Görüşler
Bir bilmecem var!..
Yapılan ince hesaplara göre, iktidar yanlısı medya yüzde 85’i geçmiş...
Durmak yok..
"Yüzde yüze doğru devam!"
Ama yetmez!
İşine gelmeyen yazarı "sustur" ya da patronuna söyleyip "kovdur..."
Gazete değiştiren ünlü yazarları tek tek saymaya gerek yok...
Ama bazı yazarlar var ki..
Okuruna gazete seçtiriyor!”
Örnek mi..
"Mustafa Mutlu için Vatan alırdık, artık yerini Aydınlık aldı..."
…………
Gezi eylemleri karizmayı çizdi ya!
Bitmedi..
"Tencere tava çalan komşunu ihbar et dendi..."
0 da yetmedi...
Tribünlere el atıldı...
Eğer eylem yapacağından ya da "Her yer Taksim" diye bağırmasından şüphelendiğiniz biri varsa polise haber verin...
Baktılar olmuyor...
Yetkiyi doğrudan polise verdiler...
Polis, kuşkulu gördüğü kişiyi gözaltına alabilecek ve 24 saat tutabilecek...
Bir ağaç altında durmayın…
“Gölgeniz bile tutuklanabilir!..”
…………
Bunların hepsi tamam da…
70'li yıllarda Eskişehir’de de görev yapan avukat "Turgut Kazan"ın bilmecesine şaşırdık:
"Bir gazete yazarının, bundan sonra yazacağı yazılarda kendisine yapacağı saldırıların önlenmesi için mahkemeden tedbir kararı isteyen gazeteci kimdir?"
Bilin bakalım?
Ödül de verecekmiş Turgut Bey...
Soru anlaşıldı mı?
"Falanca yazarın hakkımda olumsuz yazı yazması önlenmeli…”
Yazılmamış yazı nasıl önlenecek, bilinmez…
“Ama bunu mahkemeden isteyen bir gazeteci var sonuçta…”
Ne hale getirdiler!
“Taş düşebilir, ayı çıkabilir…”
“Yazı yazabilir!..”
Anadolu Üniversitesi’nde bir merkez
Bir profesör dostumuz demişti ki, "Hiçbir dönemde rektör seçimleri bu kadar yazılıp çizilmemişti...” Oysa, yazılıp çizilmesi ne güzel...
Bir başkası da, "Anadolu Üniversitesi’nin açılış törenleri önemlidir. Çok sayıda öğretim üyesinin katılımı ile gerçekleşir. Görkemli olur.” Demişti:
— Ama bu sene açılış inanılmaz derecede sönük , heyecansız geçti.
Öğretim üyeleri adına konuşan, Gezi olaylarına deyinen Prof. Dr. "Deniz Taşcı'nın konuşması da olmasa bir ilkokul müsameresinden farksızdı.
……….
Elimize ulaşan bir başka iletiyi de, sorusu ve açıklamasıyla aktarmak istiyoruz:
“Anadolu Üniversitesi Bilgisayar Araştırma ve Uygulama Merkezinin Görevi Nedir?”
Bir üniversitenin bilgisayar merkezinin öncelikli görevi üniversitede bulunan öğrencinin eğitim amaçlı kullandığı bilgisayarları kullanılır durumda tutmak mıdır? Yoksa, bu bünye altında çalışan 100 lerce kişi ile dışarıya sınav yapmak mıdır?
Duyumlara göre bu birim bu kadar kişi ile çalışmakta, kendi bünyesinde birşey üretmemekte, herşeyi dışarıdan almaktadır. Durum böyle olunca da, İnternet alt yapısı bile doğru dürüst çalışmamaktadır. Yeni kurulan üniversitelerde internet kesintisiz çalışırken, Anadolu Üniversitesinde internete giren akademisyenler ve öğrenciler bir iki sorgulamadan sonra üniversitenin bilgisayar hizmeti sağlayan bilgisayarın yetersiz olduğunu bildiren yazı ile karşılaşmaktadırlar. Bu güne kadar böyle bir durumla karşılaşmayan akademisyenler gerçekten şaşırmaktadırlar.
Bu kadar zengin üniversitede bu durumla karşılaşılınca, insan bilgisayar merkezinin özel sektör gibi dışarıya sınav yaptığını ve bu sınavlardan nemalanan bir kesimin olduğunu bu nedenle bu merkezin eğitim ile ilgilenmediğini düşünmektedir, ister istemez....
Gerilim
"Eylem yapma olasılığı olan vatandaş" gözaltına alınacakmış.
Eylem yapan terör örgütünün lideriyle paket hazırlayan bir iktidarın milleti "eylem yapacak" diye gözaltına alması harika olur!
Akif Kökçe
Günün Sözü
Köpekbalıkları ile yüzersen, bir gün mutlaka seni yerler!
Kıssa-dan
Başkalarına inançlarından ötürü kin tutmayı başlangıçta yeterince ciddiye almayanlar, sonunda hep kendi yarattıkları kin denizlerinde boğulup gittiler...
Ahmet Cemal
Günün İncisi
Tarihte çok az kestirme yol vardır.
Eric Hobsbawm
Özdeyiş
Coşku mantığa aykırı değildir.
Mantığın tutulmasıdır.
Günün Balı
Hafıza hapı ile unutkanlık tarih olacakmış.
"Akıllı siyasetçi, bu hapın Türkiye'ye girmesine engel olur!"
Balthör
Cuk
"BAŞA"güreştiğini sanırsın bu dünyada. Oysa "BOŞA" güreşmişsin bunca yıl haberin yok!..
İbrahim Ormancı
"Ula oğul, çabuk koş!"
Doğu’daki bir köyden ailesiyle ilk kez İstanbul gelen vatandaş, oğlu ile bir alışveriş merkezinde dolaşıyormuş...
Zemin katta, gümüş renkli parlak kapının ağır ağır açılıp kapandığını gören oğlu, "Bu ne buba?" diye sormuş. Hayatında hiç asansör görmeyen baba da, "Bilmeyom oğul" demiş...
Tam o sırada yaşlı bir kadın asansöre binmiş. Oğlan ve babası, kapının üzerinde küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Ardından, aynı sıra ile geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda kapı iki yana açılmış ve içinden 20 yaşlarında güzel bir kız çıkmış... "Ula oğul" diye bağırmış adım:
"Koş çabuk koş, ananı getir!"
Engelli müdür
Odacı müdürüne , "Memuriyet iş başvurusuna gelenler arasında bir de sağır var, ne yapalım?”
Diye sormuş... "Yarın işe başlasın" demiş müdür, odacı şaşırmış "Görevi ne olacak?"
Müdürden anında yanıt:
"Şikayet kalemi müdürü..."
Yat ağla, kalk ağla!
Sinemayı şok severiz ama, Türk filmlerinin bu kadarını değil…
“Kelebeğin Rüyası..."
Süper ve konulu bir film...
Ama ağla!
“Aşk ağlatır…”
Filmin adı yeter...
Ve sonuncusu:
"Benim Dünyam..."
Bütün eleştirmenler diyor ki!:
"Böyle ağlatan film olmaz..."
Bugün afişlerdekiler bunlar ama, milletin kaderi midir bu?
"Yat ağla, kalk ağla!"
Günün ilanı
Hukuka olan güvenimi kaybettim. Eski güvenimin hükmü yoktur!..
Balthör
Günün Şiiri
Tüme varım
Son gemi benim için kalkar limandan
Son kampanyalar benim için vurulur
Siz uyursunuz geceleri
Yalnız benim sesim duyulur
Her sefer ışıyan bir şey kalır gerilerde
Deli divaneye döner içim
Bütün gücümle çarklarına geminin
Bir türlü dönmezler geriye
Usulca beni de sarar çarkların sarhoşluğu
Apaydınlık düşlerle çıkarım sefere...
Tekin Gönenç (Varlık-1956)
Güllün Olayı
Ara sıra yandaş basında yakınıyorlar:
"Bu iktidar hiç mi iyi şey yapmıyor?"
Bunu soranlar, aslında dolaylı yoldan iktidarın genellikle kötü işler yaptığını, itiraf etmiş olmuyor mu?
Balthör
Günün Biberi
Yakın tarihe kadar ulusal bayramları devlet kutlar halk ikinci planda kalırdı.
Artık tersine döndü...
Ulusal bayramlarda halkın coşkusu, devlet törenlerinin önüne geçti...
Mustafa Balbay
Öküz çobanı…
23.5.1977 tarihli Hürriyet’te çıkan imzasız küçük bir fıkrayı "Çetin Altan"dan aktarıyoruz:
"Ne hikmetse.."
Avrupalılar, Amerikalılara kızdıkları zaman:
"Zaten Amerika"yi kovboylar yönetiyor" derler.
Bu açıdan büyük bir benzerlik sayılır Türkiye ile Amerika arasında. Çünkü bizde de yöneticilerin çoğu kovboy türündendir.
“Ne anlamda yani?” diye sormayın.
Malum ya..
"Kovboy, Tükçe’de öküz çobanı demektir."