Yaşamın İçinden
Barlar Sokağı üstüne
Önceki Tepebaşı Belediye Başkanı Tacettin Sarıoğlu döneminde, ışıklandırma dahil, noksanları giderilecek denilen, ama bir türlü düzene sokulamayan Barlar Sokağı, daha sonraki dönemde, bildiğiniz gibi, Ahmet Ataç tarafından kent gelişimine paralel olacak şekilde düzene girmişti.
Ardından Barlar Sokağı üzerine yazılan olumlu yazıları izlemiştik.
Dikkatimizi çekiyor.
Ne olduysa, niçin olduysa son günlerde Barlar Sokak’a, takılanlar kadar “takanların” sayısı da artmaya başladı.
İçenler, içmeyenler, geçenler, geçmeyenler…
Siyasetle karışık yazanları görüyoruz.
--//--
Barlar Sokak’ın “Vural Sokak” olduğunu müdavimlerin çoğu bilmez.
Hatta “Barlardan önce burada koltuk meyhaneleri olduğunu da.
Barlar çoğaldı.
Büyük bir coşkuyla açılışı yapılan sakin Vural Sokak şenlendi.
Barlar Sokağı olarak yerleşti vatandaşın diline.
Mekanların şekli değişti.
Işıklandırmasıyla, gezinti yerleriyle, tertip düzeniyle…
Eskişehir, özellikle gençler için, dedim ya yeni bir sosyal mekan kazandı.
Ne var ki, benzeri her yerlerde olanlar bu mekanda da ucundan kıyısından yaşanmaya başlayınca bazıları başladı atışa:
“Denetim olmuyor. Kavga dövüş oluyor. Küçük yaşta insanlar girip çıkıyor. Tepebaşı denetlemiyor vb. ”
Oysa Barlar Sokak’ta yaşananların hem de daha fazlası, benzeri yerlerde de yıllardır yaşanıyor.
--//--
Barlarda küçük yaşta insan çalıştırılıyorsa, kavga-dövüş oluyorsa, fiyatlar yüksekse, yemekler kalitesiz ise, sokak kirliyse, iş yerleri bakımsızsa, güvenlikçiler birbirine düşüyorsa, neden Tepebaşı Belediyesi “taşa tutulur?”
Her konunun ayrı bir muhatabı olduğu neden görülmez?
Emniyet, sağlık, SSK ve trafik gibi…
--//--
Bunların hepsi, iyi güzel de Barlar Sokak’ta iş yapan esnafın neden sesi çıkmaz anlamıyorum.
Bir de dernekleri var sanıyorum.
Niçin, ekmek yedikleri bu sokağın varsa sorunlarına neden çözüm aramazlar?
Bütün mesele bu bana göre.
Dışarıdan konuşanlardan daha çok onlar konuşmalı. Çünkü sorunları onlar bizzat yaşıyorlar.
Üstelik hangi kurumun görevini yapıp yapmadığını da bilenler onlar.
Günlerin getirdiği
ES TV ve Anadolu hep farklı
ES TV ile Anadolu Gazetesi Eskişehir’de eğitim ve spor adına, bir ilke daha imza attı. Merkezde 25 lisenin katıldığı “Liselerarası Halı Saha Futbol Turnuvası” düzenledi. Bir hafta kıran kırana, centilmence süren maçların sonunda
Atatürk Lisesi şampiyon oldu. Önceki gün Anadolu Gazetesi iki tam sayfa verdi. ES TV’de de ayrıca gerek maçlar, gerekse ödül töreni canlı olarak yer aldı. Ödül törenine Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Erdal Caferoğlu, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç, CHP Parti Meclisi üyesi Prof. Dr. Gaye Usluer, İl Genel Meclisi Başkanı Ahmet Yapıcı, Es-Es yöneticisi Ekrem Birsen, Emniyet Çocuk Şubesi Müdürü Bayram Önal, Basın İlan Kurumu Müdürü Celal Güneş, Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata, SSK İl Müdürü Cahit Gürsel Akpolat, Baro Başkanı Rıza Öztekin, Futbol İl Temsilcisi Aladdin Albay, TÜKODER Genel Başkanı Süleyman Bakal dahil pek çok konuk katıldı. Eskişehirimizin ünlü futbolcularını da gördüm törende. İsmail Arca ile Necmi Aktuna ve Vahap ile sohbet ettik. Gerçekten bu şehir için, gençler için, dostluk ve kardeşlik için görülmeye değer bir şölen yaşandı Eskişehir’de. Ödül töreninden sonra spor muhabiri arkadaşlarımız Ahmet Canoruç ile Aytaç Ersoy’u ve Es TV’nin genç muhabirleri Engin Kale ile Hakan Kalkır, Mustafa Demiral’ı kutladım. Gerçekten çok çalıştılar. Sahadaki futbolcular kadar ter döktüler. Heyecan duydular. Esgroup Genel Koordinatörü Müdür Ahmet Demir olmak üzere, hepimiz koştuk. Bu arada Yazı İşleri Müdürü Mustafa Yıldırım’ın aramızda en fazla yorulan isim olduğunu belirtmek isterim. Ve bir başka kutlama da Esgroup ailesine. Turnuva için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıkları için.
ES TV’yi izlemeyi, Anadolu Gazetesi’ni okumaya devam edin.
Eskişehir adına yaptığımız etkinliklerin arkası var çünkü. Çıktığımız yolda bize destek ve heyecan veren Eskişehirlilere teşekkürler.
Kadınlar ve erkek akademisyenler yarışıyor
Geçenlerde bir gazete haberinde gördüm. Ülkemizdeki üniversitelerde görevli 118 bin 839 akademisyenden, 48 bin 880’i kadınmış. Ve çok ilginç. Bu sayı her yıl kadınlar lehine değişiyormuş. İstatistiklere göre son on yılda kadın akademisyen sayısı yüzde 87 artarak 26 bin 154’ten 48 bin 880 olmuş. Gene yapılan bir araştırmaya göre, 118 bin 839 akademisyenden 16 bin 783’ü profesör, 9 bin 267’si doçent, 24 bin 759’u yardımcı doçent, 19 bin 13’ü öğretim görevlisi, 8 bin 549’u okutman, 3 bin 150’si uzman ve 37 bin 249’u araştırma görevlisi olarak çalışıyormuş. Profesör sayısı ise kadınlarda 4 bin 729, erkeklerde 12 bin 54 olarak saptanmış. Ülkemiz ve özellikle de kadınlarımız adına güzel bir olay değil mi?