İktidar partisinin Odunpazarı ilçe Başkanı
Volkan Doğan, önceki gün, kişisel twitter hesabından çok konuşulan bir paylaşım yaptı.
Söz konusu o paylaşımın ardından arayan birçok okurumuz, Doğan’ın paylaşımı ile ilgili düşüncelerini aktardı.
Peki, neydi o paylaşım?
Volkan Doğan, muhtemelen Alevi yurttaşlarımızın yoğunlukta olduğu bir geceye katılmış, fotoğrafta da görüleceği üzere içkili bir masada ağırlanmış ve bir de fotoğraf çekinerek o anı kamuoyuna şu mesajla paylaşmış:
“Çok değerli Can'larımız ile Birlik ve Beraberlik Gecesi'nde bir araya geldik. Birlik ve beraberliğimiz daim olsun inşallah... #BirizBeraberiz”
*
(Tabi Doğan o paylaşımında birden fazla fotoğrafı kullanıyor ancak öne çıkardığı fotoğrafın
“içkili masa” fotoğrafı olduğunu vurgulamak istiyorum. Yazının ilerleyen bölümlerinde bunun nedenini incelemeye çalışacağım.)
*
Şimdi gelelim, Doğan’ın söz konusu paylaşımına ilişkin okurlarımız tarafından yapılan değerlendirmelere…
- “Volkan Doğan nasıl AK Partili? İçki içmese dahi nasıl olur da içkili bir masaya oturur.”
- “Bu fotoğraflar Tayyip Erdoğan’a gönderilse Volkan Doğan ne cevap verecek? Bir de Odunpazarı Belediyesi’ne başkan adayı olmak istiyor.”
- “Al Volkan Doğan’ı, vur Kazım Kurt’a. İkisi de aynı işte.”
- “Afrin harekatımız devam ederken, tek tek şehit haberleri gelirken, içimiz kan ağlarken Volkan Doğan ne yapıyor? Eğlencelere gidiyor, içki masalarında gülücük saçıyor.”
- “İki tane daha fazla oy alacağım diye şu çocuğun girdiği hallere bak. Bu davranışlar bizim partimize yakışmıyor.”
*
Evet…
Doğan’ın yapmış olduğu paylaşımın ardından yapılan değerlendirmelerin
çok küçük bir kısmını okudunuz.
Bu noktada iki kelam da ben etmek istiyorum ve başlıyorum…
*
Bakın…
“İktidar partisinin mensupları içkili masaya oturmaz” şeklindeki görüşler, çok net söylüyorum,
hastalıklı görüşlerdir.
Toplumu, “içki içenler ve içmeyenler” şeklinde
ayrıştırmaya ya da bölmeye çalışan bir zihniyetin ürünüdür.
Kaldı ki iktidar partisinin mensupları bırakın içkili masaya oturmayı, içki de içebilirler.
Bundan doğal ne olabilir?
Zira iktidar partisinin Eskişehir’deki bazı belediye başkanları da
adaplı bir biçimde, gizlemeden ve saklamadan, yani
uluorta içkisini içiyor.
Bununla birlikte parmakla gösterilebilecek hizmetler de ortaya koyuyor.
*
Vay! “Recep Tayyip Erdoğan bunu görse, Volkan Doğan ne cevap verecekmiş…”
Erdoğan vaziyeti öğrense, Doğan’ın Erdoğan’a karşılığı sanırım şöyle olacaktır: “Teşekkür ederim Sayın Cumhurbaşkanım.”
Çünkü niye?
Erdoğan, Doğan’ı, bu hareketi nedeniyle alnından öpecektir de ondan.
“Bunu da nereden çıkardın” diye soranlara Erdoğan üzerinden cevap vereceğim.
Nasıl mı?
Bakın…
Erdoğan iktidar partisinin Eskişehir’deki il kongresinde üstüne basarak ne dedi?
- Kırmadan, dökmeden çalışın. Varsa kırılmış kalpler tamir edin.
- Türkiye’nin kutuplaşmaya değil, kucaklaşmaya ihtiyacı var.
- Kavgaya, kaosa değil, dayanışmaya, kenetlenmeye ihtiyacımız var.
- Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.
Başka söze gerek var mı?
*
Biri de diyor ki, “Afrin’de askerlerimiz bir bir şehit oluyor. Şu adamın yaptığına, orada gece düzenleyenlerin haline bak.”
Mehmetçiklerimiz vatanımız için şehit oluyor, doğru.
İçimiz kan ağlıyor, bu da doğru.
Ancak…
Bu ve bunun gibi durumları olağanüstüleştirmememiz gerekiyor.
Sosyal yaşantımızdan vazgeçmememiz gerekiyor.
Bu anlamda yine Recep Tayyip Erdoğan’dan bir örnek vereceğim.
Ülkemizde terör eylemlerinin hat safhaya ulaştığı günlerde Erdoğan, terör örgütlerinin halkımızı korkutmayı ve sindirmeyi amaçladığını ancak sosyal hayatımızdan, alışverişimizden, eğlencemizden taviz vermememiz gerektiğini; dolayısıyla terör sevicilerine de kati surette prim vermememiz gerektiğini tembihliyordu.
Buradan hareketle…
Bizim Afrin’de işimiz ne?
Sınır bölgemizi terör örgütlerinden temizleyerek, ülke güvenliğimizi sağlamak.
Erdoğan’ın önceki yıllarda söyledikleri, söz konusu bu harekat devam ederken de geçerlidir diye düşünüyorum.
Yani…
Doğru olan o geceyi iptal etmek değildir.
Doğru olan o geceye katılmamak da değildir.
Doğru olan, o geceyi inatla tertip etmek ve inatla katılmaktır!
Öyle de yapılmıştır.
*
Bir diğeri de sinirli bir vaziyette, “İki tane daha fazla oy alacağım diye şu çocuğun girdiği hallere bak. Bu davranışlar bizim partimize yakışmıyor” diyor.
Allah aşkına iktidar partisine yakışan ne?
“İçki içiyor, içmiyor” diye toplumu bölmek mi?
Bırakın bu işleri kardeşim!
Dedik ya, “olması gereken toplumun tüm kesimlerini kucaklamak” diye.
Söz konusu ortamda böyle bir kucaklama vardı.
Ve tabii ki samimi kucaklamalar oy getirir.
Ancak…
Sadece oy için yapılan hamleler zaten tutmaz.
Bizim vatandaşımız akıllıdır, art niyeti hisseder.
Bu anlamda Volkan Doğan’ın gerçekleştirdiği eylemin samimi olup olmadığına vatandaş karar verecektir.
*
Son söz olarak şunu ifade etmek istiyorum…
Politikayı ve siyaseti karıştırmamak lazım gelir.
*
Masada içi su dolu dört bardak var ve aynı masanın etrafında dört kişi oturuyor.
Masadaki dört su bardağını dört kişiye paylaştıran kişi siyasetçidir ve siyaset yapıyordur.
*
Ancak…
Masadaki dört su bardağından birini üç kişiye paylaştıran ve geri kalan üç su bardağını kendi alan kişi politikacıdır ve politika yapıyordur.
*
İşte durum bundan ibarettir.
Bu ülkenin başına ne geldiyse
“Ben profesyonel politikacıyım” diyenlerden gelmiştir.
Siyaset yapmaya çalışanlar ise ya kısa sürede indirilmişler, ya da yönetici olamadan alaşağı edilmişlerdir.
Söz konusu olay, toplumumuza da sirayet etmiş ve yurttaşlarımız kendi çapında birer politikacı haline gelmiştir.
Yönetilen büyük politikacılarımızın yönettiği küçük politikacılar olmuşlardır yani.
Dolayısıyla birleşmeye değil bölünmeye, kucaklaşmaya değil kutuplaşmaya, dayanışmaya değil kavgaya; istemeyerek de olsa hizmet etmişlerdir.
*
Son söz dedik, yine aldık başımızı gittik:)
Demem o ki, Volkan Doğan doğru bir hareket yapmış, kendi partilisine de örnek olmuş.
Eminim ki yurttaşlarımız bu hareketi takdirle karşıladı.
Bu hareketin altında art niyet arayanlar, yukarıda anlattığım, yönetilen büyük politikacıların yönettiği küçük politikacılar.
*
Bitirirken…
Hacı Bektaş-i Veli’nin dediği gibi:
Bir olalım, iri olalım, diri olalım!