Zeze’yle tanışmayan var mı? Eğer varsa hemen tanışmalısınız bu haylazla. Bu hafta sizlere Brezilyalı yazar Jose Mauro De Vasconcelos’un kaleme aldığı Şeker Portakalı kitabından bahsedeceğim. Orijinali Portekizce olan eser 16 dile çevrilmiştir. Yoksulluğunu iliklerine kadar yaşamış Brezilyalı yazarın, 20 yıl içinde tuttuğu hayata bakışını bir çocuğun dilinden 12 günde kaleme aldığı söylentiler arasında. Bakıldığında çocuk kitabı gibi görünen eser okunduğunda yetişkinleri de derinden etkilemeyi başarıyor. Bu sayede her yaşta okuyucu kitlesine hitap edebiliyor.
MİNİK ZEZE’NİN ACIYLA TANIŞMASI
Olaylar Rio de Janeiro’nun gecekondu kasabasında zorlu şartlar altında büyümekte olan, hayallerini, hüznünü ve düşüncelerini içinde yaşayan Zeze’nin kendi dünyasının görüntüsünü aktarmasıyla gelişiyor. Ailenin yedi çocuğundan bir tanesi Zeze. İşsiz bir babanın ve evi ayakta tutabilmek için uzun saatler fabrikada çalışan bir anneye sahip aynı zamanda… Kitabı okuduğumda maddi yoksulluğun getirdiği manevi yoksulluk daha çok akıllarda kalıyor. Yaptığı yaramazlıklarla çevresi tarafından şeytan olarak adlandırılan minik Zeze bir Noel günü kırılan hayallerine rağmen aslında ne kadar büyük bir yüreğinin olduğunu da gösteriyor. Yaramazlıkları kadar zeki ve meraklı olmasıyla da bilinir Zeze. Yüreğindeki sevgisizliği kapatmak için hayali arkadaşlar edinir. Evlerinin kümesini bir hayvanat bahçesi gibi hayal eder, yeni taşındıkları evin bahçesindeki portakal ağacıyla konuşur... Eserde hayatın küçük çocuğa karşı olan sertliği çok açıkça işlenmiştir. Zezé’nin yaşam hikayesi kocaman bir dünyada, yalnız bir çocuğun gözünden hayatta kalma mücadelesi ve sevgiyi arayışının edebi yanıdır da diyebiliriz. Tüm bunları söylerken romanın otobiyografik bir roman olduğunu da unutmamalıyız.
BİR HAYLAZIN BÜYÜMESİ
Romanda bir diğer vurgulanan nokta ise hayattaki her şeyin geçici olduğu... Kurulan hayallerin nasıl bir anda uçup gittiği, yapılan planların gereksiz olduğu, en çok sevdiğimizin bir anda elimizden gidebileceği gibi… Vasconcelos, hayatın geçiciliğini Zeze’nin en sevdiği arkadaşını ve portakal fidanını kaybetmesiyle anlatıyor bizlere… Bu kayıplar Zeze’yi bambaşka biri haline dönüştürüyor. O yaramaz Zeze’den eser kalmıyor. Uslanan minik Zeze’nin bu hali de çevresindekilere ders oluyor ve önceleri şeytana benzettikleri bu çocuğa şefkat göstermeye başlıyorlar.
Özetle…
Kitap baştan sona ders niteliğinde yazılmış... Çocukların dünyasını, duygularını unutmayıp, onlara gereken ilgi ve şefkati göstermemiz gerektiğini okuyuculara Zeze üzerinden gönderme yapmış Vasconcelos. Şeker Portakalı, bir çocuğun, çocukluğunu yitirişinin öyküsüdür. Ölmeden önce okunacak kitaplar listeniz varsa, Şeker Portakalı mutlaka o listede yer almalı. Çünkü her yaşta, her dönemde okunup; her defasında farklı hislere kapılıp farklı dersler çıkaracaksınız…