Yaşamın İçinden: Ömer Duru
Doktor bir gün önce ameliyat ettiği hastasının yanına üzgün şekilde girmiş:
“Size iki haberim var. Birisi iyi, birisi kötü. Önce hangisini öğrenmek istersiniz?”
Hasta korku ve endişe içinde mırıldanmış:
“Önce kötüden başlayın. ”
Doktor anlatmış:
“Dünkü ameliyat sırasında ufak bir kaza oldu. Biliyorsunuz bizim kullandığımız bıçaklar çok keskindir. Ufak bir şansızlık bıçak bir anda kayıp, penisinizi kökünden kesti. ”
Hasta perişan. Hıçkıra hıçkıra ağlarken sormuş:
“Şu iyi haberi de söyler misiniz? ”
“Elbette” demiş doktor:
“Ameliyat sırasında kesilen her parça biliyorsunuz incelenir. Biz de öyle yaptık. Penisiniz kanser değilmiş. ”
--//--
Söyler misiniz?
Hasta doktorunun verdiği haberlerden hangisine sevinsin?
İşe yarayan organın kazara kesildiğine mi?
Yoksa işe yaramayacak organın ”kanser” olmadığına mı?
Toplumsal yaşamın, özellikle de politik gelişmelerin değişik alanlarında aynı olayları görüyoruz.
İşte en son örnek, İmrallı’da yatan Apo olayındaki gelişmeler.
Bir zamanlar ”Bebek Katili” diye lanet okuduğumuz, adına “Sayın” sözcüğünü ekleyenler için soruşturmalar açtırdığımız, Abdullah Öcalan için devlet adına görüşme hazırlığı yapılıyor.
Türk bayrağına sarılı şehit cenazelerinin ardından ağlayan analar, babalar, genç eşler, kurşunlanan bebekler, dağlarda PKK ile savaşan Mehmetçikler, PKK ile savaşmış komutanların Silivri’de yatması…
Hangisi iyi, hangisi kötü?
Gelin de çıkın işin içinden.
---//--
Dün kahvede sordular:
“Hocam Apo hapisten çıkacak mı?”
“Hayır. Bunu nereden çıkardınız?” dediğimde yaşlı olanı şöyle konuştu:
“Gidiş onu gösteriyor. Bunun başka türlü izahı var mı?”
Çok ilginç.
PKK konusunda izlenen politikayı gören vatandaş daha neler söylüyor neler?
Evet, terör önemli ama PKK terörü konusunda en fazla acı çeken vatandaşın ikna edilmesi de çok önemli.
Günlerin Getirdiği
--Emre Demir yalnız kalmamalı--
DP İl Başkanı Emre Demir’in partiyi harekete geçirmek için elinden gelenin fazlasını yaptığını belirten bir okurumuz diyor ki “Demokrasinin temel direği olan DP’ye bu ülkede her zaman ihtiyaç duyulmuştur. Ne var ki, kısır çekişmeler bu partiyi başka partilerin oy deposu durumuna getirmiştir. Halen il başkanı olarak görev yapan Emre Demir yalnız bırakılmıştır. Şahsen tanıdığım eski DP’lilere bunu anlatıyorum. DP’li olanlar da artık başka partilere yama olacaklarına yuvalarına dönmelidirler. ”
Okurumuzun söyledikleri doğru. Yıllar önce DP’den belediye meclisi üyeliği yapıp, partinin değişik kademelerinde görev alan, Hamamyolu’nda esnaflık yapan okurumuz ise, DP sayesinde milletvekiliğine ve belediye başkanlığına gelenlere sitem ederek şöyle konuştu “Orhan Soydaş nerede? Ömer Eker ne yapıyor? Fevzi Yalçın, Demir Berberoğlu, İbrahim Dedelek ve Sadri Yıldırım gibi isimler DP’nin adresini öğrensinler artık. DP’den milletvekili adayı olanlar, başka partilerde kendilerine verilen belediye meclis üyeliklerinin gölgesine yatmamalı. AKP gidip, işlerini genişletenleri bu partililer hep biliyorlar. DP’de Emre Demir, efendi bir adam. Daha sert konuşmalı. DP’nin sayesinde mevki ve makam sahibi olanları anlatmalı partililere. Ben genç Emre Demir’e destek veriyorum. Emre Bey de liste yaparak eski DP’lileri teker teker ziyaret etmeli. Partide yapılacak toplantılara davet etmeli. ”
Evet. Son günlerde DP İl Başkanı Emre Demir’in dizginleri toplaması yankılanmaya başladı. Bakalım bu çıkışın sonu nereye varacak? Kulağı çınlatılanlardan ses gelecek mi?
--Vah sevgili öğretmenim vah—
Eğitim Bir-Sen’li bayan öğretmenlerin önceki gün kıyafet konusunda yaptıkları eylemi görünce “Vah benim sevgili öğretmenim vah. Demek sen bu hallere de mi düşecek, Atatürk Köşesi yaptığın, O’nun devrimlerinden söz ettiğin dersliğine başı kapalı girmeye kalkacaktın öyle mi? ”dedim. Kravatlarını çıkaran erkek öğretmenlere baktım. Toplum onları yıllarca öğretmence giyimlerinden tanıyordu. Hatta sokaktaki sıradan bir vatandaş bile, temiz giyimli, boynu kravatlı birini gördüğünde “Sen öğretmen misin?” diye soruyordu. Öğretmen yalnız halka rehberliğinden değil, kılık kıyafetinden de tanınıyordu. Ve öğretmen bu örnek yaşamını ölünceye kadar hem üstünde başında, hem yüreğinde taşıyordu.
Her neyse… Eğitim Bir-Sen’li bay ve bayan öğretmenlerin hedefi “kıyafet serbestisinden türbana geçiş” mi acaba?
Diyelim ki, türbanı kazandılar. Sıra nereye ve kime gelecek? Hedefte dersliklerde Atatürk resminin bulunmasının da yasaklanması mı var yoksa? Milli eğitimin içinin bu kadar boşaltıldığına inanamıyorum. Ama tıpkı kıyafet serbestisinin ardından türban söylemlerinin gelmesi gibi, bundan sonra olacaklar doğrusu endişelendiriyor beni.
.
(Bize mesaj ve ihbarda bulunmak için, sitenin üst ve alt kısmında bulunan mesaj gönder bölümünü kullanabilirsiniz.
Herhangi bir haber ya da köşeye yorum yapmak için ise haberin altında bulunan mesaj bölümünü doldurmanız yeterli olacaktır)
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...