Yaşamın içinden
Başlar ve ayaklar
Adam yorgun argın işten gelmiş.
Yemeği yer yemez de yatak odasına geçmiş.
Biraz sonra hanımı da girmiş odaya.
Bakmış adam ters yatıyor.
Seslenmiş:
“Kalk ters yatmışsın. Yastığı ayağının altına değil, başının altına koyacaksın.”
Yastıkta yatmak başın değil, ayakların hakkıdır diyen adam şöyle konuşmuş:
“Sabahtan akşama kadar bu kafanın yüzünden ayaklar ne çekiyor bir bilsen.”
.....
Akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş ya.
Aynen böyle.
Ama gelin de bunu Başbakan Sayın Erdoğan’a anlatın.
Ayaklar baş olamaz diyor da başka bir şey demiyor.
Oysa eğer bir demokratik kurallar tam olarak işlerse ayaklar da pekala baş olabilir.
Ayaklar sağlam olmazsa, başlar yerinde duramaz.
.....
Ülkemiz de polis konuşulmaya başlandı.
TOMA. Biber gazı. Tazyikli su. Cop. Kurşun. Bomba.
Dahası ölenler ve yaralananlar da var.
Başlar ve ayaklar gibi, bunda da fermanı Başbakanımız Erdoğan veriyor:
“Benim polisim Taksim’de destan yazdı.”
Ardından da esiyor yağıyor:
“Polis kurşun yiyor. Karşılığında biber gazı sıkıyor.”
Oysa ortada ne kurşun var, ne mermi.
Başbakan’ın bu yorumundan sonra, polisin önünde hiçbir engel kalmadı desek yanlış mı olur?
Bakın Ethem Sarısülük’ü vuran polis serbest.
Ne dersiniz?
2013 Türkiye’sinde vuran adam değil, duran adam olmak mı yasak?
.....
Nereden bakarsanız bakınız, insanın kafası karışıyor.
Her neyse, gelelim iç politikaya.
Dünkü yazımda, AKP’nin Eskişehir örgütünde bazı isimleri yazıp sormuştum:
“Bunlardan hangileri nerede bir araya geliyorlar?”
AKP’li dostum duyumlarına göre isimleri bölgelere göre şöyle sıraladı.
Tepebaşı Bölgesi için:
Vahap Ata, Ahmet Yapıcı, Ethem Kalın.
Odunpazarı bölgesi için:
Süleyman Reyhan, Burhan Sakallı, Ayşe Fert Dökmeci.
Büyükşehir için:
Burhan Sakallı, Harun Karacan.
.....
Aynen yaz dediği için yazıyorum.
AKP’li dostumuzun bir de notu var, diyor ki:
“Bu isimler arasında favoriler var. Eğer Büyükşehir’e dışarıdan bir isim eklenmezse kesin aday Burhan Sakallı’dır.”
Günlerin getirdiği
Taksimetreyi açmadım ki
“İsim ve adres vermeyeyim. Telefonla çağırdığım bir ticari taksi ile eski otogar yönüne gittim. İstediğim yere varınca ücret ne kadar diye sorduğumda taksi sürücüsü “Her zaman ne veriyorsan aynısını ver. Senden fazla mı isteyeceğiz” dedi. Merak edip beş TL verdim. Dönüp bakmadı. Aslında her zaman gittiğim için taksi ücretini biliyordum. Bu kez ben “Kaç lira istersin? Neden taksimetreyi açmadın? Yoksa korsan taksi misin?” diye sorunca çıkışarak “Vereceğin on lira neden üsteliyorsun. Taksimetreyi açmayı unutmuşum” dedi. Ben on lira verip üstü üç lira deyip aldım ve işime gittim.
Bu olayı anlatan okurumuz şöyle konuştu “Eskiden oluyordu. Fakat günümüz de benzeri olayların olmasını doğrusu çok yadırgadım. Kimsenin ekmeği ile oynamak istemiyorum. Köşenizde yazarsanız, bazılarına ders olur diye anlatıyorum.”
Teşekkür ediyoruz okurumuza. Söylediklerini aynen köşemize alarak ilgililerin dikkatine sunuyoruz
Köprünün
üstünden bakan vatandaş
Eskişehir’de demiryolu hattının yer alınma işi için yapılan çalışmalar ağır aksak sürüyor. Yıllardır süren çalışmalara karşın yeraltı işi bir türlü şehrin merkezinden çıkmadı. Şeker’den gelen bölüm Muttalıp Caddesi’nde sıkışırken, şehir çıkışında ki bölümde demiryolu köprüsüne takılı kaldı. Köprü yıkılacaksa ki, yıkılacak deniyor ne zaman yıkılacağını, nasıl yıkılacağını kimse bilmiyor. Köprü için farklı yorumlar yapılmış ve “Mutlaka yıkılacak, ardından da, tramvay hattı için yeni güzergah yapımına geçilecek” denmişti. Ama köprü duruyor. Köprünün üstünden baktığınız da aşağıda birkaç kişinin çalıştığını görüyorsunuz hepsi bu. Bu konuda en çok konuşan ve yorum yapan kişi AKP Milletvekili Salih Koca’ydı. Son günlerde nedense konuşmaz oldu! Bir gerçek var ortada. Eğer köprü yıkılır, demiryolu yer altına alınırsa, yerin altı neyse de üstü iyice karışacak. Kentin bir ucundan diğer ucuna geçiş zorlaşacak. Dedim ya. Köprünün üstünden geçen insanlar aşağısında sadece birkaç kişinin çalıştığını görüyorlar, hepsi bu.