Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkanı bir gazeteye yaptığı ziyarette, o insanların gözünün içine baka baka kandırmış. O arkadaşlarla başkanın sözüne inanarak yazmışlar.
‘Eskişehir’de oylarımızı ikiye katlayacağız. Büyükşehir Belediyesine çıkaracağımız aday herkesi şaşırtacak. İlçelerde de başarılı olacağız’ diyerek bırakın başkalarını kendi kendini bile kandırıyor.
Kaç günlerdir yazıyorum.
Parti içinde huzursuzluk olduğunu yaza yaza sağır sultan bile duyurdum. Nedense kendisine yazılarım gerek mail yolu ile gerekse posta ile gönderilmesine rağmen, bir Eskişehir Milletvekili ve üstelik Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel duymadı!
Bir gün olsun İl Başkanı Ayhan Sezer ile Tepebaşı İlçe Başkanı Abdürrezzak Aktaş, Odunpazarı İlçe Başkanı Günaydın Öztürk’ü yanına alıp ‘sizin neyiniz var? Neden bir birinizle konuşmuyorsunuz? Alıp veremediğiniz nedir?’ diyerek sormadı.
Aslında sorunu çözecek kişi olan Ruhsar Demirel, ‘yesinler bir birlerini’ diyerek içten içten kanayan yarayı durdurmak için müdahale etmedi.
Sonunda MHP Odunpazarı İlçe Başkanı Günaydın Öztürk, yaşanan olaylardan duyduğu rahatsızlıktan dolayı istifa etmeyi tercih etti.
Kurultay da İl Başkanı ile birlikte 14 kişi Genel Başkan adayı Koray Aydın’a destek vermişlerdi.
Odunpazarı İlçe Başkanı Günaydın Öztürk ise Devlet Bahçeli’ye. Günaydın Öztürk’ün istifası İl Başkanının Koray Aydın’a destek vermeyen Öztürk’ten böylelikle intikam aldığı şeklinde yorumlandı.
Ben yazıyorum. Sağda solda MHP İl Başkanına soruyorlarmış;
‘Sadi Seda’nın yazdıkları doğru mu? Parti içinde huzursuzluk var mı? Tepebaşı ve Odunpazarı İlçe Başkanları ile niye konuşmuyorsun?’ diye.
Verdiği cevap:
“Sadi’nin yazdıkları gerçekleri yansıtmıyor. (sanki benim asker arkadaşım) İddia edildiği gibi bir huzursuzluk yok. Uyum içerisinde çalışıyoruz. Yerel seçimlerde gerek Büyükşehir gerekse Odunpazarı ve Tepebaşı İlçeleri ile taşra ilçelerinde iddialıyız.”
Peki, sorun yoksa Odunpazarı İlçe Başkanı duru durup dururken neden istifa etti?
Hani uyum içerisinde çalışıyordunuz?
Gerek Tepebaşı İlçe Başkanı Abdürrezzak gerekse Odunpazarı İlçe Başkanı Günaydın Öztürk, hani derler ya; ‘sapına kadar’ diye. Her ikisi de gerçekten sapına kadar MHP’li. Günaydın Öztürk, öğretmenlik, müdürlük yaparken bile partisinin kapısından girmeye korkmuyor, etkinliklere katılmaktan çekinmiyordu.
Böyle bir isim bile artık yaşananlara sabredemeyerek istifa etmek zorunda kaldıysa, buna da hala Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Demirel sessiz kalıyorsa o zaman bu parti nasıl oyunu ikiye katlayacak!? Ben anlamıyorum, anlayan varsa bana anlatsın.
BEN YAZINCA İNANMAMIŞLARDI
11 Şubat 2013 Pazartesi günkü yazımda, Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı’nın bütçesinin 400 milyon TL olduğunu yazmıştım. Bu açıkladığım rakama inananların sayısı bir elin parmaklarını geçmedi. Çünkü beklenti en az 600 milyondu. 400 milyonu az buldular. Bu nedenle ‘yazdığın rakam gerçek değil’ demişlerdi.
Oysaki aldığım kaynak çok sağlamdı. Minik kuşum getirmişti bu haberi. Ben minik kuşuma güveniyordum. Zaten güvendiğim için rakamı yazmıştım.
İsterseniz o yazımdan küçük bir alıntı yapayım:
‘Başkent ilan edileli ve başkentlik çalışmalarını organize edecek Kültür Başkenti Ajansı kurulalı da neredeyse 5 ay oldu. Eskişehir’in resmen 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olmasının üzerinden de 40 gün geçti. Ajansın Bütçesi Bakanlar Kurulu’ndan minik kuşumun bana söylediğine 400 milyon TL olarak nihayet çıkmış. Baktığınızda 400 milyon TL çok büyük para değil. Bu parayla bir yılı aşacak organizasyonda neler yapılabilir? Bu 400 milyon bütçe ne kalıcı eserlerin yapımına yeter ne de bir yılı aşkın süre boyunca kutlanacak etkinliklere yapılacak harcamaya.‘400 milyon TL yetmez’ gibi bir düşünce oluşunca o zamanda,”Hele bu para gönderilsin. Ajansın kasasına girsin. Yetmezse takviye yapabiliriz” diye konuşulmuş bakanlar kurulu toplantısında.’
Valimiz Dr. Kadir Koçdemir Ajansın Bütçesini 400 milyon TL olarak açıkladığında, ilk önce bana inanmayanlara tek tek telefon ettim. Onlarda özür dilediler.
Son iki haftadan beri yazdıklarım birer birer doğrulanması, istihbaratımın önemli olduğu ortaya çıktı.
Beni izlemeye ve okumaya devam edin.
FIKRA:
İngiliz, Amerikalı ve Türklerin bulunduğu gemi kaza yapar ve su almaya başlar. Kaptan telaşla yolcuların arasına girer ve.
- Lütfen herkes sakince filikalara doğru gitsin gemi su almaya başladı.Yolcular bu uyarıyı umursamaz ve aynen devam ederler. Kaptan aynı uyarıyı birkaç defa yapar ve insanların gemiden ayrılmadıklarını görünce çaresizce geri çekilir. Bu arada uyanık kaptan yardımcısı kaptana:
- Ben bu insanların hepsini gemiden çıkarırım… Kaptan:
- Nasıl yapacaksın bunu hemen yap. Kaptan yardımcısı gider ve bir süre sonra geri döner gemi bomboştur. Kaptan merakla sorar:
- Ya nasıl başardın bunu? Kaptan yardımcısı anlatır:
- İngilizlere sizin gibi asil bir milletin böyle batan bir gemide ne işi olur dedim hepsi denize atladı, Amerikalılara deniz suyu insan sağlığına yararlıdır dedim onlarda hemen suya atladı.
Kaptan merakla sorar:
- Peki Türklere ne dedin, onlar kesinlikle ayrılmaz gemiden.
Kaptan yardımcısı pişkin pişkin gülerek:
- Türklere de denize girmek yasaktır dedim.