Bilindik bir ifadedir ancak çok şey anlatır: “Coğrafya, bir ülkenin ve o ülke içerisinde yaşayan insanların kaderidir.”
Bilindik bir ifadedir ancak çok şey anlatır:
“Coğrafya, bir ülkenin ve o ülke içerisinde yaşayan insanların kaderidir.”
*
Osmanlı İmparatorluğu’nun başına gelenlerin de, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı olağan dışı sorunların da, Anadolu coğrafyasının iştahı kabartan konumu nedeniyle baş gösterdiği su götürmez bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
*
Ha, “her iki devleti yönetenlerin hiç suçu yok mu” diye sorarsanız…
Var elbette.
Hem de çok.
Ancak bu toprakların insanları, hiçbir zaman “bana ne” demedi.
Her iki devletin yöneticilerinin yaptıkları kabul edilemez hataları üzerine aldı, düzeltmeye çalıştı, gerektiğinde savaştı ve Anadolu topraklarını korudu.
Tıpkı, Osmanlı’nın çöküşü sırasında topraklarımızın emperyalistlere parsel parsel peşkeş çekildiği bir dönemde, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının çevresinde toplanan Anadolu’nun yiğit evlatlarının ortaya çıkıp kanının son damlasına kadar mücadele ettiği gibi…
Ve sonuçta Anadolu toprakları korundu ve bununla beraber güçlü bir Türk devleti daha kuruldu; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti…
*
Bu coğrafyanın kaderi değişmez, basiretsiz yöneticileri de bitmez!
Bu anlamda 1950’li yıllarda alınan Marshall Yardımı’yla (ABD planı) devletin temeline dinamit konulduğunu özellikle söylemek zorundayım.
Öyle ki, bugün dahi, söz konusu dinamiti ortadan kaldırmakla meşgulüz.
*
Her neyse…
Uzatmaya lüzum yok.
Meselenin anlaşıldığını düşünüyorum.
*
Peki, buradan nereye geleceğim?
Dış politikamıza!
*
Evet…
Uzun yıllardır devlet aklı bir kenara bırakılarak yönetiliyor Türkiye!
Şurada birkaç yıldır; 2016’dan sonra devletin baskın olduğu söylenebilir.
Ancak özellikle 2002 ile 2016 yılları arasında meydana gelen dış politikadaki tahribat, tamiri çok zor olan bir arıza bıraktı.
*
İşte şimdi, o arızayı çözmeye çalışıyoruz.
Nasıl mı?
Yine savaşarak, savaşmak zorunda kalarak!
*
Burada bir parantez açayım…
Afrika’daki devletlerin sınırları niçin cetvelle çizilmiş gibidir biliyor musunuz?
Her bir sınır emperyalistler tarafından belirlendiği için.
Ya, Türkiye’nin sınırları niçin girintili çıkıntılıdır?
Toprağın her bir noktasında emperyalistlerle mücadele olduğu için, kan döküldüğü için.
*
Başta da belirttiğim gibi…
Osmanlı’nın çöküşü sırasında, basiretsiz yöneticilerin hatalarını, devletin asli unsuruyla hareket eden Atatürk, yurtsever subaylar ve onların çevresinde toplanan halk düzeltmişti.
Şimdi de benzer bir sürecin içerisindeyiz.
Ülkeyi yönetenlerin yanlış dış politika dizaynları nedeniyle meydana gelen sorunların üstesinden gelmekle meşgulüz.
*
Bu noktada…
*
Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı Harekatıyla Cerablus’a girdik.
Amaç, milli güvenliğimizi tehdit eden DEAŞ’ı temizlemekti ve başarılı da olduk.
*
Ocak 2018’de Zeytin Dalı Harekatıyla Afrin’e girdik.
Amaç, sınır güvenliğimizi sağlamaktı.
PKK, PYD ve YPG unsurlarını sınırımızdan uzaklaştırdık.
*
Mayıs 2019’da sırasıyla Pençe 1, Pençe 2 ve Pençe 3 Harekatlarını düzenleyerek Harkurk, Sinat ve Haftanin’e girdik.
Amaç, yine sınırımızın güvenliğini sağlamaktı; yoğunlukla PKK ile mücadele ettik.
*
Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekatıyla Suriye’nin Kuzeyine girdik.
DEAŞ, PKK, PYD ve YPG ile mücadele ettik.
Amaç, 30 kilometre derinliğinde güvenli bir bölge oluşturmak ve Suriyeli sığınmacıları o bölgeye yerleştirmekti.
Buradaki çalışmalarımız hala devam ediyor…
*
Ve en son, Ocak 2020’de Libya Tezkeresiyle, Libya’ya asker gönderdik.
Amaç, Akdeniz’deki hakkımızı namerde bırakmamak elbette!
*
Yukarıda okuduğunuz harekatların tümü, geçmişten gelen sorunların çözümü için yapılıyor ve inanıyorum ki devlet aklıyla gerçekleştiriliyor.
*
Şimdi…
Özellikle son iki haftada İdlib’de verdiğimiz şehitlerimizin artması ve bununla beraber Bahar Kalkanı Harekatının başlatılmasıyla beraber şu soru soruluyor: Bu çocukların orada ne işi var?
*
Haklı bir soru.
Doğru bir soru.
Onun için bu soruyu soranlara sakın kızmayın.
İnsanlar bu soruyu, inanın yürekleri yandığı için soruyor.
*
Kimseyi kırmadan ve incitmeden bu sorunun cevabı verilmeli.
Bu çocukların orada ne işi var?
Nedeni şu: Geçmişte yapılan hataları düzeltmek için oradalar!
Ha, bu hataları o çocuklar mı yaptılar?
Tabii ki hayır.
Ancak yazımın bir bölümünde dedim ya: Coğrafya ve basiretsiz yöneticilere rağmen Anadolu’nun Türk yurdu olarak kalmasının nedeni, yurtsever halktır!
Türk’üyle, Kürt’üyle, Ermeni’siyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla…
Alevi’si ve Sünni’siyle…
Sağcısıyla, solcusuyla…
Halk var orada!
Ve bu halkın içinden çıkmış olan askerlerimiz, üzerine basa basa bir kez daha söylüyorum ki: Geçmişte yapılan hataları düzeltmek ve milli güvenliğimizi korumak için orada mücadele ediyorlar.
*
Şimdi, çok daha önemli bir sınav var önümüzde…
İlerleyen günlerde -inşallah olmaz- Suriye’ye karşı savaş ilan edebiliriz.
Bunun ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz öyle değil mi?
O nedenle en iyi bildiğimizi bir kez daha yapacağız.
Hacı Bektaşi Veli’nin dediği gibi: Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız; Türkiye Cumhuriyeti Devletini hep birlikte koruyacağız.
Çünkü…
Daha o günlerde FETÖ konusunda ısrarcı uyarılar yapan, devletin selameti lehine mücadele ettiği için öldürülen Necip Hablemitoğlu’nun ifade ettiği gibi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi diyorsanız, Atatürk’ün manevi mirasçısı olarak ‘evet, değer’ diyorum. Çünkü Türk’üm ve başka Türkiye yok!”