Bugün dört aylık yaşantımda gördüğüm en soğuk gün.
Sokağımızın en yaşlı kedisi Sarman amcanın deyişine göre dört yıllık ömründe o bile böylesine soğuk görmemiş. İnsanlar konuşurken duyduğu kadarı ile zaten son otuz yılın en soğuk kışı yaşanıyormuş. Yani benim dedemin dedesinin dedesinin yaşadığı çağlarda görülmüş böylesi bir soğuk. Bu günlüğü şimdilik sığınmış olduğum terk edilmiş meyve kasalarının altında yazıyorum. Yazarken kalemi zor tutuyorum titremekten, çünkü paticiklerim buz tutuyor ayazdan. Geçtiğimiz haftaya kadar mama sorunumuz olmuyordu bu sokakta. Çünkü bu sokakta yaşayan Bahar abla adında iyi yürekli biri her sabah ve akşam bizlere hazırladığı mamaları veriyordu. Annem benim de ensemden kavrayıp mama saatleri geldiğinde Bahar ablanın hazırladığı yiyeceklerle karnımızı doyurmaya gidiyorduk. Ama Bahar ablayı çok üzdü mahalledeki bazı adamlar ve kadınlar."Bu kedileri sen besleyerek başımıza bela ediyorsun, senin başka işin yok mu ruh hastası kız" diyerek günlerce ona karşı tavır aldılar. Hatta bununla da kalmadılar. Pinti Nimet teyzenin dolduruşuna gelen tabansız Recep amca bir gün önce hazırladığı zehirli mamalarla birçoğumuzu katletti. Ölenler arasında maalesef benim vefalı anneciğim de vardı. Anneciğim o zehirli mamayı yer yemez titremeye ve ağzından kan gelmeye başladı. Çok korktum ağladım, paticiklerimi havaya açıp dua ettim "Allah’ım anneciğim ölmesin, onun yerine ben öleyim" diye. Saatlerce onun başında bekleyip tüylerini yaladım belki iyileşir diyerek. Ama bir müddet sonra nefes bile alamadı artık. Yaşlı Sarman amca yanıma gelip "Minnoş boşuna bekleme kızım, annen öldü" dediğinde öyle çok ağladım, öyle çok ağladım ki. Sarman amcanın susayım diye bana sunduğu ekmek parçasını bile yiyemedim üzüntümden. İşte Bahar abla da tüm bu olanlardan sonra tabansız Recep amca ile pinti Nuriye teyzeye hıçkırıklar içerisinde beddualar etti ve saatlerce ölen akrabalarımızın başında ağladı. Şikâyet etmek için cep telefonu ile belediye yetkililerini aradı yarım saat boyunca. Ama her telefona çıkan "hanııımmm senin başka işin gücün yok mu yahu" diyerek azarlamışlar iyi yürekli bu ablayı. Sonunda bu ablanın annesi dayanamayarak balkondan bağırdı;"kızııım Bahar, gel artık yavrum bu acımasız insanlar seni mahallenin delisi ilan edecekler. Gel benim vicdanlı yavrum, gel kurbanı olduğum" diye çağırarak evlerine soktu. Bahar abla ve annesi de iki gün sonra sabahın erken saatlerinde bir kamyona eşyalarını yükleyip mahalleyi terk ettiler. Öylesine yalnız ve açım ki şimdi. Sarman amcayı da mahallenin sonradan görme ailesinin şımarık oğulları köpeğine kovalattı. Pitbul dedikleri bir cins olan bu köpeğin tasmasını özellikle sarman amcanın yakınlarında çıkartarak üstüne saldı bu sonradan görme yılışık çocuk. Sarman amcam aldığı yaralarla çok uzaklara kaçtı ve bir daha o da görünmez oldu. Daha sonra pitbul küçük bir insan yavrusunu da ısırdı. Ama sonradan görme çocuğun tipsiz babası para vererek ısırılan çocuğun ailesini dava açmaktan vazgeçirdi. Son umudum sokağın en güzel tüylü kedisi Pofuduk teyzemdi. Ama onun da acı haberini alalı birkaç saat oldu. Caddeden karşıya geçmek isterken yarış yapan iki arabanın tekerlekleri arasında kalarak paramparça olduğunu söyledi görenler. Artık yarına çıkmak için hiç umudum kalmadı. İnsanlar neden sevmiyor bizleri neden! Paticiklerim donuyor, ellerim tutmuyor artık. Uykum geliyor. Gözlerim kapanıyor. Gözlerimmm. Kap... mırrr. Mır mır. mı? mmm...
Not: 9 Şubat 2012 yılında yazılmış bir yazı bu. Bir arpa boyu da olsa yol gidildi kanımca. Sokakta yaşam mücadelesi veren patiler (gerek kedi, gerek köpekler) yine zorluklar içerisinde malumunuz. Sevindiren tek yan sokak hayvanlarına karşı duyarlı insan sayısındaki artıştır. Kendisinden gayrı kimseyi düşünmeyen insan görünümlü ucubeleri zerre kadar sevmiyorum. Hele ki bu hayvanlar üzerinde her türlü sakınlığını deneyen ahlaksızlardan iğreniyorum. Lakin Allah’a çok şükürler olsun ki duyarlı insan sayısındaki artış bizleri ziyadesi ile de mutlandırıyor…
.
SİZİN SESİNİZ
Barlar Sokağı…
Umut ediyorum ki değerli okurumuz Ö.Y.’nin bu eleştirisini kentimizin yönetici konumundaki insanları ciddiye alırlar.
Hiç ayırım yapmıyor yerel ya da merkezi yönetim olarak inanın.
İyi niyetlerle bu projeyi hayata geçirenler başta olmak üzere, merkezi yönetimdeki herkes lütfen dikkatle okusun. “Barbarlar Sokağı Olmasın” başlıklı yazıma gelen eleştirilerin en ağırı bu olduğu için özellikle seçip paylaşmak istedim.
***
Yobaz faşizmi amacına ulaşana kadar vahşi kapitalizmle kol kola yürüyor. Barlar Sokağı’nda olan pisliklerden bile nemalanıyorlar.
Kendi pislikleriyle besledikleri çöplüğü ibretlik gösterip laik ve aydın kesimi hedef alıyor ve din-iman maskesiyle taraftar topluyorlar. O eski meyhane kültürü bitti. Bir iki yerde hâlâ vefalı dostlar sayesinde ayakta kalıyorsa da bitti. Barlar Sokağı tam bir batakhaneye dönüşme yolunda (ağır bir eleştiri kısmı olan bu paragrafı sildim, yayınlayamıyorum). Orada sanatın kırıntısı bile yok. Eminim çok yakında şehrin kalbine saplanmış bir hançer olarak telaffuz edilecektir. Kısacası tespitlerinizi ve eleştirilerinizi haklı buluyorum. Bu konudaki fikirlerinizi belediyeler ciddiye almalı. Almazlarsa bazıları buraların rezilliklerini belediyelere dolayısıyla sola mal ederler ve bir seçim ansızın geliverirler. Saygılarımla…
***
Sayın Mustafa Demircioğlu’nun yorumu da paylaşılmalı diye düşünüyorum: Hocam Barlar Sokağı’nı sevmek isteyenlerden biri olarak, oradaki işletmecilerin ihaneti yüzünden gidemeyenlerdenim. Temiz bir Barlar Sokağı hepimizin dileği, kaleminize sağlık. İnşallah duyan olur…
***
OZANCA
Kâmilin cahile uymadığı an
Mideler haramla doymadığı an
İnsanın insana kıymadığı an
Dünyamızın farkı kalmaz cennetten…