililerine adeta yalvarırcasına, Balçova Yaşamspor ile yapılacak kupa maçının tehir talebi reddedilmiş, 70 cm. yükseklikteki karın temizlenmesi için görevliler zamanla yarış etmeye başlamıştı…
Ama bu kadar yüksek hacimli karı insan gücüyle bir günde temizlemek olanaksızdı. Dolayısıyla küçük tonajlı kar temizleme makineleri hizmete sokuldu…
* * *
Keşke sokulmasaydı!
Zemin hızla patates tarlasına benzemeye başlamıştı!
Bu sahada değil futbol oynamak, yürümek dahi mümkün değildi…
Zaten maç öncesinde ısınmak için sahaya çıkan futbolculardan “Birol Parlak” sakatlanırken maçın hakemi “Abdülkadir Bitigen” de düdüğünü çalıyor ve “zemin, futbolcu sağlığına uygun değil” diyerek maçı ileri bir tarihe erteliyordu…
Stattan sorumlu yönetici “Mehmet Arı”nın ve stat müdürü “Mustafa Bozkaya”nın adeta yalvaran haykırışları boşlukta sessiz bir çığlık olarak yankılanıyordu…
“Ve tarihi bir stat tribünleriyle, yöneticisiyle, müdürüyle, çalışanlarıyla birlikte güzelim zemine sessizce gözyaşı döküyordu
* * *
2014 yılında üzerinde pek durulmayan, futbol dünyamızın gözünden kaçan son derece çarpıcı haberlerinden biriydi…
Amerika Birleşik Devletleri’nin en önemli yayın kuruluşlarından “ESPN” Futbol Federasyonu Başkanı “Yıldırım Demirören ‘i, dünyanın en kötü spor adamı” olarak seçiyordu…
Beşiktaş’ ta ki 8 yıllık başkanlık döneminde çok başarılı (!) bulunmuş olmalı ki, adeta mükâfat gibi “TFF” nin başına getirilen “Demirören”in Federasyonu da başarısızlıkta başkanını aratmıyordu…
Verdiği disiplin karalarından geri adım atmayı alışkanlık haline getiren “PFDK” sı ile…
Adalet adına her geçen gün güvenilirliğini yitiren, adeta adaletsizliğin simgesi haline gelen“MHK” sı ile…
Ve milyonlarca dolar akıtmasına, tarihin en pahalı hocasını getirmesine rağmen başarıyı unutan bu federasyon sanırım 2015 tarihinde de başarısızlık ödülünü kimseye bırakmayacak gibi!
* * *
Dünden itibaren İstanbul’dan gelen profesyonel çim uzmanının yönetiminde, stat personelinin, Spor İl Müdürlüğü’nün, Tepebaşı ve Odunpazarı Belediyesi ekiplerinin 24 saat özveriyle çalışması şu an için tek teselli kaynağımız…
“TFF” nin yaptığı tahribatı gecesini gündüzüne katıp onarmaya çalışan bu ekiplerin alın teri “Atatürk Stadı”nın zeminine damladıkça açılan yaranın acısı hafifliyor!
* * *
Öyle ise “Ağladığın duyulmasın, sen ağlama emektar stadım!”
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...