Yaşamın İçinden
Aynı işe soyun giyin
Genç kadın doktora telefon edip, o gün için aldığı randevuyu iptal etmesini söyleyince, doktor sormuş:
“Niçin efendim? Yoksa rahatsız mısınız?”
“Değilim demiş” kadın:
“ İlkin terzime gittim. Sonra ev sahibiyle kira meselesini konuştuk. Avukatımla davayı tartıştık. Kısacası doktor, üç kez soyunup giyinmekten yoruldum.”
--//--
Belediye başkan adayları için isim belirleyemeyen iktidar partisi, özellikle Tepebaşı ilçesi için akla gelmedik soğuk savaş yöntemleri uygulamaya başlamış.
Ahmet Ataç’ın Tepebaşı bölgesinde gücünü bilen AKP’liler, sözde bir anket yaptırmışlar ve bu ankette Ahmet Ataç ile Vahap Ata’nın aynı oranda oy aldıklarını sağa sola duyurmaya başlamışlar.
Hatta diyorlarmış ki:
“Vahap Ata seçime kadar Tepebaşı’nda Ataç’ı sollayacaktır.
Bu durumu anlatan AKP’li tanıdığa sordum:
“ Samimi olarak söyle. Bu ankete sen inanıyor musun?”
Gülerek “boş ver” dedi,
“Ben duyduklarımı söylüyorum.”
AKP’nin Eskişehir üzerine soğuk savaşının birinci, kısmı böyle.
Tepebaşı’nda Ahmet Ataç’ın halka olan sevgisini azaltacak bir başka aday çıkar mı bilmem.
Merak ettim.
Pikniğe giden Belde evlerinin kadınları da ankete dahil edildi mi?
Şaka değil.
Tam yedi bin Tepebaşılı kadın.
--//--
Büyük küçük ayırımı yapmadan, iktidar partisi AKP’nin Eskişehir’deki seçimlere önem verdiğini bilmeyen yok.
Hatırlarsınız, bu konuda Başbakan ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Anemon Otel’de:
“Şimdilik aday ismi düşünmeyin. İnsanların aklına yatacak projeler hazırlayın. Şimdiye kadar ne istediyseniz verdik ama siz seçimi alamadınız. Sizden Eskişehir’i almanızı istiyorum. Alamazsanız kimsenin gözünün yaşına bakmam” demişti ya.
Bir AKP yönetici öyle diyor:
“Sayın Genel Başkanımızın bu tembihi halen geçerli. Ancak partililer öne çıkan bazı isimlere adaylık yakıştırması yapıyor. Biz de belirlenmiş bir aday henüz yok. Şimdilik AKP olarak çalışıyoruz. Bunu yaparken de CHP’nin çıkaracağı adayları takip ediyoruz.”
--//--
Odunpazarı belli olmasa da, AKP’nin yaptığı bir araştırmada;
CHP’nin Büyükşehir’de Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ile gücü neyse,
Tepebaşı’nda da Ahmet Ataç öyle çıkmış.
Ve iktidar partisini düşündüren de işte buymuş.
Yani güçlü adaylar arayışı.
Günlerin getirdiği
Gar binası,eski stadyum
Politika ve politikacı zaman geliyor inandırıcılığını kaybediyor. Genel politikayı bir yana edin, yerel politikada da aynı sıkıntıları yaşadık ve yaşıyoruz. Muttalıp Köprüsü, neden yıkılmıştı, aradan kaç yıl geçtiği halde kırık dökük araçlar, Muttalıp Caddesi’nden geçmeye neden devam ediyor. Demiryolunun yer altına alınması içindi değil mi? Peki, aradan altı yıl sayın geçtiği halde her tren geçtiğinde kentte karşıdan karşıya araçlar neden geçmiyor. Hani hemzemin geçidi sıkıntısı kalmayacaktı? Arşivleri açıp bakın bu konu da bitti. Bitecek diye yapılan siyasi açıklamaları görüsünüz.
Bir yeni gar olayımız vardı. Şeker’in yanı dendi. Şimdi ki yerinde ısrar edildi. Enveriye’de hazine arazisi var diye konuşuldu. Ve konuşanların arasına milletvekillerimiz de girdi. Özellikle AKP’nin Eskişehir Milletvekili Salih Koca’yı çok dinlemiştik. Ne oldu sonunda gar binası peron olup çıkıverdi.
Şimdi sıra yeni stadyumun yapılması, eskisinin yıkılmasına geldi. Yürüyüşler başladı. Tepkiler sürüyor. Eskişehirli eski stadyum yerine meydan istiyor. Hatta Bu konuda yetkili ve etkili kuruluşlar konuşuyor Ama iktidar partisi çekimser. Biraz Ülker Can ve Burhan Sakallı meydan olmalı dediler hepsi bu. Acaba diyorum eski stadyum için iktidar partisinin görüşü nedir? Kent Konseyi’nin öncülüğünde yürüyüş ve salon toplantılarının başladığı bu günlerde, görüş ve kararın açıklanmasında yarar var. Eski stadyumun yerine meydan mı yapılsın? Yoksa gökdelenler mi?
Sendikal güç mü?
Eğitim-öğretim kesiminde örgütsel mücadele içinde olanlar anımsarlar. Çalışan öğretmenlere dernek ve sendika kurma yasağı geldiğinde emekli öğretmenler olarak Türkiye genelinde Eğit-Der’i kurmuştuk. Rahmetli İsmail Taşçı önderliğinde Eskişehir ‘de de Eğit-Der örgütlenmişti. Halen İbrahim Gerede’nin yaşatmaya çalıştığı Eğit-Der, derneklikten sendikaya dönüştüğünde kurucular olarak aralarında bulunduğum arkadaşlarla Ankara’ya gitmiştik. Yeniden sendikaya kavuşmanın heyecanını yaşayan öğretmenler sendikaya isim konusunda kıyasıya tartışıyorlardı. İstanbul- Ankara arasında Eğitim-Sen, Eğitim-İş olsun olmasın kavgası başlamıştı
Bu arada söz alarak örgütlü öğretmen hareketinde yaşadıklarımı anlatarak özetle şöyle demiştim “Siz isim tartışması ile birbirinize saldırırken, yarın sağdan solda çıkanlar sendikal mücadelede önünüzü keserler. Bırakın kavgayı da örgütlenmeye bakın.”
Bu olayı okuduğum bir haber üzerine anımsadım. Eskişehir’de öğretmenleri Eğitim-Birsen temsil edecekmiş. Ve örgütlü öğretmen dağılımı şöyleydi:
Eğitim-Birsen 3 bin 11. Türk -Eğitim Sen 1913. Eğitim – Sen 937. Eğitim-İş 478