Sayın Cumhurbaşkanı ve iktidar partisinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin içerisinde uzun süredir ciddi bir temizlik yapacağını ifade ediyor. Temizleyeceği kişileri de “Metal yorgunu” olarak adlandırıyor.
Erdoğan’ın her seçimde şampiyon olduğunu düşünürsek, yaptığı bu hamlenin partisi açısından olumlu olduğunu ifade edebiliriz.
*
Peki, metal yorgunluğu da aşıp, kafatası içerisinde fındık kadar beyni dahi kalmayan, tamamen saman fışkıran kişilere de bir bakması gerekmiyor mu?
*
İktidar partisinin MYKY üyesi Ayhan Ogan…
Katıldığı bir televizyon kanalında aynen şunları söylüyor: “15 Temmuz günü yeni bir devlet kurduk. Kabul etseniz de, etmeseniz de kurduk. Bu devletin kurucusu da Recep Tayyip Erdoğan’dır.”
*
Böyle yalamalı bir karikatür vardı…
Ogan’ın Cumhurbaşkanı’nı ilgilendiren sözde övgü niteliğindeki ifadeleri, diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti Devleti için de aşağılayıcı sözleri, o karikatürü aklıma getirdi birden.
Cumhurbaşkanı ise bu kadar yüzsüz ve çirkin bir övgü, devlete dönük de sövgü karşısında rahatsız olacak ki, şunları söyledi: "Kim ne derse desin hepsi hikaye. Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka devletimiz yoktur."
Cumhurbaşkanı’na katılmamak elde değil. Bu ifadelerini tüm kalbimle destekliyorum ve o halde gereğini yapmalı diyorum. Metal yorgunluğun da ötesine geçmiş, beyin fukarası bu zata hak ettiği dersi vermeli diyorum.
*
Ogan’ın bu sözleri üzerine Cumhuriyet Savcılarını göreve davet ederken, Atatürk’ün, bir türlü anlamamakta ısrar ettiğimiz şu sözüyle bu bölümü kapatıyorum: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
İnsanlar mutsuz ve gergin
Geçen Cumartesi günü dişçi de kontrolüm vardı.
Neyse kontrolü yaptırdım.
Dedim ki, bir de hafta sonu kahvaltısı yapayım.
Adalar’da bir yere oturdum, siparişi verdim bekliyorum.
İnsanları seyrediyorum…
*
Birisi yavaş yavaş yürüyor.
Başı öne eğik, yüz kasları gerilmiş, oldukça sinirli.
Kısık sesle söve söve geçti gitti.
*
Karşıda, şehir dışından geldiklerini tahmin ettiğim bir aile. Her halde kahvaltı yapacak bir yer arıyorlar. Bir anda baba oğul arasında bağrışma başlıyor. Hemen sonrasında baba, oğluna şak diye bir tokat atıyor, küfrediyor. Koskoca çocuk, sokağın ortası! Anne aralarına girmeye çalışıyor, küçük aile bireyi de ağlamaya başlıyor.
*
Hemen yandaki masaya bir grup oturuyor. Kalabalık. Hatta masaları filan birleştiriyorlar. Onlar konuşurken ben de kulak misafiri oluyorum, İstanbul’dan gelmişler. Anladığıma göre büyük ticari iş yapıyorlar. Neyse garson geldi sipariş alacak, müşteriler garsondan tavla istedi. Garson da tavlanın dışarıda oynanmasına izin vermediklerini, içeride oynayabileceklerini söylüyor. Müşteriler bir anda parlıyor, “Nasıl izin vermezsiniz, siz nasıl işletmesiniz, sizin yapacağınız işin de” gibi sözlerle hakaret yağdırmaya başlıyor. Yetmiyor, cam şekerliği yere atıyor birisi. Garson şaşkın ve korkuyor. İçeriden bir yetkili geliyor ortamı yumuşatmak için ama nafile! Adamlar yetkiliye de posta koyup söylene söylene mekanı terk ediyor.
O sıra düşündüm ve dedim ki, insanlar mutsuz ve hayli gergin.
Patlamaları için küçücük bir sebep dahi yetiyor.
*
Sonra, ya bir de bu patlama toplumsal olursa diye aklımdan geçirdim…
Alkışlar SARAR, Yenilmez ve Sezer’e
Geçtiğimiz günlerde, “ETİ göğüslüyorsa SARAR’da sırtlasın” başlıklı bir yazı kaleme almış ve SARAR’ın da tıpkı ETİ gibi Eskişehirspor’a destek vermesi gerektiğini kamuoyuyla paylaşmıştım.
*
Sevindirici bir gelişme oldu. SARAR, loca satın alarak ve yüksek meblağda ciddi bir reklam vererek, takıma destek oldu. Bu nedenle Cemalettin Sarar’a teşekkür ediyoruz.
*
Unutmadan…
Eczacılar Odası Başkanı Yücel Yenilmez ve Eskişehirspor eski başkanlarından Yılmaz Sezer’in de hakkını verelim. Yenilmez takımın tüm ilaç masraflarını karşılayacak, Sezer’de alt yapı giderleri için kulübün kasasından beş kuruş çıkarmayacak. Her ikisini de tebrik ediyor, örnek olarak gösteriyoruz.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...