Yaklaşık bir ay önce arabamı sattım. İkinci el araba arıyorum, keseme göre uygunu yok. İki haftadan beri araba pazarına gidiyorum, uygun araba bulamıyorum. Pazar günü gazetede izin günüm.
“Hanım bir de senin şansını deneyelim. Hadi kalk araba pazarına gideceğiz” diyerek, evdeki işini bıraktırıp araba pazarına götürdüm. Pazarda araba çok. 1980-1990 arası düşük model ya da 2009-2010 gibi yüksek model. Bizim gibi orta direğe göre araba pazarında araba yok!
Araba pazarını dolaşırken, arkamdan birisi sesleniyor.
“Sadi Bey, Sadi Bey”
Bana seslendiğini zannetmeyerek bağıran sese itibar etmedim. Eşim arkasına dönüp baktığında, bağıran kişi beni işaret etmiş.
“Sadi, beyefendi herhalde sana sesleniyor. Tanıdık birisi galiba?” demesiyle kafamı çevirip baktığımda, AK Parti’nin kuruluşundan beri parti içerisinde aktif siyaset yapan iyi tanıdığım eski bir arkadaş.
AK Partili eski dost, kayınbiraderi ile bizim gibi ikinci el araba bakmak için gelmişler. Ayaküstü hal hatır sorduktan sonra, konu seçimlere geldi. AK Partili dost, partisinin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Eskişehirlilerin çok yakın tanıdıkları bir ismi aday göstereceğini söyledi.
“Bu isim Nabi Hoca mı?” diye sordum.
Çünkü daha önce Ankara’da ikamet eden ve AK Parti’ye çok yakın bir dostum, partinin kulislerinde Nabi Avcı’nın isminin dolaştığını söylemişti.
BAŞBAKAN İLE BAŞ BAŞA KONUŞMUŞLAR
“Hayır, Nabi Hoca değil. Ben ismi duyunca şaşırdım. Açıkçası heyecanlandım da. İnanamadım. AK Parti Genel Merkezi’nde Ankara’daki Eskişehirliler vasıtasıyla araştırma yaptırdım. Bu isim bakan olduğu için çok fazla açık vermiyorlar. Araştırmayı yapanlar biraz daha başbakana yakın isimlere temas kurduklarında yüzde 80 doğru olduğunu öğrenmişler. Başbakan ile müstakbel aday baş başa görüşmüşler” dedi AK Parti’li arkadaşım.
BU İSİM KİM?
“Deminden beri eveleyip durdun. Müstakbel aday kimmiş? Kim olduğunu söylemeye-
ceksen neden anlattın bana?” dediğimde bombayı patlattı!
“Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım Eskişehir’den, Sosyal Demokrat’tan taslı olan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı” dedi.
AK Parti’li arkadaş ‘kesin’ diyor. Kesin ise her iki isimde gerçekten önemli marka.
AK Parti, Eskişehir’de Yılmaz Hoca’yı ancak Binali Yıldırım ile zorlar. Belki de başa baş, kıran kırana bir seçim yaşanır.
Ertuğrul Günay da İzmir de tutar. İzmir’de sosyal demokratların ağırlığı var. Ertuğrul Günay İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğunda, o da İzmir’de CHP ile kıran kırana savaşır.
Gerçekten bu iki isim aday olursa, CHP ne gibi bir strateji izleyecek doğrusu merak ediyorum. Bekleyip göreceğiz.
AK PARTİ’NİN ANKETİNDEN AK PARTİ ÇIKMIŞ!
Temmuz ayı sonu ve Ağustos başlarına rastlayan tarihler arasında AK Parti Genel Merkezi, bir araştırma şirketine Eskişehir’de anket yaptırmış.
Şehrin tüm mahallerinde ve merkeze bağlı köyden mahalle yapılan kırsal kesimde yapılan bu ankete 5 bin kişi katılmış. Daha doğrusu yoldan geçen kadın-erkek, genç erkek-kız. Kahvede oturan yaşlılarla, izin alınarak sayıca kalabalık olan iki özel fabrikanın işçileri arasında yapılmış bu anket.
Geçmişte aktif siyaset yapan, bugün elini ayağını çeken, bir dönem DYP çatısı altında birlikte siyaset yaptığım Eskişehir’in siyasi duayenlerinden bir ağabeyim. Bugün Yılmaz Hoca’ya çok yakın, AK Parti’ye de sempati duyan bir isim.
Ara sıra yazıhanesine uğrarım. Sohbet ederiz. Daha çok siyaset konuşuruz. Cumartesi günü de ziyaret ettim. Önüme Eskişehir’de yapılmış bir anket sonucu koydu. “Bak evlat Eskişehir’deki son durum bu” dedi. Sonuçlar ilginçti. MHP bile yüzde 10’luk seçim barajını aşıyor.
AK PARTİ: % 41, CHP: % 35, MHP: % 14, KARARSIZ : % 6, FİKRİM YOK : % 4.
Daha yerel seçimlere yaklaşık bir yıl var. Yerel seçimlerde oyların rengini daha çok adaylar değiştirir. Belediye başkan adayları resmen açıklandıktan sonra yapılacak anketler, bugünkü çıkan bu tabloyu değiştirebilir.
Adaylar ya makasın aralığını iyice açar ya da kapatır.
GÜNÜN FIKRASI:
TESBİH
Bir gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. Nuh Nebi’den mi kalmış, Kalubela’dan mı? Her ne ise.. Her tarafı delik deşik olmuş; adeta çökmeye bir bası kalmış. Hoca’nın yüreğine bir korkudur duşmuş ama, ne desin? Nihayet bir söz arasında:
“Yahu, bu senin tavan da ne kadar gıcırdıyor be, beşik mi mübarek!” diyecek olmuş ama, hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak;
“Ağzını hayra aç Hoca, bu gıcırtı beşik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hakka teşbih çekiyor!” demiş.
Hoca’nın kozu küllenir mi? Gözlerini hancının gözüne dikerek;
“Peki ama, demiş; ya bu tavan böyle tespih çeke çeke aşka gelip de secdeye kapanırsa, bizim halimiz nice olacak!”