Insanları başarıya götüren yol iyi ve güzel yanlarıyla böbürlenmek, gururlanmak ve sürekli bunları dile getirmek değil aksine sürekli kendini eleştirebilmek, eksik veya hatalı noktalarını bulup onlarıda güzele iyiye çevirmekte saklıdır. Kusursuz ve mükemmel olmanın mümkünatı olmadığı için bu ömür boyunca asla bitmeyecek bir süreçtir.
Insanlar gibi şehirler, ülkeler, kurumlar içinde aynı düstur geçerli. Yapılan güzel işleri sürekli dillendirmek ve ufuk çizgisini bununla sınırlı tutmak maalesef şehirlerinde kötü kaderi. Çok iyi yapılan bir kaç ana yemek her gün yersek bir süre sonra lezzetsiz anlamsız gelmeye başlar. O yüzden mutfaktaki ekibin veya rekabet halindeki aşçıların sürekli yeni lezzetler keşfetmesi, sürekli farklı soslar malzemeler ile yeni birşeyler denemeleri gerekir.
Eskişehir de bana kalırsa bu durumdan muzdarip şehirlerden birisi. Hem Iktidar hem de yerel yönetimler adına yapılanlar ile gurur duyulmaktan yapılmayanların sorumluluğu bir türlü kimse tarafından üzerine alınmıyor ve eksikleri dile getirenler ne isa ne musa misali hep kötü oluyor. Insanlar olarak bizlerde çok masum değiliz. El birliği şehrimize ve kendimize kötülük yapıyoruz.
Hem yerel yönetim hem de Iktidar yatırımlarından elbette yararlandık ama kafamızdaki Eskişehir vizyonunu bir yemeğe benzetirsek maalesef bazı malzemeleri, sosları,baharatları eksik pahalı bir yemek ama benzersin bir sunum var. Bu beklentiyi yükseklere çıkardığı için tadımın ardından bir parça hayal kırıklığı yaşamak kaçınılmaz oluyor.
Gençlik şehrimiz diyoruz ama şehir merkezindeki spor salonumuzun hali belli.
Futbol şehrimdediğimiz Eskişehir'in yapımı devam eden stadyum bitmeden yıllardır kullandığı mevcut stadyum gibi.
Sosyal şehiriz diyoruz ama bırakın sokak hayvanları için hakkını veren barınak imkanını maalesef büyük parklarımıza evcil ya da sokak hayvanlarının girmesi bile yasak.
Iktidar bilmem ne kadar yatırım yapıyor, bakanımız var diyoruz şehrimizdeki mevcut okulların da yıkılmanın yerine yapılması planlanan okulların da hali nice. Bir de 3. Üniversite diyeceğim ama belli ki buna hazır değiliz.
Turizm şehri diyoruz ama son yıllardaki atağa rağmen otel sayımız, oda sayımız ve hizmet kalitemiz ortada.müstüne üstlük 5 yıldızlı tek otelimiz var.
Şehrin merkezi sayılabilecek bir çok noktada belli bir süre yürümeden herhangi bir ulaşım aracına binmek mümkün değil. Biçilecek vasıta sayısı ise maalesef çok yerde alternatifsiz ve oturarak yolculuk etmeyi unutanların sayısı epey fazla.
Hoşgörü, kültür, çağdaş şehiriz ama insanımız da az değil. Başta trafik olmak üzere günlük yaşamda sürekli gurur duyduğumuz bu nitelikler maalesef hiç birimizde yok.
Hizmet yerine siyasi kavga, biz başarılı olamazsak onlarda olmasın düşüncesini şiar edinmiş bir paradoks. Yeni isim yetiştirmek de cimri, dedikodu da bol bir medya sektörü. Spordan siyasete sanat dünyasından edebiyata birbirine destek olunduğunda daha yükseğe çıkabilecek iken maalesef ayağından aşağı çekilen nice yetenekler.
Tüzel kişilik olan sendika, oda, STK gibi pek çok yerde tekil şahısların keyfiyeti ve aymazsınız gibi türlü türlü gariplikler.
En demokratik zannettiğimiz isimlerin en diktatör tavırları. En sosyalist dediklerimizin zalım davranışları ve daha nice bla bla bla
Insanın yüzlerce sayfa yazabilirim ama yazdıkça üzülüyorum. Birşeyler kolay kolay değişmez biliyorum ama en azından ufacık bir farkındalık ya da şu meşhur kelebek etkisi olursa Eskişehirli olduğuna kimseyi inandıramadığımız Hoca Nasrettinin dediği gibi "Ya Tutarsa"