Bugün Kurban Bayramı, kurbanlar kesilecek sevap niyetiyle etler dağıtılacak herkese. Yürekler bir olacak gönüllere kilitlenecek. Gökler rahmet bereketiyle yağmurlar boşaltacak yeryüzüne. Bugün hepimizin yüreği şenlenip bayram sevinciyle coşacak.
Ben çocukken annem, babam bahsederlerdi eski bayramlardan. Ben de küçük kafamla düşünür bir anlam veremezdim. Kendi kendime '' bence şimdiki bayramlarda güzel'' diye düşünürdüm. Bu günlerde ben de eski bayramlar der oldum. Bu yaşlanıyorum mu demek acaba.
Eski bayramları düşünüyorum. 4 çocuklu bir ailenin ikinci büyük çocuğuydum. 5-6 yaşlarımdan bir kare hafızamda mesela. Hiç unutmam vitrinde beğendiğim bir ayakkabıyı almıştı babam. Ne kadar sevinmiştim. Hakikaten başucuma koyup uyuduğumu gece de uyanıp orada mı diye kontrol ettiğimi hatırlıyorum.
Biz orta halli bir aileydik. Öyle her zaman kıyafet alınmazdı. Bir günlük kıyafetimiz olurdu bir de bayramlık. Oysa şimdi durum ne kadar farklı. Kızıma günlerdir yalvarıyorum. Bayramlık ne istersin diye. ''Aman baba ben çocuk muyum bayram gelince ne oluyor ki diğer günlerden ne farkı var, her şeyim var, istemem ben bir şey'' diyor.
E tabi ona bizim gibi sadece bayramlarda bir şeyler alınmıyor ki. Her istediğinde hatta kendi bile gidip hoşuna giden kazağı, pantolonu alabiliyor. Yok, artık şimdiki çocukların öyle bayram heyecanı falan. Ben kızlarıma küçükken bayramları yaşatmaya fark ettirmeye çalıştım.
Ben küçükken Kurban bayramlarında hep bir telaş olurdu bizim evde. Babam etinden tırnağından artırarak mutlaka kurban keserdi.
Kurbanı babam arife günü alır, evimizin bodrumuna bağlardı. Her kurban bayramı sabahı kardeşlerim ile bana çaktırmadan kesilirdi zavallı koyuncuk. Bizim ancak kesildikten sonra haberimiz olurdu. Biraz gözyaşı döker sonra çocukluk işte unutuverir bayram harçlığımızın derdine düşerdik. Sonra annem etleri doğrardı.
Bayram arifesinde sokaklar tebrik kartı satanlardan geçilmezdi. Rengarenk bir birinden güzel tebrik kartlarını göndereceğimiz sevdiklerimize göre tek tek seçer, arkasını yazar günler öncesinden postaya verirdik. Şimdi bu gelenekte yok artık. Büyük küçük herkesin elinde cep telefonu, iPhone hatta tablet bilgisayarlar da ellerimiz. Sevdiklerimize artık tebrik değil ya mesaj gönderiyoruz ya da internetten e-mail atıyoruz.
Yine çocukluğumda babam elimden tutar bayram namazına giderdik. Namazdan çıktıktan sonra eve gitmeden doğru mezarlığın yolunu tutar, büyüklerimizi ziyaret eder, onlar için birlikte dualar ederdik.
Sonra biz çocuklar büyüklerin ellerini öper, harçlıklarımızı alır, tatmadığımız şeker çeşidi var mı diye bakınırdık. Sonra büyüklere bayram ziyaretine gidilir, akşam da babam bizi lunaparka götürürdü. Dedim ya mutluyduk, huzurluyduk.
Artık eski bayramlar yok. Çocuklar eskisi kadar coşkulu değil bayramlarda. Çünkü her zaman her istedikleri alınıyor. Bayramı beklemelerine gerek yok. Öncelikler farklılaştı. Bayramın anlamı tatile çıkmak oldu hepimiz için.
Biz çocukluğumuzda bayramları bekler bayramları yaşardık.
Bizim kuşaktan herkesin mutlaka anlatacağı bir bayram öyküsü vardır. Bizden öncekilerin de. Ne yazık ki, çocuklarımızın anlatabileceği bayram öyküleri olmayacak.
Çocuklarımıza anlattığımız bayram sevincini onlara da yaşatacak koşulları ne yazık ki ortadan kaldırıyoruz. Bayramlar mazide kalıyor ve çocuklarımızın kendi çocuklarına anlatacakları bayram anıları olmayacak. Bayram derken, hem milli bayramları hem de dini bayramları kastediyorum. Her ikisini de tüketmeye başladık.
Bayramların adı kaldı, kendisi giderek kayboluyor.
Öyle değil mi sizce de?
Herkesin bayramı kutlu olsun.
Betonlaşmaya karşıyım
Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı’yı ziyaretimizde sormuştuk.
“Atatürk Stadyumu yıkılacak, Süleyman Çakır Lisesi yıkılacak. Buralara yeni yapılar düşünülüyor. Özellikle Atatürk Stadyumu’nun yerine yeni bir bina yapılmamalı. Burası Eskişehir halkının kullanacağı yeşil alan, kent meydanı, küçük el sanatları dükkanlarının yer aldığı, hatta kır kahvelerine benzer kahvelerin de olabileceği, halkın spor yapabileceği bir alan olmalı. Altına da gerekirse iki-üç katlı otopark yapılabilir”demişti.
Burhan Sakallı’nın bu görüşlerinin altına ben de imza atarım.
Diyorlar ki, yeni stadyumu TOKİ yapacak. TOKİ’de bu stadyumun maliyetini çıkaracak bir şey almadan yapmaz.
İlk önceleri ben de öyle düşünüyordum.
Ama sağlıklı düşününce TOKİ Eskişehir’de binlerce konut yaptı. Bu konutları 40 bin liraya mal ettiyse 100 bin liranın üzerinde sattı.
Şimdi diyecekler ki,’Bankadan kredi alıp alsalardı bankaya faiz ödeyeceklerdi’.
Doğru ama. TOKİ’nin koyduğu faizin daha da altında faiz ödeyeceklerdi.
Bu nedenle TOKİ Eskişehir’den kazandığı parayla stadyumun maliyetini çoktan çıkardı.
Hem de Eskişehir’e bir stadyum yapacak maliyetten daha fazlasını.
Bırakın yıkılacak stadyum Eskişehirlilere kalsın.
*-*******
FKRA
Nasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı :
- Kahrolası kedi ciğeri yedi.
- Hınzır hayvan ciğeri yemiş.
- Canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış, diye bahaneler uyduruyormuş.
Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı:
- Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne? Hoca cevap vermiş:
- Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?.
*-*******
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...