Prof. Dr. Alper Çabuk yazdı
Bu yazıyı Pazar günü Babalar Gününe uyandığım günün sabahında yazıyorum. Bugün Babalar Günü, sabaha karşı erken saatte iş nedeniyle gittiğim şehirde ailemden uzak bir otel odasında bu haftaki yazımı yazmak için bilgisayarımı açtım, ‘google’a girdim; ‘google’ın babalar günü ‘doodle’ı karşıladı beni. Babalar Günü için, arama motoru Google, önemli günler, haftalar ve önemli şahsiyetler için hazırladığı ‘doodle'a bir yenisini daha ekleyerek, bu yıl 18 Haziran 2017 Babalar Gününü doodle yapmış. Aslında “bir şey” günlerine kendi kişisel yaşamımın içinde çok önem ve değer vermem. Ama güne evlatlarımdan uzakta ‘babalar günü doodle’ı ile başlayınca ve baba olmanın kendi adıma kişisel yeri nedeniyle bugünkü yazım ‘babalar günü’ üzerine olsun istedim. Bunun kendi adıma iki özel sebebi var benim için… Öncelikle ne zaman başım sıkışsa, yanı başımda bana destek olmaya koşan, Dünyadaki en iyi babalardan birine sahip olmam ve babamın benim için yeri, diğer taraftan samimi bir itirafta bulunmak gerekirse ‘bu dünyada en çok evlatlarım Derya Nehir ve Alp Deniz’in babası olmayı sevmiş olmam’…
Merak ettim ‘Google’ın Babalar Günü ‘doodle’lı sayfasına sordum, ‘babalar günü neden kutlanır’ diye… Çıkan cevaplar göre “Küçük yaşta annesini kaybeden Dodd'u ve beş kardeşini, babaları William Jackson Smart büyütmüş. Babasının bir yandan çiftlikte çalışıp öte yandan altı çocuğa bakmasının zorluklarını fark eden Dodd, anneler günü kutlanırken babalar gününün olmayışını büyük bir haksızlık olarak nitelendirmiş. Babasının doğum günü olan 5 Haziran'ın Babalar Günü ilan edilmesi için çalışmalara başlamış, bu çalışmalar bir sonraki yıla kadar sürmüş,ama bu çalışmalar o tarihe yetişemeyerek kutlamalar haziran ayının üçüncü pazar gününe ertelenmiş. Sonuçta Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910'da Washington'ın Spokane şehrinde kutlanmıştır. Yavaş yavaş bu gün diğer Amerikan Eyaletlerine yayılmış ve 1966 yılında o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayımlamış”.
…………………………
Sonra aklıma karikatürde anlatılanları kendimce hikayeleştirerek daha önce bu köşeden paylaştığım Jean-Jacques Sempe’nin karikatürü ve oğlumun henüz üç-dört yaşındayken bir 23 Nisan sabahındaki acil bir iş nedeniyle işe gitmek için evden çıkarken ‘oğlum acil işim var, akşam eve geldiğimde senin çok istediğin BenTen’li bisikleti almaya gideriz’ seninle dediğimde, ‘baba bisiklet kalsın, sen evde kal sözleri’ ve bu sözlere rağmen, yine de o gün evden çıkmak zorunda kalmış olmam geldi birden...Neyse Sempe’nin karikatürüne gelelim…
“Karikatürün ilk karesinde mega şehirlerden birinde mega şirketlerden birinde, yoğun iş temposu ve stres altında çalışan bir iş adamı var… Odasının içinde gelen telefonlardan bunalmış ve saçları diken diken vaziyette. Bu baskıya ve strese dayanamayarak bir sonraki karede onu bir psikolog ya da psikiyatristin karşında görüyoruz… Danıştığı kişi ona şöyle bir tavsiyede bulunuyor:
‘Sakin bir yerde, kırsalda belki de bir köyde, küçük bir ev al, o evin penceresinde bir nebat yetiştir’
Adam sonraki karede tavsiyeye uymuş… Küçük bir ev almış kırsalda… Pencerede enginar, onu suluyor ve yüzü gülüyor… Stresten kurtulmuş ve çok mutlu…Bir sonraki karede bu sefer pencereden bakıldığında tüm bahçeye yaymış enginarları… Bahçenin her yerinde enginarlar… Yine de mutlu ama…Son kareye geldiğimizde aynı pencereden bakıldığında, enginarlar gözün görebildiği her yere yayılmış… Bahçeye kamyonlar gelip gidiyor… Boş kamyonlar enginarlar yüklendikten sonra, geri dönüyorlar… Ve karikatürdeki iş adamı bu sefer o küçücük kulübenin içinde yine telefonların arasında bunalmış, yine stres altında…”
İşte böyle bir şeydi karikatür… Hiç yazı yok bu arada... Dedim ya, biraz da yorum kattım içine… Ancak ne doğru anlatmış Sempe… Aslında biz insanı anlatıyor Sempe.... Hepimizde olan bir şeyi... Doğamızdaki tatminsizliği anlatıyor... Oysaki aradığımız şey aslında mutluluk değil mi? Biraz huzur, biraz mutluluk… Ve biliyor musunuz, karikatürdeki o adam, belki de benim, benim gibi aranızdaki pek çok kişi, o adam… Galiba ihtiyacımız olan şey, biraz daha fazla insana önem vermek, o özel günleri, özel bir yere getirmek, hatta her günü bizim için değerli olan insanlar için özel bir gün olarak değerlendirmek. İhtiyacımız olan birbirimizi biraz daha fazla anlamak, biraz daha fazla sevmek, sevdiğimizi hissetirmek…
Babalar gününüz kutlu olsun…Seni çok seviyorum, sevgili babam… Sizi çok seviyorum, canım evlatlarım…