Bari İzmir Marşı olmasaymış

Odunpazarı Belediyesi’ne bağlı, Halk Oyunları ve Modern Dans Topluluğu 'Dans Şöleni' adıyla sezon sonu gösterisi gerçekleştirdi. Gösteride Rize ve Artvin yöresi halk oyunları sergilendi. Tabii bildiğiniz gibi biz Türkler'in halk dansları kızlı – erkekli yapılır. Araplar gibi kadınlarımızı ayrı bir yere atmayız. Bu durumun birilerini ne kadar rahatsız ettiğinin farkındayız. 'Bale adı altında 6 yaşındaki kızların bacaklarına' bakanların bu oyunlardan çok rahatsız olduğuna kalıbımı basarım. Üstelik Odunpazarı Belediyesi dans ekipleri Silifke yöresi oyunlara devam etseydi yine iyiydi. Bir de gidip üstüne Hint Dansı ve Rock and Roll da yapmasınlar mı? Haydi hepsini anladık. 
Programın sonunda halkla birlikte ve hep bir ağızdan İzmir Marşını söylemelerine ne demeli? Yani adamlara zorla "Keşke Yunan kazansaydı" dedirteceksiniz...

Kafaları basmaz nasıl olsa...

Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, son bir yılda gelen zamların tarım üretimini durma noktasına getirdiğinin altını çizdi. Belki sayın Buluşan'ın dediklerini anlamayanlar olabilir. O yüzden sözlerini yinelemek istiyorum. Süleyman buluşan üretimin, "Durma noktasına" geldiğini belirtti... Dünyanın en bereketli topraklarının üzerinde oturuyoruz ancak tarlalarımızda buğday üretmeyi bile beceremiyoruz. Geçtiğimiz yıl pek çok tarla boş bırakılmıştı. Bu durum da çiftçimizin 'tembel' veya 'beceriksiz' olmasından kaynaklanmıyor. Eğer tarlalarımız boş kalıp, hayvanlarımız bakımsızlıktan ölüyorsa, bu işin beceriksizliğini başka yerlerde aramak lazım. Yani öyle soğan depolarını basıp, "Yasa dışı 3 ton kuru soğan ve 250 kilo örgütsel patates ele geçirilmiştir" diye açıklamalar yaparak hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Eskiden çiftçimiz tohuma para vermez, yerli tohum kullandığı için de fazla bir ilaç parası harcamazdı. Mazot da böyle astronomik fiyatlara ulaşmamıştı. Çiftçimiz az biraz gübre parası verir, Allah ne verdiyse tarlasından elde ettiği mahsulü satardı. Bazı seneler işler istediği gibi gitmezdi elbette. Yine de çiftçilerimiz "Allah bereket versin" denilecek bir parayı cebine atardı. Şimdi tarlayı ekmek demek korkunç maaliyetleri göze almak demek. Üstelik ürettiğiniz ürünü kaç liradan satacağınızı da bilemiyorsunuz. Özetlemek gerekirse tarlanızı boş bırakmak size para kazandırmıyor belki fakat zarar da etmiyorsunuz. Konuyu değiştirelim isterseniz. Eskişehir'de pek çok kişi neden AK Parti'nin kırsal alanda oy kaybettiğini konuşup, bu duruma anlam veremiyor. "Kazım Kurt gitsin kurtla (Solucan gübresini kast ediyorlar) uğraşsın" diyenler aynı kişiler. Büyükerşen'e 'sütçü' Ahmet Ataç'a 'çoban' diyenler de yine aynı zümreler. Öncelikle kendilerine, ağızlarını sulandıran ihaleleri alamayacakları için büyük geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Ayrıca, "Şimdi anladınız mı neden seçimleri kaybediyorsunuz?" diye bir soru sormaya da zahmet etmiyoruz. Kafaları basmaz nasıl olsa...

Neyse ki haklı çıkıyoruz 

1 – 0 geriye düştüğümüz Elazığ maçını 3 gol atarak kazandık. Gerçekten çok zorlu bir maçtı. Bu sene ligde kötü günler geçiren Elazığspor için maç, bir 'Olmak yada olmamak' maçı konumundaydı. Bu yüzden Eskişehirspor maçına iyi konsantre oldular. Hatta bir gol atarak deplasmanda öne geçme avantajını da yakaladılar. Ancak hem futbolcularımızın hem de taraftarımızın pes etmemesi işleri değiştirdi. Şimde Eskişehirspor'un 31 puanı var. Elazığ ise 8 puan gerimizde, 23 puanda kaldı. Bu saatten sonra Elazığ'ın kurtulması imkansız değil, ancak çok zor. Bilindiği gibi Karabükspor lige çoktan havlu atmıştı. Şimdi buna Elazığ da eklendi. Yani küme düşmesi garantilenen 2 takım oldu. Eskişehirspor olarak küme düşecek son takım olmamamız yeterli. Elbette rakiplerin kaybettiği puana sevinmemek lazım. Fakat öyle bir durumdayız ki, rakiplerimizin kaybetmesi de moralimizi düzeltiyor. Komşumuz Afyon'un 10 kişi kaldığı maçta Hatay deplasmanından eli boş dönmesi de işimizi kolaylaştırıyor. Afyonkarahisarla aramızdaki puan farkını da 6'ya çıkarttık. İki hafta sonra kendi evimizde ağırlayacağımız Afyon'la berabere bile kalsak kümede kalmamız kesinleşir. Ligin başından beri Teknik Direktör Fuat Çapa ve talebelerinin kümede kalacağına olan inancımı muhafaza ettim. Neyse ki haklı çıkıyorum. Ligin ikinci yarısında transfer tahtasını açmamız da işimizi kolaylaştırdı. Sanırım son haftalarda korkulu rüya görmeden kümede kalmayı başaracağız. Artık "Seneye Allah kerimdir" diyeceğiz. Yöneticilerimiz israf etmez ve 'Şampiyonluk' macerasına kapılmazlarsa yine küme düşmeyiz. Ancak borçlarımızı da bir nemze azaltırız. Yapılması gereken bir kaç sene dişimizi sıkıp, borçlarımızı ödemek. Umarım Eskişehir'in yöneticileri de benimle aynı kanaattedir. Zira şampiyonluğa oynamak için daha çok borçlanırlarsa bu kez, "Keşke haksız çıksaydık" diye başlık kullanmak zorunda kalırız...