Yunus Emre ve Mevlana, sevgi dolu bir felsefenin bilge insanlarıdır. Bu iki değer ki; hayatın temelini sevgi olarak görür ve bu temel üzerine atılmamış yaşamların anlamı yoktur…
“Yaratılanı severim yaratandan ötürü” sözü de insanım diyenlerin şiarıdır. Gerçekten de ne kadar kaygı duyarsam duyayım, yaşamdaki tüm insanları, hayvanları, bitkileri kısacası tüm canlıları sevmeyi amaçlıyorum. Lakin Allah günah yazmasın ama benim de sevmediğim türler var dostlarım. Bugün sizinle sevmediğim türlerin listesini paylaşmak geldi içimden uygun görürseniz…
1- Tramvaydan iner inmez ayağınızın üstünüzden hışımla geçen ve aklınızı başınızdan alan mobilet ve motosiklet süren görgüsüz türleri…
2- Babasından habersiz arakladığı metal kutusuna kendisi gibi hödük arkadaşlarını doldurup, aracı mazlum kedi ve köpeklerin üzerine sürüp, ezdikleri kedi ve köpek ölülerine alkış tutup anıranları…
3- Bir yaya geçsin diye yavaşladığınız veya durduğunuzda sağınızdan solunuzdan bir de size ters ters bakarak geçenleri…
4-Atatürk Caddesi’nden Odunpazarı istikametine giderken, tam da Emniyet Müdürlüğü’ne dönülmez işaretini gördüğü halde dönmeye çalışan ve trafiğin içine eden türleri…
5- Far ayarının ne demek olduğunu bilmeyip ya da ona verilecek üç kuruşu servet sanıp, arkanızda ya da karşınızda gözünüzü kamaştıranları…
6- Dikiz aynalarına bakmaya gerek duymaksızın, otobanın sol şeridinde salınarak trafiği alt üst edenleri…
7- Yeni yıkadığınız arabanızı batırmakla mükellef, cam yıkama fıskiyesini ayarlamaktan acizleri…
8- Arabasında biriktirip çöpe atması gerekenleri yola atan özel cinsleri…
9- Daha yeşil ışık yanmadan ardınızdan sizi uyarmak için kornasına basan altı aylıkları…
10- Aracının camından her yere tüküren kıllı cinsleri…
11- Evinin kapısına geldiği kişinin ziline basmaktansa, arabanın kornasına basmayı tercih eden özel türleri…
13- Tünellerde park lambası ya da farlar yerine, dörtlülerini yakanları
14- Lastiği patladığında hiçbir kurallı, kişiyi umursamaksızın bunu sol şeritte değiştirenleri…
15- Karda önden çekişli arabasının arka tekerlerine zincir takıp sonra “abi bi el atsana” diye yardım isteyenler kalenderleri…
16-Yüzlerce araç konvoy olup dattiri düttürü seslerle gürültü kirliliği yapan, seni mecburen arkasına takıp işine gücüne gitmeni engelleyen, yol istediğinde seni vatan haini ilan edip üzerine onlarca birden yürüyüp kendilerini delikanlı sanan ucube türleri…
17-Külüstür aracına son model seslendirme cihazı takıp kendisi gibi iğrenç müziğini de sonunda kadar açıp ayrıcalıklı olduğunu sanıp ilgi çekmeye çalışan zavallı cinsleri…
18-Babasının haram parası ile altına aldığı son model aracına kurulup kendisini yolların fatihi sayan, kural tanımayan küstah özürlüleri…
19-Kroyum ama para bende felsefesinin kıllı görüntülü, karanlık bakışlı, eli her an belinde olan düztaban soyları…
20-Gecenin bir yarısında düğün salonundan tütsülü kafalarla çıkıp “bak biz gelin ve damadı evine götürüyoruz, bu safhadan sonra neler olacak biliyor musunuz ey ahali” hatırlatmasını yapmak için koro halinde kornalarını öttüren ve bu adi uygulamayı gelenek diye yutturmaya çabalayan türleri…
21-Ben çorbama bakarım abi tekerlemesini diline dolayan her devrin rüzgârgüllerini…
22-Takiyecileri…
23-Bu ülkenin kurucusuna ve Cumhuriyet değerlerine kıyan nankörleri…
24-Gökyüzünü osurukla boyayan, lafebesi çakma demokratları, sosyalleşemeyen bazı sosyal demokratları, Atatürk posteri arkasına sığınan ama devrimlerini içselleştiremeyen (hatta devrimlerinden bihaber) bazı sözde Atatürkçüleri…
Trafik magandalarından arınmış bir dünyada gerilimsiz yolculuklar dilerim hepinize…
SİZİN SESİNİZ
Hayaller olduğu sürece…
Muharrem Karakaya kardeşim; bakınız ne anlamlı bir paylaşımda bulunmuş sosyal paylaşım üzerinden…
***
Adamın biri, her mehtaplı gecede alır başını deniz kıyısına gidermiş.
Dönüşünde sorarlarmış:
- Ne gördün?
- Dünya güzeli denizkızları gördüm, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlardı, dermiş hep.
Bir gece yine tek başına deniz kıyısına vardığında, gerçekten dünya güzeli denizkızları görmüş, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlarmış. Döndüğünde yine sormuşlar:
- Ne gördün?
- Hiç demiş, hiç bir şey...
Oscar Wilde'ın yukarıdaki harika öyküsünü ilk okuduğumda ortaokuldaydım ve ne demek istediğini anlamamıştım. Daha sonra unutmuşum. Yıllar sonra rastladığım Haldun Taner’in bir sözü bana öyküyü hem hatırlattı hem de ne demek istediğini çok çarpıcı bir şekilde gösterdi. Şöyleydi söz:
“Bir hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey yoktur.”
Naçizane ben de derim ki: Gerçekte, hayalleri öldüğünde ölür bir insan…
OZANCA
HAPSETMEYİN TÜRKÜLERİ
Yüreklerde mühür olsun
Hapsetmeyin türküleri
Kuşlar gibi özgür olsun
Hapsetmeyin türküleri
Gönüllerde coşan seldir
Bağlamada sarı teldir
Türkü dilde evrenseldir
Hapsetmeyin türküleri
Türkü bizim özümüzdür
Duygu yüklü sözümüzdür
Biz türküyüz türkü bizdir
Hapsetmeyin türküleri
Aksın gönülden gönül e
Dolaşsınlar dile dile
Suçu yokken bile bile
Hapsetmeyin türküleri
Türkü baba türkü ana
Hitap eder sana bana
Fikret’i atın zindana
Hapsetmeyin türküleri…