Başkanı da denetleyecek kurul olmalı

19 Ocak 2017 09:59
A
a
Sütiş Eskişehir
Anayasa değişikliği paketi ve başkanlık sistemi son günlerin en çok konuşulan konusu…
Hangi kapıyı açıp içeri girsem hemen hemen herkes aynı konu hakkında bir birlerinin nasıl düşündüğünü soruyor…
Dün Eskişehir siyasetinin duayenlerinden olan rahmetli Süleyman Demirel’in yakın arkadaşlarından birisi olan Avukat Necati Okuroğlu ile karşılaştım…
Hal hatır sormanın ardından kendisine;
“Anayasa değişikliği ile gelecek olan başkanlık sistemine nasıl bakıyorsun? Partili Cumhurbaşkanı Türkiye’de sıkıntı yaratır mı? Cumhurbaşkanı kim denetleyecek?” diye sordum.
“Bak Sadi kardeş. Eskişehir’de beni en iyi tanıyanlardan birisi de sensin. Aynı partide yıllarca siyaset yaptık. Tarafsız bir görüş beyan ediyorum. Atatürk, İnönü ve Celal Bayar’da hem partilerinin genel başkanı hem de cumhurbaşkanı idiler. Yani bu sistem yıllar önce Türkiye’de yaşanmış. İlk kez gündeme gelmiyor. Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi bugün değil rahmetli Süleyman Demirel’in Adalet Partisi başbakanlığı döneminde daha sonra ANAP’ın kurucu lideri eski başbakan, cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da gündemindeydi. Bence olabilir” dedi…
Okuroğlu, bir konuya dikkat çekti…
SENATO’DA OLMALI
Okuroğlu’nun dikkat çektiği konuyu bugün pek çok kişi konuşuyor…
Nedir o? Diye soruma cevabı şöyle oldu:
“Sadiciğim Allah yukarıda şahit Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tıpkı Süleyman Demirel gibi iyi hatip, insanları ikna etmeyi iyi beceriyor. Genel Başkan ve Başbakanlık döneminde bu nedenle başarılı oldu. Bugün için partili cumhurbaşkanının olmasında mahsur yok. Ancak Tayyip Bey Allah ömür verirse iki dönem cumhurbaşkanlığı yapacak. 5+5. Turgut Özal’da, Süleyman Demirel’de parti genel başkanı iken cumhurbaşkanı seçildiler. Ne kadar tarafsız olabildiler? İster istemez parti işlerine burunlarını soktular. Bu yanlış mıydı? Bence değildi. Bugün AK Parti geçmişte gayri resmi yapılanı meşrulaştırmaya çalışıyor. Ancak Tayyip Erdoğan’dan sonra cumhurbaşkanlığına seçilen kişi Tayyip Erdoğan gibi ülke yönetiminde başarılı olamaz, hatalar yapar, ülke kötüye doğru giderse onu denetleyecek, yanlışını durduracak tıpkı ABD’de olduğu gibi senato gerekli. Cumhurbaşkanını ve meclisi denetleyecek. Cumhurbaşkanı siyasi parti genel başkanı da olacağı için mecliste çoğunluk ellerinde olursa yanlış yapabilirler. En azından senato olsa yanlışı durdurur. Başbakan yok, bakanlar milletvekili değil. Cumhurbaşkanı bakanları kendi atayacağı için bu bakanlar cumhurbaşkanın sekreterleri gibi görev yapacaklar. Yani cumhurbaşkanı her istediği kanunu kendi atadığı bakanlar kurulundan rahatlıkla geçirir. Başkanlık sistemine karı değilim. Tek endişem Tayyip Erdoğan’dan sonra cumhurbaşkanlığı makamına seçilecek kişi yanlış yaparak ülkeyi uçuruma sürükleme ihtimali. Olmaz da diyemem olurda. Ama buna senato ile önlem alınabilir. Bence senato tekrar oluşturulmalı.”
Necati Okuroğlu’nun “senato tekrar oluşturulmalı” önerisine bende katılıyorum…
Cumhurbaşkanı, atadığı kişiler değil halkın seçtiği senatörler tarafından denetlenebilir…
En azından makamı olmasa bile, TBMM’den çıkak kanunlar halkın yararına olup olmadığını denetlemeli…
 
*   *   *   *
Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar’ın hem parti genel başkanı hem de cumhurbaşkanı tartışması ve partili cumhurbaşkanlığından, sivil cumhurbaşkanlığına geçiş süreci şöyle gelişmişti.  
Cumhuriyetin ilanında tek parti olan Halk Fırkası’nın Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk, parti reisliği yanında meclisteki oylama sonunda Cumhurbaşkanlığı görevini de üstlenmişti. Atatürk, Cumhuriyet’in başlangıcında rejimin istediği şekilde tam olarak yerleştirilmesi için çok partili sistemi erken bulmuş ve herkesin CHFda toplanmasını uygun görmüştü. Bundan dolayı, fırka reisliği ile Cumhurbaşkanlığı’nın ayrılması fikrine de sıcak bakmamıştı.
1924 yılında kurulan TCF, Parti Reisliği ile Cumhurbaşkanlığı’nın ayrılması gerektiğini ve Cumhurbaşkanının bütün partilere eşit davranmasını savunmuşlardı.
1930 yılında, Atatürk’ün teşvik ve yardımları ile kurulan SCF mensupları da parti reisliği ile Cumhurbaşkanlığı’nın ayrılması ve Cumhurbaşkanı’nın bütün partilere müsavi davranmasını, direkt Atatürk’le yaptıkları görüşmelerde dile getirmişlerdi. Bu dönemde, Atatürk’ün de bu meseleye bir çözüm bulunması gerektiğine inandığını ve fakat o günkü şartlar içinde CHF Reisliği’nden ayrılmayı da uygun bulmamıştı…
Çok partili hayata geçişle birlikte, 1946 yılında kurulan Demokrat Parti’nin öncelikle üzerinde durduğu konulardan biri Cumhurbaşkanlığı ile parti başkanlığının birbirinden ayrılması konusu idi. DP 1950’de iktidara geldiğinde de bu fikrine sadık kalarak parti başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığını birbirinden ayırmıştı.
1948 yılında kurulan Millet Partisi, Cumhurbaşkanının her türlü siyasi kimlikten uzaklaştırılarak bütün millete mal edilmesini savunmuştu.
Nihayet 1961 Anayasası ile Cumhurbaşkanının parti ve TBMM üyelikleri sona erdirilerek tarafsızlık ilkesi getirilmiştir.
                                    
*-*******
 
Okurdan gelen cevap
 
Geçen hafta içerisinde üç kez MHP ile ilgili yazdığım yazılarıma eleştirenlerde, beğenenlerde oldu…
Eleştirenlere de beğenenlere de ayrım yapmadan teşekkür ediyorum…
Eleştirenlerde beğenenler de yazılarımı okumuşlar…
Özellikle MHP’nin Anayasa değişikliği paketi ve başkanlık sistemine destek verdiği için eleştirenler var…
Eleştirenlere baktığımda Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemine karşı olan partiler ile MHP içerisinde genel başkana karşı bayrak açmış kişiler…
Geçtiğimiz hafta CHP Odunpazarı İlçe Başkanı Akın Sallerel yaptığı basın açıklamasında “İt ürür, kervan yürür” ifadesini facebookta da kullanmıştı…
Akın Sallaer’in bu ifadesine pek çok kişi tepki göstermiş, eleştirmişlerdi…
Bu okurlarımdan birisi olan İbrahim Güler bir yazı göndermiş…
Bu yazısını da yayınlamamı rica etmiş…
İbrahim Güler’in yazısı şöyle:
Siyaset incelik ve kibarlıkla yapılırsa güzeldir.
Ama nerde. Meclisin çirkin yansımaları yerel siyasete de yansıyor.
Biri çıkıyor ilçe başkanınıza saldırı var " İt ürür kervan yürür" sözünü sosyal paylaşım sitenize yazın diyor, bakıyorsunuz sosyal paylaşım sitesi Facebook da, kime ve neye karşılık belirtilmeden onlarca kişi bu sözü yazarak paylaşıyor.
İyi de, bu sözün her yere çekilebileceği neden hesap edilmiyor.
AKP, MHP anayasa değişikliğini meclisten geçirdi diye kervanları yol alıyor, yürüyor da, karşı çıkan milyonlar it mi oluyor?
Ya da, birilerinin kervanı yürüyecek diye, çevreye hassasiyeti olanlar it mi oluyor?
Nereden bakarsanız bakın, iki ucu b…u değnek.
Gizli AKP yandaşı olmak istemiyorsanız bu sözü sayfalarınızdan siliniz.
Bu sözü çevreye duyarlı vatandaşlara söylüyorsanız derhal özür dileyiniz...
Bir daha da siyaset yapacağız diye baltayı taşa vurmayınız.
Birilerine yalakalık yapacağız diye de partinizi zor duruma sokup, vatandaşın gözünde küçültmeyiniz...
Bilmem anlata bildim mi?
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi