Önceki gün akşam ES TV Stüdyolarında Anadolu Gazetesi Köşe Yazarları sevgili Şinasi Kula ve Hasan Atak ile birlikte ‘Anadolu’dan Kente Bakış’ programında konuşurken konu, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü nedeniyle vermiş olduğu kahvaltıya geldi.
Bu kahvaltılı toplantıda Yılmaz Büyükerşen’in, gazeteci arkadaşların gazete ve kitap okumadıklarından çok fazla bilgi sahibi olamadıkları konusunda eleştiri yapmıştı.
Arkadaşlar bu eleştiriyi hak ediyor mu etmiyor mu? Bu konu hakkında yorumu kendilerine bırakıyorum.
Ben başta Yılmaz Hocam ile birlikte Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye Başkanlarına bir öneri sunmak istiyorum.
Kimisinin ‘Ulusal’ kimisinin ise ‘yaygın’ basın dediği gazetelerde çalışan muhabirler ile köşe yazarlarının aldıkları maaşları Anadolu’daki gazetelerde çalışan arkadaşların 3-4 katı. Bu maaşları anadolu basınında çalışan arkadaşlar almıyor. Bu nedenle ayda iki kitap, iki gazete almaya kalksa nereden baksanız 60-70 TL. Bu birilerine göre önemsiz bir rakam gibi görülse de, yerel gazetelerde çalışanlar için önemli.
O zaman yerel gazetelerde çalışan muhabirler ile köşe yazan arkadaşlara başta Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen olmak üzere Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ayda ikişer kitap hediye etseler bence çok da anlamlı olur.
Bir kitap evi ile anlaşılarak gazetecilerin isimleri verilir. Gazeteciler de o kitap evine giderek seçme hakkını kullanarak o kitapları alsa, ayda iki kitap okumuş olacak. Elinde kitabı olanlarda artı iki kitap daha okumuş olur.
Bu benim şahsi fikrimdi. Şinasi Kula ve Hasan Atak’ta destek verdiler. Diğer arkadaşlar destekler mi karşı mı çıkar onu bilemem.
Birileri usulsüz mü görür onu da bilemem. Kişinin bakış açısına bağlı. Ancak kitap hediye etmek açık olarak yazayım ‘rüşvet’ olarak görülüyorsa görülsün. Ben bu rüşveti her zaman kabul ederim.
Uygulamayı da ilk olarak gazetecileri ‘gazete ve kitap okumamakla’ eleştiren Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen başlatırsa, daha büyük anlam taşır.
*********
“ESKİ OTOGAR’A BU YIL BAŞLAYACAĞIZ”
Sarar Şirketler Grubu Onursal Başkanı Cemalettin Sarar’a dün telefon ettim. Eski Otogar hakkında gazetelerde haberler çıktığını, buraya yatırım yapmak için daha ne kadar bekleyeceklerini sordum.
Kendisiyle yapmış olduğum her görüşmede, eski otogar’ı bir ton altın fiyatına aldığını söylüyordu. Bende, bu yatırımın bir ton altının getirdiği kazancı getirip getirmediğini soruyordum.
‘Çok büyük getirisi olmadı. Eğer bir ton altın almış olsaydım bugün getirisi gayri menkulden daha fazla olurdu’ derdi.
Bir ton değil, 100 gram altınım bile yok. O nedenle bir ton altının ederi nedir bilmem. Neyse konumuz bu değil zaten. Allah Cemalettin Sarar ile Sarar ailesine daha çok versin. Onlarda bu paralarla yeni yeni fabrikalar açarak istihdam imkanı yaratsınlar. Sarar Markalı şirketlerde 5 bin kişi çalışıyorsa bu sayı 6 bin olsun. Ben buna daha çok sevinirim. Çünkü işi olmayan, iş arayan bin kişi daha iş imkanına kavuşur. Akşam evlerine giderken bir ekmek, çocuğuna veya çocuklarına okul harçlığı verebilecek para kazanmış olacaklar.
KIZILCIKLIDA OTELE BAŞLADIK, ESKİ
OTOGAR’A DA BU YIL BAŞLAYACAĞIZ
Cemalettin Sarar soruma şöyle cevap verdi:
“Sadiciğim biz Sarar Şirketler Gurubu olarak Türkiye’yi dolayısıyla Eskişehir’i tüm dünyaya tanıtmaya çalışıyoruz. Açtığımız mağazalarda laf olsun diye açılmıyor. Her birinin büyüklüğüne bakılırsa anlaşılacaktır. Biz adımlarımızı sağlam atıyoruz. Bir yatırımı bitirip diğerine başlıyoruz. Bozüyük AVM’yi tamamladık. Sarar Basma Fabrikasının içerisinde Butik Oteller yaptık. Kızılcıklıda ETİ Plazanın yanında Otel’e başladık. Bu yıl içinde de eski Otogar’a başlayacağız. Projeler büyük ölçüde tamamlandı. Sıradan bir otel olmayacak. Bittikten sonra da herkes bize teşekkür edecek böylesine güzel bir tesis kazandırdığımız için.”
Bakalım gerçekten bu yıl eski otogarda inşaat başlayacak mı, yoksa yine başka baharı mı kalacak?
********
FIKRA:
Paraşüt Satmıyoruz
Üç adam şişman karıları hakkında bir birleriyle konuşuyorlarmış.
Birinci adam:
-Benim karım öyle şişman ki asansöre binecektik asansöre sığmadı.
İkinci adam:
-O da bir şey mi? Benim karım 120 ekran LCD televizyonun önüne geçti, televizyonu izleyemedik.
Üçüncü adam da:
“Siz onları bir şey mi sanıyorsunuz? Karıma iç çamaşırı almaya gittik. Satıcı adamdan karım için sutyen istedik. Adam beyefendi biz paraşüt satmıyoruz dedi:)))
*******
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...