Ülkemde son on yılda yaşananlar yüzünden inanıyorum ki birçok insan beyin travması geçirmiş durumdadır. Düzmece belgeler, nice belgelerin TAPE adı altında düzmeceye dönüşmesi, daha önce söylediklerinin(tükürdüklerinin) tamamını gözlerimizin içine bakarak inkâr etmeleri(yalamaları). Dost iken düşman, düşmanların ne hikmetse aniden dost olmaları! Kendi namusu, canı, ciğeri olan vatanlarını savaş gerekçesi ile tabanlarını yağlarcasına kaçarak terk eden sığınmacıların; benim ülkemde şu sıralar sokaklara dökülüp; uğruna kan veririz, can veririz türünde samimiyetsiz höykürüşleri.
On gün öncesine dek “şehitler ölmez vatan bölünmez” nidaları eşliğinde şehit olan erlerin cenaze törenlerine katılıp; yine kendisi gibi er olan ve emri sorgulamak aklının ucuna gelmeyen, uygulamaktan başka bir yöntem bilmeyen “darbeci” diye nitelediği eri IŞİD yöntemi ile öldürüşleri…
Ulusalcı, Atatürkçü, halkçı gibi sıfatları kendilerine kalkan olarak alıp Atatürk posterleri ve söylemleri arkasına sığınan toplulukların Atatürk devrimlerine denk düşecek uygulamalardan uzaklaşmaları. Yaptıkları samimiyetsiz ve akla zarar işlerle kitlelere bırakın güven verip umut olmayı, nefretlerini kazanarak karanlık ellere itecek işler yapması…
Umut kavramının yüreklerden, beyinlerden insan ruhundan çok ama çok uzaklarda olup dört harfli bir kelimeden öte gitmeyen sözcük kalması. Umudu yitiren toplumların korku tüneline dalarak, hiçbir ahlaki değeri umursamaksızın “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” konumunda değiş tonton olması. Bilgi kirliliği diyemeyeceğim!
Yalanların, dolanların, talanların kırla gittiği bir ortamda insanların kendilerine olan inançlarını dahi kaybetmesi…
İşte tüm bu sosyolojik gerçekler bağlamında bir sorunun yanıtını bekleyeceğim saygın okurlar. Buna yanıt vermesini istediklerimden asla yanıt gelmeyeceğini bilerek hem de bekleyeceğim…
Tarih 9 Haziran 2013.
Yer Eskişehir Atatürk Stadyumu.
Etkinliğin adı 11. Türkçe Olimpiyatları!
Katılımcılar ise; TBMM Başkanı Cemil Çiçek, MEB Nabi Avcı, Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, AKP Milletvekilleri Abdülkadir Aksu, Salih Koca, Ülker Can…diye devam ediyor. Tertip Komitesi Başkanı Engin Kara, bir gün önce yaptığı basın açıklamasında; Meclis Özel Ödülünün de bu etkinlikte verileceğini açıklıyor. On birincisi yapılmakta olup onuncusu da bir yıl önce; 30.04.2012 tarihinde yine stadyumda yapılmış. Haydi, gelin bundan da bir yıl daha geriye gidelim. Onda da, dokuzuncu Uluslararası Türkçe Olimpiyatları Eskişehir etkinliği, Atatürk Stadyumu’nda coşkuyla gerçekleştirildi diyor resmi bir web sitesinde.
Haber ise şöyle devam ediyor…
Etkinliğe Vali Mehmet Kılıçlar ve eşi Yrd. Doç. Dr. Arzu Kılıçlar, Eskişehir Milletvekilleri Prof. Dr. Nabi Avcı, Salih Koca, Ülker Can… diye devam ediyor.
Yani hükümetin bakanları, iktidarın milletvekilleri başta olmak üzere doğal olarak davete icabet eden herkes orada…
Eskişehir Emniyet Müdürlüğünün resmi kayıtlarında ise bu etkinliğe (10.) katılanların sayısı 42.461 olarak açıklanmış!
Sözün özüne geliyorum merak etmeyiniz…
Her üç yılda bu etkinliklere katılanların sayıları tahminen 100-120 bin arasında bir sayı. Bir de Türkiye’deki diğer ileler ve yurt dışındaki bazı ülkeleri katarsak milyonlarca insan bizzat giderek o etkinliklerde olmuşlar mı? Evet…
Bu etkinliklerin nicesinde etkinliğin Fethullah Gülen’in eseri olduğuna dair söylemlere, övgülere, alkışlara da tanıklık etti mi milyonlarca insan? Evet…
İşte ben ve benim gibiler o yıllarda o kişinin bir Cumhuriyet düşmanı olduğunu ve ABD’nin himayesinde okyanus ötesi bir şer olduğunu yiğitçe, namusluca haykırıyor muyduk? Evet…
Ben ve benim gibilerin düşünce ve söylemleri yine aynı.
Fethullah Gülen bir Cumhuriyet düşmanıdır ve bu ülkede hayata geçirilmiş tüm darbeler-darbe denemeleri de masum ülkeme yapılmış en büyük kötülüklerdendir. Uzunca yıllardır bu iki şerre (FETÖ ve Darbecilere) lanet okuyan biri olarak şimdi şu sorumun aydınlatılmasını ivedilikle istiyorum!
Onun etkinliklerinde onu göklere çıkaran ve ülkemde en yetkin makamlarda görev yapmış, yüce meclisimizin özel ödülünü vermiş bazıları hala görevlerinin başında değiller mi?
En azından bu halktan özür dilemek gibi bir sorumluluklarını hatırlayıp bu sorumluluklarını yerine getirecekler midir peki?
Ya da on yıl beraberlik sonrasında biz kandırıldık dediklerinde bitecek mi vicdani mesele?
Bakıyoruz ki 50-60 bin kamu görevlisinin ilişiği kesilmiş. Yani devlete sızan ve tehlikeli unsurlar olduğu düşünülen bu kişilerin sayısı daha çok artar görünen bu! Neredeydiniz yüz bine yaklaşacağı tahmin edilen sayı devletin kadrolarını işgal ederken? Samimi yanıtlarınız, samimi özürleriniz sonunda toplumsal barış ve güven hızlanacaktır. Hem de bir anda bunu biliyor musunuz?
Çünkü kimse kimseye güvenmiyor, hatta herkes birbirinden ve hatta gölgesinden korkuyor şu sıralar. Polis polise, asker askere, gazeteci gazeteciye, memur memura, apartman komşuları da birbirine şüphe ile bakıyor. Allah’ın selamını vermeye korkuyor Anadolu insanı birbirine! Gelin bu güzel ülkemizi el birliği ile Cumhuriyet değerlerimizin rayına oturtalım. Gelin teröre, darbeye, her türlü karşı koyalım. Ama ne olur önce birbirimizi kandırmadan, samimice, kalben…
Çünkü başka Türkiye Cumhuriyeti yok…
OZANCA
Bir zaman oralarda
Seven özleyen kimdi
Evlerde odalarda
Yaşanmayan bir şimdi…
Bir daha düşünürsem masal
Bozmayacağım dağları
Düşünmek iyi, düşünmek güzel…
Ama önce iyi çizmeli yolları
Yakın yakın derine
El-ele olsun yürümeleri
Ayrılığın yerine
Mutluluğun şiiri… Özdemir ASAF